
Ayşe ASLAN
Yükseköğretim Müfettişi
Yeniden merhabalar. Savaşların yaşandığı, acımasızlığın kol gezdiği dünyamızda yol bulup yürümek her geçen gün zorlaşsa da insanca kalma mücadelemiz devam ediyor.
Çürütülmüş ortamlarda, maddelerin birbirine etki etmesi prensibine göre etkileşmemesi mümkün görülmüyor. Aynı kasada çürümeye başlayan meyveleri çöpe atmak kaçınılmazdır. Sistemler çürütüldüyse ne yapılması gerektiği ortadadır.
Tarihe bakıldığında bunun örnekleri vardır. Bu döngü belki de doğaldır. Yani önce bazı şeyler çürüyecek ve yerine yeniler gelecek. Her defasında çürümeden tedbirler almayı savunsam da objektif bakmaya da çalışıyorum. Buna rağmen doğal olmayan, çıkar sistemlerinin çalıştığını görmemek mümkün değil.
Olayları iyi okumak için dinler tarihini kavramak ve güncel hareketleri geniş açıdan değerlendirmek gerekir. Teoloji bilimine yabancı olmakla dünyadaki gelişmeleri yorumlamada eksik kalındığını düşünüyorum. Bu yüzden madalyonun iki tarafını da görmekten yana bir bakış açım var.
Sadece gösterilen ile değil asıl gizlenen ile ilgilenmek gerekir. Yazılarımın hemen hemen hepsinde bilimden ve ilimden bahsetme sebebim budur. Gerçek bilimsel veriler dediğimiz şey ise sadece rakamlardan ibaret değildir. Bu rakamların analizi ve yorumu önemlidir. En önemlisi ise bu sonuçlarla ne gibi kararlar alındığıdır.
Arabada oğlumla giderken, bilginin öneminden bahsettim ve vurguladım, sadece kitaplardaki bilgiyi edinmeyle, o bilgilere sahip olmayla ya da bir başka değişle derslerden tam puan almayla iş bitmiyor. Asıl başarı, bu bilgilerle insanlığın faydasına hangi ürün veya hizmetle çıkabildiğindir.
Peki toplumsal algılarımıza bir bakalım. Bu nitelikte insanlara hakkettiği değer veriliyor mu ya da değer, hangi nitelik kriterine göre dağılım gösteriyor. Bu soruları farkındalık yaratmak adına soruyorum. Her birimiz bu soruların cevabına haizdir.
Bu bakımdan proaktif yaklaşım benim en ideal benimsediğim yöntemdir. Savaşlar, kayıplar, acılar olmadan huzurla yaşamanın reçetesi niteliğindedir. Diğer türlü, tüm insanlık küçük, belli bir zümrenin hem kurbanı hem kölesi olmak durumunda kalıyor.
Mevcut durumda, mademki karşılıklı etkileşim yaşamsal öneme sahip, o halde, birey bazında hangi değerleri temsil edeceğimize karar verelim. Kişisel çıkarların peşinde koşmayı bırakalım. Toplumsal düzenin kurulmasına destek verelim. Adil işlerin olduğunu gören vatandaş utanıp ayrıcalık istemeyecektir. Kendiliğinden çalışan sistemler hem yönetici hem vatandaş için huzur ve güven getirecektir. Üstelik geriye kalan zaman dilimi, geleceğe dönük planlamalar için kullanılacaktır.
Derler ya daha ne söyleyeyim. Şu an tatlı bir gülümse ile tüm yazıklarımın bilginizde olduğunu biliyorum. Hatırlatma yapmak içimden geldi. Kendimizle gurur duyarak, kim olduğumuzu bilerek, insanlığa faydalı ürün ve hizmetler sunarak varlığımızı dünyada gösterebiliriz. En iyi dileklerimle saygılar sunarım.
Yorumlar kapalı.