Ayşe Aslan

Yaşam Boyu Eğitim (106)






Çağdaşlık ve göstergesi
 

   Kısa bir moladan sonra tekrar merhabalar. Bu süreçte neler olmadı ki. İyilik, sağlık olsun diyelim. Bununla birlikte mutlaka güven ve huzur olsun. Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur misali, her birimize ayrı ayrı, bu dileklerin gerçekleşmesi bağlamında görevler düşmektedir.
   Bu haftaki yazı içeriğinde, çağdaşlık göstergesi olan yasa ve tüzüklerin günümüz ihtiyacına yeterince cevap veremediği konusuna vurgu yapmak istiyorum. Yeni düzenlemeler yapmak bir kenara on yıllar önce yapılanlar çeşitli nedenlerden güncellenemiyor.
   Bahsettiğim güncellemelerin yapılamamasını ise yamalı bohça tekniği ya da eğreti yöntemler ile karşılaşılan problemleri anlık giderme yoluna gidilmesi şeklinde ortaya çıkıyor. Böylelikle adeta sorunlar zinciri yaratılabiliyor. Bunun üzerine, denetim yani kalite kontrolünün de istenilen düzeyde olmadığı düşünülürse, her birimize sorunların kaynağını doğru tespit konusunda gerçekçi ve sağduyulu olma görevi düşüyor.
   Örnek vermek gerekirse, on iki yıldır sürdürmekte olduğum Yükseköğretim Müfettişi görevinin, görev yetki ve sorumluluklarına baktığımda adeta içim acıyor. 1990 yılında yapılan 12/1990 sayılı Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Dairesi, Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları Yasası, 23 Ocak 1990 tarihini taşıyor. İlgili yasanın 34/1994;77/2007 ve 11/ 2009 sayılı yasalarla tadil edildiğini görüyoruz. Tarihlere dikkat edilirse günün ihtiyaçlarını ne derece karşıladığı hakkında belki fikir verebilir. O yıllardaki şartlara göre, üniversite sayısı ve öğrenci sayıları bakımdan ihtiyaca yönelik bazı düzenlemeler yapılmış. Emek verenleri saygıyla selamlıyorum.
   Günümüzde gelinen nokta doğal olarak değişmiştir. Değişen şartlarda değişmeyen içeriğin işlevselliği kalmamıştır. Güncellenmiş yasal düzenlemelerde bile kalite kontrol noktasında zorluklar yaşanırken, güncellenmemiş görev, yetki ve sorumluluk alanında karşılaşılacak karmaşanın neticesini takdirinize bırakırım.
   En başta belirttiğim gibi güzellikler içinde olmak, bu çizgide emek vermekle ancak gerçekleşir. Yani sadece dilde ya da dileklerle gerçekleşmez. Ayrıca her alanda tıkanıkları ya da sorunları tespit etmek, başarıya giden yolun en başıdır. En azından çağdaş ülkeler bu yöntemlerle ilerler.
   Konu şu ki özellikle eğitim konusunda dünya çapında başarı kaydeden ülkelere bakıldığında, bu başarının temelinde, atılan her yeni adımın sonucunun değerlendirilip çıkan sonuca göre yasal güncellemeler geciktirilmeden hayata geçirilmesi olduğu görülmektedir.  Bu cümlenin taşıdığı anlamı en iyi Eğitimciler bilir.
   Kendimizi kandırmak kısa vadede psikolojik bir rahatlama sağlasa da uzun vadede geniş çaplı vahim sonuçlar doğurur. En ideali ise yaşama, eğitime, tüm sistemlere gerçekçi gözle bakmak, gerçekçi açılımlar yapmaktır. Böylece ne kendimizi ne de toplumu kandırma eğilimine girmeden, huzur ve güven içinde geleceğe yürünebilir.    En içten saygılarımla.
  

Yaşam Boyu Eğitim (106)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.