
Bazı yayınlarda üçlü rakamlara ya da belli katsayıya ulaşınca, bunun coşkusu yaşanır. Coşkudan ve rakamdan öte, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, bir parça ifade özgürlüğümü kullanmak beni mutlu ediyor. Üst başlıkta görüleceği üzere bu hafta yüzüncü yazımla birlikteyiz.
İnsan, sosyal bir varlık olduğu için karşılıklı etkileşim yoluyla öğrenir ve gelişir. Kırılma noktası ise karşısındakinin neyi temsil ettiğidir. İnsan beyni “tehlike ve güven” ya da “iyi ve kötü” mantığında çalışır.
Keşke yaşarken de bu kadar basit olsa durum. İnsan, aynı zamanda zeki yani bir kavramın altına başka bir kavram saklayıp aniden sürpriz yapabilecek güçte bir varlıktır. Çiçeği burnunda bir genç aniden kendini bu sürprizin içinde bulabilir. En çok güvendiği tarafından dolandırılmayan kişi olmadığına inanıyorum. Bununla birlikte, ummadığınız anda birinden insanca yardım gördüğünüzde yaşadığımız şaşkınlık ve mutluluk karışımı duyguyu da tatmayan yoktur. Ebeveynlerin ya da öğretmenlerin çabaları hep bu yüzden değil midir. Bilgilerle çocuklarını güçlendirip muhakeme gücünü sağlamak için hep bir çaba içindedirler.
Boşuna söylememişler yaşam sürprizlerle dolu diye. Umalım ki hep güzel sürprizlerle karşılaşalım. Mümkünse sadece karşıdan beklemekle kalmayıp birey bazında yaşama bu güzellikle yaklaşalım.
Yaşamın kullanım kılavuzu yok. Bizi yetiştirenler tarafından şekilleniyoruz. Bu şekillenmeden memnunsak sorun yoktur. Değilsek çözümü elimizdedir. Yıllar geçse de aktif öğretmenlik yaptığım yılların üstünden, bugün halen koruma ve yol gösterme içgüdüsüyle, iyi yönde gelişime sevk etmeye çalışırken buluyorum kendimi. Yani öğretmen ruhum ön plandaki yerini koruyor.
Büyük bir şükür duygusu kapladı içimi şu an. Kendin olabilmenin, gücünü birinden değil bilgiden alabilmenin ve saygın olmanın kıymetini bilmenin farkındalığını yaşamak eşsiz. Bu erdemlerin gerçek zenginlik ve mutluluk kaynağı olduğunu keşfettiğim günden beri umuyorum ki bu anlamda keşif yolculuğundaki yolcuların sayısı gün geçtikçe daha çok artar.
Günümüzde yaşanan savaşların, yıkımların, acıların temel nedenlerine bir çare bir ilaç olabilmesi dileğiyle bu cümleler döküldü yazıma. Bu kadar acımasızlığa, kana ve gözyaşına insanlığın ihtiyacı yok, hiç olmadı. İnsanlığın insanca yaşamaya ihtiyacı var.
Ne mutlu o insana ki hiç tanımadığına yardım edebilsin hiç karşılık beklemeden, ne mutlu o insana ki hakkı olana hakkını teslim etsin. Ne acı o insana ki sadece tanıdıklarına yardım etsin, ne acı o insana ki hak yesin.
Kimsenin hakkının kimsede kalmayacağına inanan biri olarak tüm insanlığın sağduyu ile hareket etmesini dilerim. İyiliğin ve insanlığın özenle korunması ve değerinin bilinmesi gerekir. Aksi halde dünyanın içinde bulunduğu hal ortadadır.
En iyi dileklerimle ve saygılarımla her bir okuyucuyu selamlarım.
Yorumlar kapalı.