Türkiye’de hatta Kıbrıs’ta söz Yavru Vatan’dan açılınca, İstanbul’dan adaya bir şekilde gelen Ziya Paşa, Namık Kemal, Şair Eşref, İsmail Hikmet Ertaylan, Hasene Ilgaz, Arif Nihat Asya, Vasfi Rıza Zobu, Hasan Ăli Yücel gibi bir takım ünlü şair, yazar, kültür ve siyaset insanları hatırlanır hep. Ancak bir de bunun tersi yani Kıbrıs’tan İstanbul’a gidip Osmanlı-Türk ve Türkiye Cumhuriyeti kültür ve siyaset yaşamında rol oynayan, Kıbrıslılar, Kıbrıs Türkleri vardır.
Bunların başında Osmanlı devletinin sadrazamlığına kadar yükselen Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa gelir. 1833’te Lefkoşa’da doğup 1913’te ölen Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa, Osmanlı devletinin son döneminde dört kere sadrazamlık yapmış bir devlet adamıdır. II. Abdülhamid’in saltanatında üç ve V. Mehmet Reşad’ın saltanatında (1912-1913) arasında sadrazamlık yapmış ve üst düzey bürokrasinin çeşitli kademelerinde görevlerde bulunmuştur. Mehmet Kamil Paşa bazı kaynaklara göre de 1832-1833 yılında, Lefkoşa’da doğmuştur. Mısır’da on yıl kaldıktan sonra, 1860 yılında Osmanlı Devleti hizmetine geçmiş, Rumeli, Bosna-Hersek, Kosova, İzmir ve memleketi Kıbrıs gibi pek çok vilayette valilik görevleri yaptıktan sonra 1885 yılında ilk kez sadrazamlığa atanmıştır.
1885 ile 1913 arasında dört kez sadrazamlık yapar. Son sadrazamlığı Babıali baskını ile son bulmuş, istifasını Sadrazamlık makamına gelen Enver Paşa’nın kendisini tabanca ile tehdit etmesi sonucu vermiştir. İstifasından sonra yakın dostu Lord Kitchener tarafından davet edildiği Kahire’de üç ay kaldıktan sonra memleketi Kıbrıs’ta yerleşmiş, Osmanlı siyasetinde rüzgarların değişmesini beklemiştir. Ancak kendisinden sonra sadrazam olan Mahmut Şevket Paşa’nın suikasta kurban gitmesi ve İttihatçıların muhalif siyasetçileri sürgüne yollamaya başlamaları ile ümitleri son bulmuştur. Sürgün edilenler arasında bulunan ailesi de Kıbrıs’a yanına gelmiştir. Kıbrıslı Mehmed Kamil Paşa bu esnada, İngiltere’ye gitmeye hazırlanırken, 14 Kasım 1913 günü ölmüş, Lefkoşa Arap Ahmet Camii’ne gömülmüştür.
Kültür alanında Kıbrıs-İstanbul hattında tanınan Kıbrıs Türkleri, Müftü Hilmi Efendi, Kaytazzade Mehmet Nazım ile Ahmet Tevfik Efendi’dir. Müftü Hilmi Efendi Sultan II. Mahmut’un gözüne girmiş, Şairler Sultanı (Sultanüş Şuara) unvanını almış, Kaytazzade Mehmet Nazım Kıbrıs’ta Batılı tarzda ilk yazın ürünlerini karalamış, Ahmet Tevfik ise İstanbul’da öğrenim gördükten sonra Kıbrıs’a dönüp gazetecilikle uğraşmıştır.
1908 II. Meşrutiyet döneminin tanınmış isimleri Kıbrıslızade Tevfik ve Kıbrıslızade Şevket Batılı gençlerdir ve Kıbrıslızade Tevfik Yahya Kemal Beyatlı ve ünlü Fransız yazarı Pierre Loti ile dostluk kurmuştur. Yine II. Meşrutiyet döneminde Kıbrıslı Derviş Vahdeti iddiaya göre İstanbul’da muhalif bir tavır takınarak 31 Mart 1909 gerici ayaklanmasında rol oynamıştır.
1909’dan sonra İstanbul’a yerleşerek doktorluk yapan ve Kıbrıs Türklerini kalkındırıp eğitmek için kurumlar kuran Baflı Dr. Hafız Cemal Lokmanhekim Türkiye’de Sarıay Derneği’ni tesis etmiş, doktorluk mesleğinde şöhret kazanmıştır. İngiltere’nin adayı 1914’te ilhakı ve 1925’te adanın İngiltere’ye kalmasının kabulünün ardından Kıbrıs Türkleri’nin anavatan Türkiye’ye göçleri başlamıştı. Bu esnada Türkiye’ye gelen Kıbrıs Türklerinden Niyazi Berkes zamanla dünyaca tanınmış bir sosyolog, kültür ve felsefe tarihçisi olacak, Derviş Manizade, Alparslan Türkeş, Vamık Volkan, Limasollu Naci, Prof. Hakkı Atun gibi daha niceleri Türkiye’de hizmeti geçmiş, tanınmış Kıbrıs Türkleri olarak sivrileceklerdir. Ünlü Kıbrıs Türk şairi Özker Yaşın’ın da 1987’den itibaren İstanbul’a yerleşmesi burada hatırlanabilir.
Sonuç itibariye burada isimleri sıralanamayan nice Kıbrıs Türk’ü anavatanlarında ve kendi memleketleri Kıbrıs’ta, anavatan kültür, siyaset, eğitim ve politika adamları da Yavru Vatan’da güzel şeylere imza atmış, emek vermişlerdir, vermeye devam edeceklerdir. Hepsinin ruhu şad olsun.
Prof.Dr.Oğuz Karakartal
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.