Mart 1821’de Atina’nın güneyinde Yunan, Türk ve Yahudilerin birlikte yaşadıkları, 1550’lerden itibaren üçyüz küsür yıldır Osmanlı toprağı olan Mora yarımadasında, Avrupa devletleri ve Rusya’nın desteğiyle başlayan Rum saldırı ve isyanları sonucu 1829’da Atina ve Mora civarında bağımsız Yunanistan kurulmuş, bunun bedeli de 40-50 bin masum Türkün kanına, canına ödetilmiştir.
İletişim, radyo, televizyon, uydu yayını gibi çağdaş görüntü teknolojilerinin olmadığı bu devrede 1821-1829 yılları arasında tam bir Türk soykırımı uygulanır. Burada papazlar başı çeker. İstanbul’daki Fener Rum Patriği isyanın Kıbrıs’a da çekilmesini ister, hatta Tuzla’da Rus konsolosu ve Rum başpiskoposu bu konuda görüşürler.
Bu isyanda Rum papazlar “Türkleri yok edenlere şehitlik makamı vaad ederler.” Dillerde “ne Mora’da ne dünyada hiçbir Türk kalmamalı” şeklinde sözleri olan şarkı dolaşır. Hatta Rum piskopos Germanos şu sloganı üretir: “Hıristiyanlara huzur, Türklere ölüm!”
Mora isyanının çıkarılması gününü Paskalya zamanına getirmek düşüncesindedir Rumlar ve biraz gecikmeyle ayaklanma ve Türk soykırımına start verilir.
Mora yarımadasında 3500 Osmanlı-Türk askeri varken, isyancı Rumların sayısı 15-16 binleri bulur. Mora yarımadasında kapana sıkışan Türkler ve Yahudiler, saldırıya uğrayan köylerden kaçabilirlerse Tripoliçe kentine sığınırlar. Şehirde 15-20 bin Türk ve Yahudi sığınmacı vardır.
Yunanlılar Mora soykırımında şunları yapar:
1- Teslim olurlarsa bir şey yapmayacaklarını söyledikleri masum Türkleri ya anında öldürür, ya kendilerine malını-mülkünü bırakıp Anadolu’ya göç edeceği yazılı kağıtları imzalatır ama bunları yapanları da bindikleri teknelerde öldürür.
2- Kadın, çocuk ve yaşlılar da katledilir. Kızlara tecavüz edilip ya öldürülür, ya köle olarak satılır.
3- Tripoliçe kentine sığınan ve sayıları 40 bine yaklaşan masum Türkler, 3 gün içinde vahşice öldürülür. Olaylara şahitlik eden Alman Doktor Boldemann, vahşetten utanç duyarak zehir içip intihar eder. Rum çete lideri şehre girdiğinde şehit Türk cesetlerinden yolda atını sürecek yer bulamaz.
4- Vahşetten; ölmüş, mezarlıklarda yatan Türkler de nasibini alır. Mezardan çıkartılan kemikleri yakılır.
5- Yunan-Rum ikilisi isyan ve katliamlarını Mora dışına, Ege denizindeki adalara da taşır. Türklerle Rumların birlikte yaşadıkları Sakız ve Sisam adalarında Türklere saldırılar başlar. Örneğin, Çeşme-İzmir’in karşısında bulunan Sakız adasında 80 askerimiz şehit edilirken, binlerce Türk katledilir, kurtulan ada Türkleri ise Sakız’ı terk edip Anadolu’ya kaçar. Bugün Sakız adasında bir manastırda sergilenen ve Türklerin kestiği başlar diye gösterilen kafatasları adada Mora isyanı sırasında katledilen Türklerin kafataslarıdır.
Sonuç
Osmanlı devleti, bütün bu olanları Anadolu’da yaşayan Rum vatandaşlarına karşı bir saldırı olmasın diye kamuoyundan saklamış, duyulan isyan ve katliam haberlerini ise şehit sayılarını gizleyerek kısa duyurmuştur.
İki millet arasında ve Kıbrıs’ta yaşanan sorunların barışçı dille halledilmesine, 1821 isyanının 200. yılı diye 2021’de büyük kutlamalarına girişen Yunan-Rum ikilisi engeldir. Onlar için büyük kurtuluş olan bu 200 yıl bizim için matem ve soykırımın 200. yılıdır. Yunanistan masum Türk kanları üzerine kurulmuştur.
Prof.Dr.Oğuz Karakartal
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.