Mustafa Haşim Altan

Kıbrıs’ta farklı kültürlere mensup Türk ve Rum halklarının ortak devlet çatısı altında istikrarlı gelecek sağlaması mümkün değildir-12






Türkiye-Kıbrıs ilişkileri başlangıçtan bugüne aksatılmadan devam etmiş, hiç kopmamıştır

 

Tüm gelişmeler sonucunda Kıbrıslı Türklerin ada’da var olma direnişi doğal olarak aşama aşama kendini göstermeye başlamış; bu mücadelede, öne çıkan Kıbrıs Türk Liderleri, gizli veya aleni olarak Türkiye ile irtibatlarını devam ettirme ve daha da artırma girişimleri başlatmışlardır. Kıbrıs Türklerinin Rum-Yunan destekçisi olan Batılı haçlı ittifakı tarafından yok edilme kıskacı altına alındığı her dönemde Türkiye-Kıbrıs Türkleri ilişkileri daha da sıklaştırılmıştır. Bugüne gelinceye kadar yaşanan olaylar, Kıbrıs Türklerinin Ada’daki varlığının devamının ve ulusal bekasının ancak Türkiye ile bütünleşmesiyle mümkün olabileceğini açıkça ortaya koymuştur. Bu gerçeğin aksi düşünülemez.

Kıbrıs meselesinde boynuz kulağı geçmiştir. her şey ortadadır ve ne olduğu açıkça anlaşılmıştır. Kıbrıs, Türkiye’nin kadim bir adasıdır. Anadolu toprağıdır. Kıbrıs Türkleri, Türkiye halkının bir devamıdır. Kıbrıslı Rumlar ise Osmanlı tabiiyetinden koparılmış azınlıklarıdır. Bunların ne yunanlılıkla ve ne de Avrupalılıkla uzaktan yakından bir ilgileri bulunmaktadır.

 

İşgalci devletler, Türkiye’yi bertaraf ederek ada’ya sahip çıkmaya çalışmışlardır

 

Kıbrıs’ın tarihî geçmişinde dikkat çekici hususlardan en önemlisi, kuşkusuz, işgal ve sömürü ile geçinen devletlerin, Türkiye’yi, Kıbrıs’tan uzaklaştırmak; Anadolu ile olan kadim ilişki ve doğal bağlantılarını görmemezlikten gelmeleridir. Söz konusu devletler, dün olduğu gibi, bugün de Kıbrıs konusunda Türkiye’yi her halükarda bertaraf etmeye, bağlarını koparmaya çalıştıklarına şahit olunmaktadır. Türkiyesiz bir Kıbrıs hayal etmek, ya da, Kıbrıs’ta Türkiyesiz bir barış tesis etmek kabil değildir. Bu tür çabaların sonu hüsran ve akamettir. Tarihte yaşanmışlar, bu gerçeğin en bariz göstergeleridir.

Yalana ve işgale dayalı siyasetlerle Kıbrıs, Çıkarcı devletlerin nerede ise randevu yerine dönüştürülmüştür. Kıbrıs, BM ve Güvenlik Konseyinin girdabından bir türlü kurtulamamakta sürekli olarak bu iki kurumun gölgesinde tutulup,işgalci ve çıkarcı korsan devletlerin müdahaleci tutumunun ve sür git politikalarının etkisi altında sürüncemede tutulmaktadır.Gerçek sahibi olan Türkiye ise bir kenara itilmeye; Ada’dan uzak tutulmaya çalışılmıştır. Ancak 1974 Barış Harekatı, bunun böyle olamayacağını açıkça göstermiştir. Bu harekatın en büyük semeresi olan KKTC devleti, Doğu Akdeniz’de, Tarih boyunca yaşanan siyasî ve stratejik hataların büyük bir bölümünü ortadan kaldırabilecek ilk adımı olmuştur. Bu devlet yaşayacak ve Türkiye ile bütünleşecektir. Bunu da hep birlikte göreceğiz. Pek de kolay olmamakla beraber, Kıbrıs Türk halkının Türkiye ile olan kadim bağları eskiden olduğu gibi kopmaksızın devam ettirilecektir.

 

Türkler, Kıbrıs’ta haklarını savunmayı ihmal etmemişlerdir

 

Kıbrıs Türkleri, İngiliz Sömürge Yönetiminin ilk yıllardan itibaren uygulamaya koyduğu tek taraflı siyasî tavırlarını; Rumlarla olan yakın ilişkilerini; layık olmadıkları halde, Rumlara, İngilizlerin gereğinden fazla bir takım haklar tanımış olmasını hukukî bulmadıklarını ve yadırgadıklarını; Kıbrıs’taki ve İngiltere’deki Hükümet yetkililerine her defasında sözlü ve yazılı olarak duyurmuştur.

Rumların aşırı hezeyanlarla Türk halkına yaptıkları saldırganlıklar karşısında İngilizlerin sessiz ve duyarsız kalmalarını içlerine sindiremeyen Kıbrıs Türkleri Ada’nın, hukuken ve fiilen Türk idaresinde bir Ada olduğunu;İngilizlerin ise bu Ada’da mahdut (sınırlı) seviyede özel maksatlarla burada bulunduklarını sık sık hatırlatmalarda bulunmuşlar;Rumlara da daha fazla ileri gitmeden kendilerine çeki düzen vermeleri konusunda sık sık hatırlatmalarda bulunmuşlar; barış içerisinde yaşanmasına yardımcı olmalarını istenmişlerdir.

Kıbrıs Müftüsü ve ileri gelen Türk Yetkililerinin imzasını taşıyan 25 Mart 1882 tarihli ilk Muhtıra İngiliz Sömürgeler Bakanlığına intikal ettirilmiştir. Muhtırada: Kıbrıs Türk halkının, Osmanlı Devleti’nin, İngiltere ile imzaladığı Kıbrıs’a ilişkin Konvansiyon antlaşmasına sadık kalınmasından yana oldukları; İngilizlerin ise,Rumların ileri sürdüğü ENOSİS istemlerine olumlu bakmamalarını  tavsiye ettikleri,hususları yer almıştır.Muhtıra ile ayrıca: Osmanlı Devleti’nin Kıbrıslı Rum azınlıklara bunca dinî,sosyal ve yaşamsal ayrıcalıklar tanımış olduğu halde,Rumların,Kıbrıs Türk halkını aşağılamaya çalıştıklarını;tahrik edici hareketlerle, dostluk ve komşuluk ilişkilerini zora sokmaya çalıştıkları;İngilizlerin ise bunlara mani olmaları gerektiği hatırlatılmıştır. Türklerin, zaman zaman İngilizlere yaptıkları bir diğer tavsiye ise,yasal değişikliklerde;toplumsal karar ve icraatlarda Türk ve Rum temsilcilerin de görüşünü almaları;hazırlanacak olan Anayasa’da eşit temsiliyete önem vermeleri idi.Söz konusu tavsiyeler,İngilizlerin idarî konularda adaletli davranmaları konusunda birer ikaz niteliğinde idi.Haklı durumda olan Kıbrıs Türkleri, ne yazık ki her defasında layık oldukları karşılığı bulamamışlar; haklarını elde edebilmede bedel ödemek veya mücadele etmek zorunda bırakılmışlardır.

Rum-Yunan tahriklerinin bitmediği Kıbrıs’ta Türkler, haklarını elde edebilmede sırası geldi, Meşru müdafaa yolu ile Rum terör saldırıları karşısında direndi; gerektiği hallerde,uluslar arası platformlarda aleyhine olarak geliştirilen komplolara boyun eğmeyerek,diplomatik çabalarla siyasî engelleri aşmaya çalışmıştır. Kıbrıs Rumları, dün ne demişlerse, bugün de ayni şeyi söylemeyi ve savunmayı sürdürmektedirler. Ada’yı bir Yunan adası olarak gören;tarihî gerçekleri inkar eden;bağnazca ve sabit fikirlerle bu Ada’nın bir Yunan adası olduğunu kırık plak gibi durmadan tekrarlayan Kıbrıslı Rumlar, Ada’nın asıl sahipleri olan Kıbrıs Türklerinin adada var olmasını içlerine sindirememektedirler.

“Zito Enosis! (Yaşasın Enosis)” sloganı, Rum kesiminin, hemen her yerinde, duvarlarda, reklam panolarında, okullarda, kısaca toplumsal faaliyet yapılan her alanda aleni olarak yansıtılmakta; konuşmalarında ise her defasında öne çıkarılmaktadır. Rumlardaki bu durum, adeta kronikleşmiş bir keyfiyettir.

 

Kıbrıs’ta farklı kültürlere mensup Türk ve Rum halklarının ortak devlet çatısı altında istikrarlı gelecek sağlaması mümkün değildir-12
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.