Prof.Dr.Turgut Turhan

Cumhuriyet’in büyük müzik neferi A. Adnan Saygun’a saygılarla






Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma yolunda uygulamaya koyduğu “müzik devrimi” nin yılmaz neferi A. Adnan Saygun aramızdan ayrılalı 33 yıl olmuş, Atamızla birlikte rahmetle ve minnetle anıyorum.

A.Adnan Saygun’un hayatından kesitler

Müzik tarihimize “Türk Beşleri” olarak geçen ve evrensel müziğin Türkiye’de yerleşmesinde çok önemli bir yere sahip olan değerli müzisyenlerimiz ve eğiticilerimiz arasında yer alan Saygun, Osmanlı döneminde,  7 Eylül 1907 de İzmir’de doğmuştur. Babası, orduya gizlice cephane sağladığı için “Fişekçizadeler” olarak anılan Nevşehir’li aydın bir matematik öğretmeni olan Celal Bey, annesi ise Konya kökenli olan Zeynep Seniha Hanımdı. Hemen belirtelim ki, Saygun, Cumhuriyet tarihinde bestelenen ilk Türk operası olan Özsoy Operası’nın (1934) bestecisi ve ülkemizin ilk “Devlet Sanatçısı” unvanını almış olan sanatçıdır. Ayrıca bugün beğenilsin veya eleştirilsin, en fazla opera bestelemiş olan müzisyenimizdir.

Çocukluk ve ilk gençlik yılları

Çocukluk yıllarında aldığı eğitimde en büyük rolü babası Celal Bey oynamıştır. Babasının müzikle bir ilgisi yoktu.  Ama İzmir, kültür ve sanat alanında İstanbul’dan çok daha ileride olan,  kültürel zenginliğe sahip şehirdi. Konserler, operalar, baleler, operetler birbirini izliyordu. Örneğin Puccini’ini ünlü “Madame Butterfly” bile sadece 1 yıl sonra İzmir’de sahnelenmişti. Babası ve Saygun da bu çevreden etkilendi ve Saygun ile kız kardeşlerine ud dersleri aldırdı. Daha 5 yaşında iken kontrpuanı bile öğrenmişti. Evlerinin yakınındaki İzmir Sanayi Mektebindeki konserleri de hiç kaçırmıyordu. Ama Saygun’a asıl müzik bilgisi e katkısı piyano hocası İsmail Zühtü Bey oldu. Babasının satın aldığı bir konsol piyano ile evde ders almaya devam etti. Ama küçük Saygun’u, “Kafasını açsanız içinden Wagner çıkar!” diyecek kadar beğenen ve seven Zühtü Bey Kurtuluş savaşına katılmak üzere Adnan’ı Macar Tevfik Bey’e bırakarak savaşa gitti. Bu günlerde müzikten para kazanamayacağını gören babası oğluna su şirketi ve postanede iş buldu ve bir de nota dükkanı açtı ama pek bir şey ifade etmedi, nota dükkanı iflâs etti. Saygun bunun üzerine Musiki Muallim Mektebinde öğretmenliğe başladı.

Fransa yılları

1925 yılında Atatürk’ün müzik devrimi uygulanmaya başlanmış ve yetenekli gençler Avrupa ülkelerine yollanmak üzere sınavlara girmeye başlamışlardı. Saygun’un da amacı bu sınavlara girmekti, ama annesinin ani vefatı nedeniyle bu sınavı kaçırdı. Üç yıl sonra bir sınav daha yapıldı ve onu kazanarak burslu olarak Paris’e gitti.  Daha önce yıllarca Türkiye’de çalışmış olan, Türk müziği hakkında Fransa’da yayınlanmış çalışmaları bulunan  Eugene Borrel, ve eşi Madame Borrel Saygun’a Paris’te sahip çıktılar. Saygun, Schola Cantorum’da,  bu çiftten füg ve armoni, Vincent d’Indy ve Paul le  Flem’den de kompozisyon ve kontrpuan dersleri aldı. Henri Defosse ile çalışarak yaptığı bir beste olan Divertissement’i besteledi ve Borrel bu besteyi Fransız Kolonileri arasında açılan bir beste yarışmasına soktu. Saygun İstanbul’a döndüğünde yarışmayı kazandığını öğrendi. Bu beste daha sonraki yıllarda Paris, Belçika, Bu eser Varşova ve Rusya’da seslendirildi. Saygun, C. Reşit Rey’den sonra eserleri yurt dışında seslendirilen ikinci bestecimiz oldu.

Ankara yılları

1931 yılında Ankara’ya dönen Saygun, Musiki Muallim Mektebine öğretmen olarak atandı. Kontrpuan derslerine girdi. Öğrenciden, verdiği, anlattığı her bilgiyi eksiksiz olarak istemesi nedeniyle birkaç defa Zeki Üngör ile tartışmış olması dışında bir sorun yoktu. Zaten Ankara yıllarına damgasını vuran olay, Ata’nın isteği üzerine, çok kısa bir zaman dilimi içinde, Cumhuriyet’in ilk operası olan  “Özsoy” operasını bestelemesi olmuştur. Bazı eleştirmenlere göre Özsoy, “yapıtı opera diye nitelendiren yazarların haksızlığına uğramış bir yapıttır” ve  ayrı bir çalışmayla ele alınması gerekir.  Eser 19 Haziran 1934 tarihinde ülkemizi ziyaret etmekte olan Şah Rıza Pehlevi ve Atatürk huzurunda prömiyerini yapmış, ama,  27 günde, her gün küçük bir odada 23 saat çalışan Saygun da sağlığını kaybetmiştir. 5 ay içinde iki defa kulak ameliyatı geçiren Saygun yorgundu. Ama tam da bu günlerde Atatürk’ten bir opera siparişi daha geldi: Taş Bebek Operası. “Atatürk bizim için bir önderdi… Öl dese ölecektik!” diye  Saygun bunu da yerine getirdi ve  27 Aralık  1937 de icra edilen  eserde orkestrayı bile yönetti. Operanın pek başarılı bulunduğu söylenemez. Nitekim Konserden sonra İstanbul’a dönen yorgun ve hasta Saygun, görevlerini ihmal ettiği Atatürk de, opera için “Sadece bu gece bir işe yaradı… Bir daha icra edileceğini sanmıyorum!” diyerek görüşünü beyan etmiştir. Eeeee Paşam, opera “bestele!” emri vermekle kısa zamanda bestelenmiyor ki! Çok geçmeden Saygun Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Musiki Muallim Mektebindeki görevlerinden alındı ve konservatuar kuruluşundaki görevinden de uzaklaştırıldı. Bir “gözden düşme süreci” ne girmişti.
İstanbul yılları ve aramızdan ayrılışı

Çok yorulan ve hasta olan Saygun1936 da Ankara’dan ayrılarak İstanbul Belediye Konservatuarında öğretmenliğe döndü. Bu yıllarda Saygun’un savunduğu “kültürel ulusallık” anlayışından vazgeçildiği ve Türkiye’ye gelen Hindenmith sayesinde evrensel müzik anlayışına geçildiği için konservatuar kuruluşundaki danışmanlığı da bıraktı. Ama çok önem verdiği “Yunus Emre Oratoryosu”nun seslendirme çalışmalarına başlamıştı. Bu arada Halkevlerinin davetiyle Türkiye’ye gelen Bella Bartok’un ülkemizi dolaşmasına eşlik etti. Özellikle Osmaniye bölgesindeki Türküleri derleyip kitap haline getirdiler. Bu kitap, Macar Bilimler Akademisi tarafından 1976 yılında İngiltere’de yayınlandı.1939 yılında Halkevleri’nin önerdiği müfettişliği kabul etti ve tekrar inceleme gezilerine çıktı. 1940 yılında “Türk Müzik Birliği” adlı bir koro kurdu ve düzenli oda müziği konserleri verdi. Ama asıl çalışmasını Yunus Emre üzerinde yoğunlaştırdı. Önemli eseriydi ve ilk önce 1943 yılında CHP’nin açtığı yarışmada Ulvi Cemal Erkin piyano konçertosu ve Ferit Alnar’ın viyola konçertosu ile beraber birinciliği paylaştı. Daha sonra, bu oratoryo 1946 yılında Ankara’da seslendirildi ve çok başarılı bulundu. Öyle ki, 5 ayrı dile çevrildi ve BM’lerin kuruluş yıldönümünde New York’ta Stokowski’nin yönettiği orkestra tarafından çalındı. Bu büyük başarıdan sonra Saygun tekrar hatırlandı ve 1946 yılında Ankara Devlet Konservatuarına kompozisyon hocası olarak atandı.  Ama artık iş işten geçmişti. Bu başarının ardından Kerem, Köroğlu ve Gılgamış operalarını da besteleyen Saygun, 6 Ocak 1991 tarihinde aramızdan ayrıldı.
**

 

Arkhe ilk ziyaretini Kültür Dairesi’ne yaptı

Lefkoşa Türk Belediyesi himayesinde ve Arabahmet Bölgesi Geliştirme Şirketi Ltd. katkılarıyla oluşturulan ve başkent Lefkoşa’nın yeni kültür, sanat ve arşiv çalışmaları merkezi olarak çalışmalarına başlayan Arkhe, ilk resmi ziyaretini Kültür Dairesi Müdürlüğü’ne gerçekleştirdi.
LTB’den verilen bilgiye göre, Kültür Dairesi ve Arrkhe arasında olası iş birlikleri ve ortak projelerin görüşüldüğü ziyarette Kültür Dairesi Müdürü Şirin Zaimağaoğlu, Arkhe Direktörü Halil Duranay, Kültür Merkezi yöneticisi Ceyhan Özyıldız ve Arkhe Koordinatörü İlkem Tunar bir araya geldi.

 

**

“DAÜ Anılarında Denktaş Sergisi” bugün açılıyor

 

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde (DAÜ) bugün, Kurucu Cumhurbaşkanı Merhum Rauf Raif Denktaş’ın 12. ölüm yıl dönümü ve 100. yaş günü anısına “DAÜ Anılarında Denktaş Sergisi” açılacak.
DAÜ Halkla İlişkiler ve Medya Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, DAÜ Sosyal ve Kültürel Aktiviteler Müdürlüğü tarafından organize edilen serginin açılış töreni, bugün saat 18.00’de Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda yer alacak ve sergi 18 Ocak tarihine kadar hafta içi 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.
Denktaş Vakfı, Doç. Dr. Hasan Cicioğlu ve Gazeteci İsmet Ezel’in arşivlerinden derlenen sergide, DAÜ bünyesinde bulunan fotoğraf ve materyaller de yer alacak.
Küratörlüğünü DAÜ Sanat Koordinatörü Zehra Şonya’nın üstlendiği, öğrenci asistanların arşiv çalışmasında, DAÜ Fotoğrafçılık Kulübü’nün ise kurulum aşamasında katkı sağladığı sergide, Denktaş’ın üniversitede çekilen fotoğrafları, dönemin gazete haberleri ve ilgili materyaller bulunuyor.

Cumhuriyet’in büyük müzik neferi A. Adnan Saygun’a saygılarla
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.