
Mecburen, daha önce yazdığım bir yazıma değinmek zorundayım! Bu sayfada yayınlanan “Zordur Komet’i anlamak!” başlıklı yazım… Malum Türk resminde, hatta düşün ve şiir hayatında önemli bir yere sahip olan ve kendine “Komet” takma adını takan sanatçımızı 25 Eylül 2022’de kaybetmiştik. Yine daha önce de yazmıştım: Yazarın kendi kaynakları içinde geniş bir kupür arşivi olması da tatlı bir belâdır! Geçenlerde arşivi gözden geçirirken Sn. Sema Aslan tarafından 2007 yılında yazılmış olan ve o zamanlar muntazaman yayınlanan “Milliyet Kitap”ta çıkmış olan ve Komet’in kitap hastalığını ifade eden çok güzel bir yazsını bulup okudum. Bu çalışmasına dayanarak ve oradan aldığım alıntılarla ekteki satırları okuyucularla paylaşmadan duramadım. Sn. Aslan’a şimdiden teşekkürler…
İki farklı ülkede çok geniş iki ayrı kütüphaneye sahip olmak
Kısaca söylemek gerekirse, asıl adı Gürkan Coşkun olan Komet, Mimar Sinan Üniversitesinden mezun olduktan sonra, 1971 yılında devlet bursuyla Paris Vincent Üniversitesine gönderildi ve bu üniversitedeki eğitiminden sonra, 1974 yılında Paris’e yerleşti. Dolayısıyla, hem İstanbul’da, hem de Paris’te birer evi ve her iki evde de, binlerce kitap bulunan çok zengin iki kütüphaneye sahipti. Fransa’daki evinde bulunan ve “esas kütüphanesi” saydığı kütüphanede eşinin kitapları da bulunduğundan, İstanbul’dakinden çok daha zengindi. 6.000 kitabının bulunduğu bu kütüphaneye, Komet, delicesine tutkundu…4.000 kitabı da İstanbul’da, Teşvikiye’de bulunan evindeydi. Bunların yanında, beğenmediği ve okumamaya karar verdiği kitaplar da sandıklardaydı!
Türkiye’deki kitapları
Ne olabilir ki bir kütüphanede? Sandığa gitmekten kurtulanlar raflarda sıra sıra dizili. Hiçbir zaman bir kitabı atmadığını söylüyor Komet. Tabii yer sorunu var! Nereye, nasıl konacak onca kitap? İlk yaptığı hepimizin yaptığı: Kitapları Yan yana çift sıra dizmek… Daha sonraki aşama ise yan yana değil üst üste kitap dizmek. Ama bu da sorunları çözmüyor! Bir kere yakında, kitapları üst üste de dizmek de yetersiz hale gelecek. Daha da önemlisi, sadece okumak için değil de araştırma yapmak için o kitapları kullanıyorsanız, hangi kitap nerede nasıl bileceksiniz? Tek yol kalıyor geriye: Araştırma masasını ve tüm kaynakları ayrı bir masaya koymak, yaymak. Hadi bakalım bu sefer de çalışma odasında yer bulun! Zaten bir masa var, gelecek ikinci masa! Sıkışık, dapdar bir oda. Yani evin düzenini bozmak için birebir bu kitaplar! Sonunda evde yer varsa yeni bir kitaplık sipariş etmek veya benim yaptığım gibi, çalışma odasından çıkarak koridorlara yeni raflar yaptırmak ve o da yetmeyince salonu, işgal etmek! Şimdi araştırmacı yazarlar için soru şu: Hangi kitap nerede? Bulmanız şart! Nasıl bulacaksınız 4.000 kitap içinde? Kitapla sahibi arasında duygusal bir bağ kurulduğu bilinen bir gerçektir. Komet de kitaplarıyla arasında bu bağı kurmuştur. Bütün kitaplarını yerlerini neredeyse ezbere biliyor. Yazısından faydalandığımız yazarımız Komet’le bir oyun oynuyor: “Sağdan ikinci bölüm, üstten üçüncü raf, soldan beşinci kitap ne kitabıdır?” diye soruyor ve Komet, eline dürbünü alıyor, bakıyor ve kitabın künyesini söylüyor! Evet yanlış okumadınız! Kütüphanesine dürbünle bakıyor! Bu da, dört duvarında çok fazla kitabın bulunan ve çalışma masasının da çalışma odasının tam ortasında olduğu büyük çalışma odalarında günümüzde de uygulanan bir yöntem! Örneğin Metin Erksan da bu yöntemi uyguluyormuş! Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli Prof. Zafer Toprak’ın da tam da birkaç satır önce tarif ettiğim gibi bir kütüphanesi vardı. Koskoca bir salon, ortada Hocanın çalışma masası ve dört duvar, yukarıdan aşağıya kitaplarla dolu. Ama Hocanın kütüphanesine dürbünle bakıp bakmadığını bilmiyorum. Komet, dürbünle kitaplarının sırtını okurken çok eğlendiğini de söylüyor!
İlk kütüphanesi, Fransa’daki kitapları ve “kitap çalardım!” itirafı…
Röportajı yapan Sn. Aslan ilk kütüphanesini soruyor Komet’e… Ünlü ressam, babasının evlerinden küçük bir kütüphanesi olduğunu ve oradan aldığı kitaplarla bir kütüphane oluşturduğunun söylüyor. Ama buna sonraki yıllarda “ Doğan Kardeş” gibi dergilerini, çocuk kitaplarını, masal kitaplarını resimli romanları, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarını, Varlık Yayınları zamanla almış. İlk olarak da Knut Hamsun’un “Victoria”sını ve 12-13 yaşlarında iken de Tolstoy’un “Harp ve Sulh” ünü okumuş. Kendi ifadesiyle, kütüphanesinin büyümesi okumasına paralel gelişmiş. Baba evinden ayrılınca da kitapları epey artmış. Askere giderken parası olmadığı için, kitaplarının çoğunu da ağlayarak parayla subaylara satmış. Bir daha da kitap satmamış. 1971’de Paris’e giderken elindeki kitapları İstanbul’da bırakmış. Paris’te bir süre kitap almamış. Ama 1987 de beraber yaşadığı bayan kendisini terk edince, yalnızlıktan yine kitap almaya ve biriktirmeye başlamış. Şu anda 10.000 den fazla kitabın sahibi. Tabii Fransa’daki kitapların büyük bir çoğunluğu Fransızca… Kütüphanelerinin bölünmesi de onun için bir felâket olmuş. Necmi Zeka, Edip Cansever, Orhan Koçak zaman zaman Türkiye’den kitap yollamış ama, arkadaşlarına verdikleri de çokmuş ve onlar geri dönmemiş. Ondan sonra hiç kimseye kitap vermemiş. Üstelik aralarında imzalı kitaplar da varmış. Komet, röportajı yapan Sn. Aslan’a müthiş bir itirafta da bulunmuş. “Pek kitap vermem ama bulursam kitap çalarım! Ama artık dükkanlardan çalmıyor, onun yerine ödünç aldıklarını geri vermiyorum “ demiş. Kayınvalidesinden ödünç aldığı kitaplardan hiç birini geri vermemiş! Yazarımız da, “hırsızlık kötü bir şey!” dediğinde, “Değil ama benim kitaplarımı çalmasınlar!” diye cevap vermiş rahmetli…
**
HASDER Halkbilimi Ömür Boyu Hizmet Ödülleri veriliyor
Halk Sanatları Vakfı (HASDER), Halkbilimi Ömür Boyu Hizmet Ödülü, 19 Aralık’ta veriliyor.
HASDER Başkanı Kani Kanol yaptığı açıklamada, Kıbrıs ve Kıbrıs Türk Kültürel Mirasının önemli bir ayağını oluşturan halkbilimi alanında, araştırmalar gerçekleştirip, yayınlayan, çalışkan ve üretken araştırmacıları bu ödüllerle onere etmek istediklerini kaydetti.
Tuncer Bağışkan ve Mahmut İslamoğlu’na verilecek ödülün takdimi, 19 Aralık Salı saat 19.00’da Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek olan 36’ıncı Halkbilimi Sempozyumu’nun başlangıcında gerçekleştirilecek.
Sempozyumda Araştırmacı Yazar Ahmet Erdengiz, Dr. Ahmet Karahan, Prof. Dr. Lerzan Aras, Prof Dr Şevket Öznur ve Turizmci/Araştırmacı Yazar Zekai Altan da bildirilerini sunacak.
**
“Gülten Feridun” belgeseli 19 Aralık’ta gösterilecek
Kıbrıs Kadın Öyküleri Derneği (KÖDER) tarafından hazırlanan “Gülten Feridun” belgeseli, 19 Aralık Salı günü gösterilecek.
Dernekten verilen bilgiye göre, hayata değer katan kadınlarla ilgili hazırlanan yapım serisinin 21. belgeseli olan ve başta Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği olmak üzere ülkenin sivil toplum örgütlerinde uzun yıllar önemli çalışmalar yapmış, yardımseverliğiyle topluma örnek olan sivil toplum çalışmalarının faal kişisi Gülten Feridun’un belgeselinin gösterimi, saat 16.45’te Koopbank Genel Müdürlük Konferans Salonu’nda yer alacak.
Kasım ayında çekimleri tamamlanan belgeselde Feridun’un kendisi ve ailesi başta olmak üzere, başkanlığı da dahil birçok kademesinde görev aldığı Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği, Kıbrıs Türk İzci Örgütü ve Inner Wheel kulüplerinden arkadaşlarıyla yapılmış röportajlar ve Feridun’un zengin arşivinden belgeler yer alıyor.
KÖDER’in açıklamasına göre, ülkeye hukuk alanında büyük katkıları olmuş rahmetli Baş Hakim Mehmet Zeka’nın kızı olan Gülten Feridun, babasından aldığı mirası gelecek kuşaklara aktarmak için uzun yılların tecrübesiyle hâlâ sivil toplumda yer alırken, birikimlerini bugünün gençlerine ve gelecek kuşaklara aktarmayı sürdürüyor.
Halka açık olacak belgesel gösterimine katılım için rezervasyonlar 18 Aralık Pazartesine kadar 0533 859 4398 nolu telefona yapılabilecek.
Yorumlar kapalı.