Özer Kanlı

Meclis açılırken memleketin hali ve gerçek ihtiyaçları







Cumhuriyet Meclisi 3 ay aradan sonra 10’ncu dönem üçüncü yasama yılı için toplanıyor.

Yapılacak çok iş var.

Meclis toplantılarını her dakikası memleket için, millet, Devlet için en verimli şekilde kullanılmalı, gerek yasal düzenlemeler, gerekse denetim açısından verimli bir yıl yaşanmalıdır.

Çalışır gibi yapmak yerine memleketin gerçek ihtiyaçları doğrultusunda adımlar atılmalıdır.

1-Hükümet edenler artık ihtiyaç duyulan yasaları, düzgün, sıkıntı yaratmayacak şekilde geçirmelidir.

Nedir bunlar? Bana göre şunlardır:

a- Devletin gelirlerini artırıcı yasalar

b- Vergide adaleti sağlayacak yasalar

c- Kamuda verimliliği ve etkinliği sağlayacak yasalar

d- Çalışma yaşamını çağdaş dünya ülkelerindeki düzenlemelere benzer düzenlemelerle yeniden düzenleyecek yasalar.

e- Milletin bugünü ve yarını için ülkeye girişi-çıkışı halkın huzur ve güven içinde yaşamasını gözetecek şekilde gerektiği gibi düzenleyen, ülke toprağını koruyan ancak yabancı düşmanı, ya da yabancı yatırımcı düşmanı olmayan yasalar.

f- Artan bilişim suçlarını, toplumu huzursuz edici faaliyetleri, temel hak ve hürriyetleri kısıtlamadan önleyecek yasalar.

g- Düzgün yasaların yapılmasını sağlayacak yasalar.

 

Yüksek Mahkeme Başkanı Sayın Narin Ferdi Şefik’in dediğine yüzde yüz katılıyorum; “Mecliste hali hazırda mevzuat hazırlayabilecek gerekli eğitimlerden geçen hukukçu bulunmamaktadır. Meclis’te istihdam edilecek hukukçular mevzuatı hazırlayabilmek için eğitimlerden geçirilmelidir. Ayrıca yasa ile bir hukuk komisyonu kurulmalı, Meclis’in yapacağı tüm yasalar bilirkişilerden hizmet de satın alarak ve bu komisyondan geçirildikten sonra milletvekillerinin önüne konulmalıdır.

Milletvekillerimizden, Bakanlardan dinliyoruz ve biliyoruz ki yasalarımız Meclis’e düzgün bir şekilde gelmiyor.

Pek çok yasa çıkıyor ama maksada hizmet etmiyor…

2-Kişi veya zümrelerin , kesimlerin değil Devlet otoritesi, yasaların üstünlüğü memlekette egemen kılınmalıdır. Ben geldiğimiz noktadaki eksikliklerden aksaklıklardan, yanlışlardan dolayı suçu hep siyaset yapanlarda. Meclis’te, Hükümet’te bulanlarda değilim ama siyasetin, siyasetçinin yapılan yanlışları düzeltme yönünde yeterince etkin olmadığından eminim.

Yaşadığımız kirliliklerin sorumlusu tüm toplumdur; yapmaması gerekir ama iş insanı vergi vermemek için her türlü yola başvurabilir, muhasebecisi de ona yardımcı olur ama Devlet otoritesi varsa bir ülkede ve o ülkenin siyasetçisi hakikaten milletini, halkını seviyor Devlet’i bir hizmet aracı olarak görüyorsa bunu engeller…

Aynı şeyleri kamu görevlileri, sendikacılar, gazeteciler, doktorlar, avukatlar, yargımız, tüccarımız, turizmcimiz, kooperatifçilerimiz için de yazabilirim.

İşte burada görev ülkesini, Halkını, Devleti’ni gerçekten sevenlere düşer.

Nerde olursak olalım, hangi görevde bulunursak bulunalım doğruları savunmamız, doğruların yanında olmamız lazım.

Yasama, Yürütme, Yargı’dan oluşan 3 bacak üzerine duran Devlet sistemimiz buna uygun yeni bir düzen ve anlayış içine girmelidir.

4’ncü kuvvet medyanın da bu yeni anlayışa uygun hala gelmesi sağlanmalıdır.

Şunu herkesin ve özellikle de siyasetçilerimizin anlaması gerekir; Dünya hızla değişiyor. Ülkemizin nüfus yapısı, bizim insanımızın huyu, suyu, ahlakı, değerleri, önemsedikleri de yaşananlardan etkileniyor ve farklılaşıyor, başkalaşıyor.

Daha hızlı kararlar almaz, gerekenleri zamanında yapamazsak, dünyanın en huzurlu, en güzel ülkelerinden biri olan KKTC’yi iyi günler beklemiyor.

Ben Kıbrıs konusunda hedeflerimize ulaşılacağından eminim.

Endişem, ekonomik ve sosyal alanda yapılmakta olan yanlışlar neticesi halkımızın artan şikayetleridir.

Bir de şunu hiç birimiz unutmamalıyız.

Hiç kimse bu dünyada kalıcı değildir.

Ne demiş ünlü Osmanlı Şairi Baki?

-Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş…

Mal, mülk, şöhret, para bunların hepsi gelip geçicidir.

İçimizde, çekememezlik, kıskançlık, haset, kibir gibi kötü duyguları barındırırsak bu dünyaya hoş bir sada bırakmamız mümkün olabilir mi?

Ahlakı, vefayı, vicdanlı olmayı, sevgiyi, saygıyı önemsemezsek geride hoş bir sada bırakmamız mümkün mü?

İnsanımızı güzel, mutlu yaşatmak için Devleti korumazsak, değerlerimize, milletimize bağlılığımızı önemsemezsek geride hoş bir sada bırakabilmek mümkün mü?

İyilik ve kötülük bir arada bulunabilir mi?

Yalancılıkla, doğruları söylemek, samimiyet bir arada olabilirler mi?

Ahlakın, vefanın, vicdanın, sevginin, saygının, milletin, Devlet’in önemsenmediği tam aksi tutumla olanların etkin olduğu bir dünyada gerçek mutluluk mümkün mü?

Bu sorulara cevabımız “hayır”sa tek bir seçenek kalıyor geriye: Ahlakı, vicdanı, iyiliği, doğruluğu, sevgi ve saygıyı önemsemek.

Güzel yaşamak aslında çok kolay, bunu zorlaştıran bizleriz.

Sadece verilen ömrün şifresini doğru girmek, uygulamak gerekiyor.

Meclisimiz, hükümetimiz, halkımız ahlaklıdan, doğrudan, güzelden, iyiden yana tavır almayı başarmalıdır.

İnşallah yeni Meclis’in yeni yasama yılı bu yönde adımların atıldığı bir dönem olur.

Başarılar dilerim.

Meclis açılırken memleketin hali ve gerçek ihtiyaçları
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.