Kıbrıs Türkü, Anadolu Türkü’nün bir uzantısıdır.
Çanakkale ruhu bizi de kapsayan bir ruhtur.
Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da emperyalizme karşı başkaldırarak Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkarken bizim özgürlüğümüz, güvenliğimiz için adım atıyordu aslında.
Türk Kurtuluş Savaşı bizim de kurtuluş savaşımız niteliğindedir.
Atatürk modern Türkiye Devleti’nin temellerini atarken 23 Nisan 1929’da , “egemenlik milletindir” derken, bizim gideceğimiz yolu da belirliyordu aslında.
29 Ekim 1923’te, yani tam yüz yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim de Devletimizdir.
Bunları hiç de boşuna yazmıyorum.
Tarih ortada…
Kıbrıs Türkü Birinci Dünya Savaşının ardından Türkiye’de başlatılan kurtuluş ve bağımsızlık hareketini yakından izledi.
Kıbrıs Türkü’nün ilk kıpırdanışlarından biri olan Meclis-i Milli toplantısının ardından Lefkoşa’da yayımlanmaya başlayan Doğru Yol, Söz ve Vatan gazeteleri ile Larnaka’da Eylül 1920’de yaşama geçirilen aylık İrşad dergisi Türkiye’deki milli hareketi ve ulusal direnişi, Mustafa Kemal’in başlattığı Kurtuluş Savaşıyla Ankara’daki bir Milli Meclisle Milli bir Hükümet kurulması olaylarını sürekli olarak okuyucularına aktarmışlardı.
1923 Lozan Antlaşması ile dünyanın tanıdığı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk önderliğinde yeni yeni hamleler, inkılâplar gerçekleştirerek çağdaş bir devlet olma süreci içine girmişti. Artık Kıbrıs Türk toplumunun kendi varlığını korumak ve güçlendirmek çabaları, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve ulusal devlet yapısından da cesaret alarak daha etkili bir döneme girmekteydi. 1919- 1938 yılları arasında Kıbrıs Türk basınında Atatürk ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne ilişkin haberler her zaman ön planda oldu.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra kutlanmaya başlayan 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi ulusal bayramlar aynen Kıbrıs Türkleri tarafından da benimsenerek, ortak heyecanı simgeleyen bu bayramların önemi Kıbrıs Türk basınında vurgulandı.
İngiliz Sömürge Yönetiminin tüm baskılarına karşın, okullarda ve spor sahalarında sürdürülen kutlamalar, evlere bayrak çekilmesi ve Türkiye Konsolosluğunu ziyaret aksatılmadı.3 Atatürk İlke ve İnkılâpları hiçbir yasal zorlama olmadan Kıbrıs Türk halkının kendi isteğiyle yalından izlenmeye, günün koşulları içinde mümkün olan en iyi şekilde, en içten duygularla uygulanmaya çalışıldı.
Ancak Kıbrıs’ta 1931 yılında gerçekleşen Rum isyanından sonra 1943 yılına kadar İngiliz Sömürge Yönetimi yalnız Rumlara değil Kıbrıs Türklerine karşı da baskı dönemi başlatmıştı.
1943 yılından sonra ise Kıbrıs Türkleri İngiliz Sömürge yönetiminin baskıları hafifletmesinin de etkisiyle de toplumsal haklarının tanınması için (Evkaf, Din İşleri, Aile Mahkemeleri vs..) ve bunların toplum tarafından yönetilmesinin sağlanması yönünde daha ciddi ve örgütlü olmak gerektiğini kabul etmişleridir.
1958 yılında Türkiye’nin bilgisi, ilgisi dahilinde KIBRIS İSTİRDAT PROJESİ’NİN (Kıbrıs’ı Geri Alma) yürürlüğe konulması, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın yaşama geçmesi ile yepyeni bir süreç başladı.
Bu süreç sancılı oldu, zor oldu ama en sonunda Türkiye’nin izinden giden Kıbrıs Türk Halkı 15 Kasım 1983’te kendi Devleti’ni kurdu.
29 Ekim 1973’te 13 yaşında idim ve düzenlenen törenleri çok iyi hatırlıyorum.
Siyasal ortamı da iyi araştırdım okudum.
Çok coşkulu törenler yapılmıştı Kıbrıs’ta da 1973’te ama özgür değildik, sıkıntılıydık.
Anavatan Türkiye’nin 50 yılda aldığı mesafe bizi gururlandırmasına rağmen biz geleceğimizin ne olacağından emin değildik.
Denktaş Bey yeni Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı seçilmiş, Klerides’le görüşmeleri sürdürüyordu ancak Rum bir türlü anlaşmaya yanaşmıyordu.
29 Ekim 1974’ü de çok iyi anımsıyorum.
50’nci yıl meydanında törene katılan “İngiliz Koleji” öğrencilerinden biri de bendim.
Bir yıl öncesine göre çok şey değişmişti.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sayesinde geleceğe umutla bakıyorduk.
Evet, daha Güney Kıbrıs’ta kalan kardeşlerimiz vardı ama Anavatan Türkiye sayesinde onların da kurtulacağından emindik.
Anavatan Türkiye Cumhuriyeti bugün 100 yaşında.
50’nci yıldan da güçlü..
50’nci yıldan da ileride her bakımdan.
Ve bizimle.
Bizim hamimiz durumunda.
Bunun kıymetini iyi bilmeliyiz.
Allah Türkiye’mize güç versin.
O güçlendikçe biz de güçleneceğiz.
Bundan eminiz.
Hiçbir dahili ve harici bedbaht Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Türkü’nün arasını bozamayacaktır.
YAŞASIN TÜRKİYE…
YAŞASIN CUMHURİYET…
YAŞASIN REHBERİMİZ ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE…
Yorumlar kapalı.