Yrd.Doç.Dr.Erdoğan Saraçoğlu

Duyarlı Şairimiz Oktay Rifat





Yaşam öyküsü
Oktay Rifat, şair ve dilci Samih Rifat’ın oğludur. 10 Haziran 1914’te Trabzon’da dünyaya gelir. Annesi Münevver Hanım’dır. Tam adı Ali Oktay Rifat olmasına rağmen, kendisi almadığı ve kullanmadığı halde bazı kaynaklarda soyadı Horozcu olarak geçer. İlkokulu Ankara’da okudu (1927); Ankara Erkek Lisesi’ni (1934) sonra da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi (1937). Hukuk doktorası için Maliye Bakanlığı tarafından Paris’e gönderildi; üç yıl Sorbonne Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne devam etti, ancak savaş nedeniyle doktorasını tamamlayamadı. Bir süre Maliye Bakanlığı’nda, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çalıştıktan sonra avukatlık yaptı; Devlet Demir yollarındaki Birinci İşletme avukatlığı görevinden (1961 – 1973) emekliye ayrılarak İstanbul’a yerleşti. İlk eşi Türkan Aksoy’un ölümünden sonra, Sabiha Omay Hanımla evlenir; bu evlilikten Samih Rifat adında bir oğlu olur.
Oktay Rifat, 1961’de “Tanin” gazetesinde her hafta sürekli yazılar yazar. 1974 yılından sonra, yazlarını Ayvalık’ta geçirir. 1977’de çok sevdiği torunu Elif Rifat doğar. Oktay Rifat daima güler yüzlü, sevecen, anlayışlı bir kişiliğe sahiptir. Yalandan nefret eder, gizli saklı yanları yoktur, açık yürekli bir insandır, övünmekten ve övülmekten hiç hoşlanmaz. Parayı pulu sevmez. Resim yapmaktan hoşlanır. Orhan Veli, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı ve Mehmet Ali Aybar en yakın arkadaşlarıdır. 18 Nisan 1988’de vefat eder. Mezarı Karacaahmet’tedir.

Sanat Anlayışı

Oktay Rifat, “Eza” adlı ilk şiirini 15 Aralık 1936’da Varlık Dergisi’nin 83. sayısında yayımlar. Bu dönemde şiir ve yazılarını daha ziyade Varlık, Aile, Yeditepe, Yaprak, Yeni Dergi, Gösteri, Adam Sanat dergilerinde neşreder. İlk şiirlerinde arkadaşları gibi başta Baudelaire olmak üzere Fransız sembolistlerin etkisinde kalır. 1936 – 1940 yılları arasında bir süre hece ölçüsüyle şiirler yazar ve geleneksel kurallara karşı çıkarak basit söyleyişlere yönelir. Orhan Veli ile birlikte Garip şiirini kurmaya girişir. Şair 1943 -1945 yılları arasında ölçü ve kafiyeye önem verir. Resim şiiri, bu anlayışın güzel bir örneğidir:

Akşamla dönerdi güzel günler geri
Sıcak sahillere martılar uçardı
Rengârenk şalında Hint kuşları vardı
Ve yelpazesinde Japon dilberleri

Bu dönemde, daha önce şiirin nesnesi olmayan ağaç, bulut, lavanta çiçeği gibi unsurlara şiirlerinde yer verir. Küçük adamın duyarlıklarını anlatmaya devam eder. Aşağı Yukarı ve Karga ile Tilki adlı kitaplarında genelde Garip şiirini sürdürür. Şiirlerinde toplumsal konulara yer verir. Çağın tanığı bir şair olarak dünya ve memleket sorunlarına kayıtsız kalmaz. Bu devrede nükteden toplumsal eleştiriye geçen şair, Garip Hareketi’ni Türk şiirinin bir “havalandırma” hareketi olarak görür. O günlerde yazdığı şiirlerde gerçekten bir havalandırma bir uçma isteği bulunur.
Oktay Rifat “Perçemli Sokak” (1956) şiir kitabıyla, II. Yeni Hareketi’ne katılır. Oktay Rifat’ın Garip dönemi kadar II. Yeni Dönemi’nde de başarılıdır. Perçemli Sokak’ın önsözü, şairin yeni bir poetik anlayışa geldiğini ifade eder. Şair kitabın önsözünde: “Şiirde sözcükleri kullanma, gerçekle oynamak, gerçeği kurcalamakla birdir” der. Mevcut sanatsal gerçekliğin aşınması, şairi yeni bir gerçeklik aramaya itmiştir. Bakınız şair bu konuda neler diyor: “Ama biz gerçeğe olan ilgimizi de yitirmişiz. Çünkü gerçeğe alışmışız. Gerçeğin gündelik düzenini değiştirmek yahut başka bir açıdan bakabilmek elimizde olsaydı, değişikliği sözcüklerin gündelik düzeninde yapmak bize bu açıyı sağlayacak, birbirine yabancı sanılan sözcüklerin karşılıklı ışığında gerçek, unuttuğumuz yüzüyle çıkacaktır karşımıza.”
Şairin kurduğu yeni gerçek bireyci, yer yer anlamsız, kapalı bir şiir tercihidir. Gerçi şair bu tutumunda fazla ısrar etmeyecek daha açık nesnelerle, ilişkisini yeniden somut bir düzlemde kurgulayan şiirler yazacaktır.
Elleri Var Özgürlüğün (1966) adlı şiir kitabıyla şair, tekrar toplumsal temalara yönelir. Fakat bu kez daha duyarlı bir dili ve anlatımı tercih eder. Mitolojiden yararlanmayı da ihmal etmez. Oktay Rifat, halk edebiyatının, folklorun malzemesini de bu nedenle benimser. Bazı şiirlerinde çıplak gerçeğin verilmesiyle yetinen Oktay Rifat, çoğu zaman sözcükler arası kurduğu münasebette “masal”a yaklaşır.
Oktay Rifat, yeni Türk şiirinin usta sanatçıları arasında yerini almıştır. Mehmet Kaplan, serbest şekilleri denedikten sonra klasik şekillere de dönen Oktay Rifat’ın şiirlerinde, resim duygusu ve hâlis şiir yaratma kaygısının hâkim olduğunu belirtir.
Oktay Rifat’ın Tecelli Adlı Şiirinin Çözümlemesi
TECELLİ
Nedir bu benim çilem
Hesap bilmem
Muhasebede memurun
En sevdiğim yemek imambayıldı
Dokunur
Bir kız tanırım çilli
Ben onu severim
O beni sevmez

Bu şiir Oktay Rifat’ın Garip döneminin ürünüdür. Şiirde, Garip Hareketi’nin kimi özelliklerini bir arada bulabiliriz. Şiirin öznesi küçük burjuva tipidir. Öznenin ifadesine göre muhasebede memurdur; fakat hesap bilmez. Aynı tezat, yaşamının her döneminde kendini gösterir. En çok sevdiği yemek imambayıldıdır fakat ona dokunur, yiyemez. Tanıdığı sevdiği çilli bir kız vardır fakat bu kez de kız onu sevmez. Karşılıksız ya da tek yanlı aşkların revaçta olduğu divan şiirindeki gazellerle bu şiir karşılaştırıldığında Garipçilerin şiirde ne tür bir ayıklama yaptıkları daha iyi anlaşılacaktır.
Şiirde ne bir eksik ne de bir fazla sözcük vardır. Şairin anlatmak istediği duygu ile sözcük tasarrufu doğru orantılıdır. Garip Hareketine bağlı olan şairler büyük temaların şairleri değildir. Fakat dramatik olanı şaka, ironi ve mizah unsurlarıyla samimi bir şekilde yansıtmayı iyi başarırlar. Bu şiirde de öznenin yaşamındaki üç önemli unsur, iş, yemek ve aşk kendi aleyhine gelişimlerle doludur. Birçok şiirde olduğu gibi bu şiirde de öznenin olaylara müdahale eden bir iradesinden söz edemeyiz. Adeta verilenle, sahip olunanla yetinen bir kadercilik anlayışı vardır. Hayat karşısında etken değil edilgendirler. Yalnız bu kadercilik Tanrı’nın insanlar için çizdiği hayat yoluyla aynı değildir. Belki sadece toplumun öngörüleriyle sınırlı bir kaderdir bu. Üstelik bu figürler durumlarından şikâyetçi de değildir. Hâlbuki aynı dönemde Türkçü ya da Marksist şairler kendi şiir kahramanlarından ideolojik görevi ağır basan uygulamalar bekleyecektir. Özne iradesini kullanarak hesap öğrenmeye, imambayıldı yerine bir başka yemeği sevmeye ve bu çilli kız yerine bir başkasını elde etmeye çalışmaz bile. Bu bakımdan Garip şiiri, yüksek heyecanların şiiri olmaktan çok bir durumlar şiiridir.

Duyarlı Şairimiz Oktay Rifat

Yorumlar kapalı.