Osman Güvenir

Bayramların rengi değişti






   Bayramların renginin neden değiştiğini kendimce yargıladım… Eski günlerle yeni günlerin kıyaslamasını yaptığımda bir fikir geliyor akla.
   “Fakir fukara tenceresine bir avuç et koymak için Kurban Bayramını bekler”
   Bu düşünce sizce de makbul mü? Veya bu sözlerimin doğruluğunu teyit ediyor musunuz?
   O sorunun cevabını da vermek lazım.
   Bu sorunun cevabını elbette zamanın değişikliği verecektir.
   O sorunun içindeki “fakirlik” gerçekten eskiden somut bir şekilde kendini gösteriyordu. Zengin insanlar ve dini vecibelerini yerine getiren insanlar Kurban Bayramı’ndan önce kurbanlık hayvanlarını alıp, bahçelerinde bir ağaca bağlarlar, Kurban Bayramı sabahı da kurbanlarını keserek hayvanın etini fakir fukaraya dağıtırlardı.
   Fakirliğin gözü kör olsun. İkinci Dünya Savaşının hemen sonrasında veya öncesinde Kıbrıs’ta gerçekten çok büyük fakirlik vardı. İnsanlar geçinmek için, eski elbiselerini ters yüz ederek yeniden dikerler ve bayramlarda giyerlerdi. Aile planlamasının olmadığı o günlerde insanlar çok çocuk sahibiydiler. En büyük kardeşin küçülen elbisesini onun bir küçüğü giyer, onun bir küçüğünü de öteki ve daha da öteki. Adata fakirliğin bir zinciri gibi uzar giderdi o adetler. Sadece elbiseler değildi küçülen. Ayakkabılar da küçülürdü.
   Hepimiz adet edindik…
   “Bu elbise sana küçüldü” deriz de “sen artık büyüdün, bu elbise artık sana dar geliyor” demiyoruz. Esasında gerçek odur.
   Veya çaresiz kalan çok fakir insanlar, delinen ayakkabılarının içine mukavva koyarak, çoraplarının yağmur sularından ıslanmamasına dikkat ederlerdi.
   Kurban kesecek insanların hep bir listesi olur… Kurbanımızın etini kimlere, hangi fakire dağıtacağız?  Kurbanını kesen insanlar, kurban etini dağıtacağı gerçek fakirlerin kapılarını çalarlar ve etlerini “Allah rızası” için fakirin kapısına bırakırlardı.
   Ya şimdi fakir insan kaldı mı?
   Sormak istediğim gerçek soru budur.
   Bayramın ve zamanın değiştiğine o nedenle vurgu yapıyorum. Şimdi insanlar çağa ayak uydurmaya çalışıyorlar. Olanaklar çok büyük, kazançlar çok büyük. Şimdiki çağdaş yaşamımızda, “dönüşüm merkezlerine” eski veya kullanılmayan veya çok az kullanılan elbiselerini atarlar. İhtiyaçlı insanlar, kendilerince lazım olanı alırlar ve kullanırlar. Birisinin kendilerine az kullanılan elbise getirmesini beklemezler.
   Ben şahsen bu dönemde çok fakir insan kalmadığını düşünüyorum. Sadece geçim darlığı çekenler için “Ekonomik durumu zayıftır” deriz. Ama en azından haftada bir veya iki kere tencerelerine et girmektedir.
   Geldiğimiz çağda nelerle karşılaşıyor ve yorumluyoruz. Evlerimize temizliğe gelen kadınlar, şahsi arabaları ile gelirler. Bu durum ekonomik yönden tezat olsa da, memleketteki yaşam kalitesinin yükseldiğini gösteriyor.  Biraz da ironik bir durum…
   “Bizim hizmetçimiz bile arabasıyla gelir gider” yorumu yapılır.
   Çağ gelişti dedik ya…
   Artık insanlar kurban kesmeden kurban paralarını bir hayır kurumuna bağışlıyorlar. Ya SOS’e veya çocuk yurdu’na. Onların da eski zamanlardaki gibi yoksunlukları yoktur. Kendi bütçeleri ve devletin katkıları, onları çok iyi bir şekilde ayakta tutabiliyor. Bu hayır kurumundaki çocuklara bayramlık yeni elbiseler alınır, harçlıkları verilir.
   Eskiden çocuk yurtları mı vardı?
   Yani çağın değişmesi dostlarım…
   Eski bayramlar bana Ahmet Efendi’nin cinciraklarını, atlı karıncalarını, felafel ve bulgur köftesi yapımcıları ile hamsterle kumar oynatan insanları hatırlatır.
   Eski bayram yerleri değişken olmuştur hayatımızda…
   Önceleri Atatürk Meydanı’nda, sonra Girne Kapısı’nda ve daha sonra da şimdiki Mücahitler Sitesinin oluğu yerde yapılırdı bayramlar. Bir de şimdiki lunaparklarda olduğu kadar eğlence araçları yoktu. Bayram yeri durağı, fuar yeri olmuştur. Ama bayram, bayramdır yine de. Sevinci ile burukluğu ile.
   Her zaman adet üzere ya arife günü, ya da bayram günü mezarlıkta yatan yakınlarımızı ziyaret ederiz. Onları anmak veya hatırlamak adına yapılan mezar ziyaretleri, hayatın gerçeğinde manevi dünyamızı rahatlatmaktan başka bir şey değildir. Yani iç dünyamızı rahatlatırız.
   Bayramlaşma, cami çıkışında başlar, sonra mezarlıktaki karşılaşmalarla devam eder ve evlerde el öpmeler ve bayramlıklar…
   Nedense bugün eski bayramlarla yeni bayramları ve çağları kıyaslamak geldi içimden. Hayat gerçekleri ile bir yorum yapmak istedim. Yine de bayramlar insanların birbirlerine olan saygılarını korumaları, küslerin barışmaları için bir vesiledir.
   Kurban Bayramınız kutlu olsun, değerli kardeşlerim.
   

Bayramların rengi değişti
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.