
Bana sorarlar, “Ganimet yiyen bir toplum kaç yılda, normal topluma dönüşür ya da adam olur?”
Sorunun sorulduğu tarihten 1974’ü çıkarır ve yanıtını veririm.
2024’te “50 yıl adam olmaya yetmez” derdim, 2025’te “51 yıl adam olmaya yetmez” diyorum.
***
Rum’un ganimeti bitmedi mi? Görünürde bitti.
Düşünsel olarak anlayış ve alışkanlık olarak bitmedi.
Ganimet kültürü öyle bir yerleşti ki, sadece maddi değerlerle sınırlı değil ganimet. Sosyal, toplumsal, siyasal hareketlilik için de bile ganimet operasyonu var.
Türkiye’den çeşitli yatırım aracı ya da projeler için gelen ciddi miktarlarda paralar da, kılcal damarlarla toplumun tüm kesimlerine ulaşmak yerine, sınırlı “ganimetçinin” kasasına girip, sonra da çok pahalı arabalar olarak sokaklara saçılıyor.
Bunlar bir yolunu bulup Türkiye’yi de çarpıyor…
***
Kıbrıs Türkü’nün özellikle son elli yılını isimlendirirken akla gelen isimlerin tümü birbirini bütünler. Yağma düzeni belki akla ilk gelendir. Ama GANİMET DÜZENİ nitelemesini daha fazla severim.
Yıllardır bu konudaki dersimi çalışır, değişimlerle yaklaşımlarımı güncellerim.
Yoğun katılımlı eylemlerde, öne çıkan sloganlar ne olursa olsun ortak istem GANİMET DÜZENİNİ yıkmaktır. Statüko, GANİMET DÜZENİNİN bir başka isimlendirmesidir.
Ganimet her türlü haksız kazancın temelinde yatandır. Ganimet virüsü, mutasyona uğrayarak ömrünü uzatıyor.
Yıllardır devam eden kurumlaşan ve ulusal değerleri örtü yapılıp altında sürdürülen GANİMET DÜZENİ, sandıkta da kolay kolay yargılanıp mahkum edilemiyor.
Öyle olunca sandığa giden herkes, verdiği oy kadar, bozuk düzenin devamına onay vermiş oluyor.
***
Çeşitli nedenlerle 1974’e gelene dek Kıbrıs Türkü’nde elle tutulur, gözle görülür bir özel sektör, bir Kıbrıs Türk sermayesi oluşmamıştı.
1974’te önce Yunan darbesi, ardından Türkiye’nin garanti anlaşmasından kaynaklanan hakkını kullanarak adaya müdahalesi ve Kıbrıslı Türklerin kuzeye yerleşmesi yaşamımızda her bakımdan değişikliklere neden oldu.
Güneyden kuzeye geçerken Kıbrıslı Türklerin bıraktığı değerler saklı kalmak koşuluyla, adı ne olursa olsun “ganimet” yedik.
Kişisel olarak önemli bir katkı koymadan, insanların yaşamlarını değiştirecek değerlere sahip olmasının olumsuz etkilerinin olumlu yanlarından fazla olduğunu yaşayarak gördük.
***
Etrafınıza bir bakınız, uzun yıllara uzanan ekonomik aktivitesi olan aile işletmelerinin bugün geldiği düzey ne olursa olsun, bu gruptaki işadamlarını tepeden inme, kolay ve hızlı yoldan para kazananlardan ayrıt etmek hiç de zor değildir.
Kestirme yoldan, kolay ve hızlı para kazananlar bardak bardak su içmek yerine bir kova suyu içmeye kalkıp sırtını, başını ıslatan bir görünüm yansıtırlar. Görgüsüzdürler, hadsizdirler, saygısızdırlar, yüzsüzdürler hatta terbiyesizdirler.
Bu tür insanlar toplumda her şeyi para ile satın alabilecekleri gibi bir yanlış tavra kilitlenip kalırken, sosyal medya paylaşımlarıyla kendilerini teşhir de ediyorlar.
Farkında olmadan kendi kişiliklerinin önüne parasal güçlerini koyup kendi kendilerine hakaret etmektedirler. Ve ne acıdır ki çıkar dağılımıyla çevrelerinde yarattıkları toplulukların yapay ve gerçek dost kitlelerinden farklı olduklarını ya görmüyorlar ya da görmezlikten gelerek kendi kendilerini kandırıyorlar.
***
Sporda, toplumsal gelişmede rekorlar kıramadık, ama kolay köşe dönerek, bir batı ülkesinde yasal yollardan kolay elde edilemeyecek servetlere rekor süratle, rekor oranda sahip olan insanlar yarattık.
Sistem bu insanları yarattı. Bu ülkede hazmederek bulundukları noktaya gelmedikleri bir yana, çeşitli çıkar beklentileri, siyasi iktidarla çıkar ilişikleri bu insanların yanlışını körükledi, adeta yüzsüzleştirdi.
Halbuki yanlışa verilen her taviz bir sonraki yanlışın davetiyesidir. Çevremizde bu türden insanlar, işadamları varsa, onlara yapılacak en önemli iyilik, öfkeli, tepkisel yaklaşımları olsa bile doğruyu onlara ısrarla anlatmaktır.
Yorumlar kapalı.