Gökhan Güler

GKRY’nin AB üzerinden KKTC’ye yönelik küresel kuşatma girişimleri






Daha önceki pek çok yazımda belirttiğim üzere, uluslararası alanda 800 milyon nüfusa sahip tek kutuplu Batı merkezli dünya düzeninden, çok kutuplu Asya merkezli dünya düzenine geçişin etkileri iyiden iyiye kendisini hissettirmektedir.
Günümüzde çok parçalı olarak şekillenmeye başlayan çok kutuplu Asya merkezli uluslararası sistem ile Batı merkezli tek kutuplu sistem arasında yaşanmakta olan güç mücadelelerine şahit olmaktayız.
Söz konusu güç mücadelelerinin tek kutuplu batı merkezli küreselleşmeci düzen temsilcilerinin uzun zamandan buyana Yunanistan ve GKRY üzerinden Türkiye ve KKTC’ye de önemli etkileri söz konusu olduğunu uzun yıllardan beri yazmaktayım…
***
Özbekistan’ın Semerkant kentinde 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde düzenlenen “Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi’nde”, AB ile Orta Asya ülkelerinden; Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın da içlerinde yer aldığı bazı ülkeler arasındaki ilişkiler “stratejik ortaklık” seviyesine yükseltildi.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliği’nde temel karar alma faaliyeti, “olağan yasama usulü” olarak da bilinen “ortak karar alma” (co-decision) mekanizmasıdır. Üye devletlerin karar verme ve veto yetkisi bulunmaktadır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği ile Türk Devletleri Teşkilatı üye ve gözlemci üyelerinden Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın imzaladıkları  “stratejik ortaklık” belgesine veto tehdidiyle baskı ve şantajla Birleşmiş Milletlerin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlılıklarını belirten tek satırlık bir ekleme yapılmasını sağlamıştır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, öyle anlaşılıyor ki Kıbrıs kelimesi belirtmeden Birleşmiş Milletlerin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlılıklarını belirten ilave ile Türk Devletleri Teşkilatı üye ve gözlemci üyelerini son dakikada oldubittiye getirmiştir!
Her şeyden önce Birleşmiş Milletlerin almış olduğu kararlar tavsiye kararı niteliğindendir. Dolayısıyla Türk Devletleri Teşkilatı üye ve gözlemci üyelerinden Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Avrupa Birliği ile“stratejik ortaklık” belgesini imzalamaları ve söz konusu belgede BM’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına atıfta bulunulması ilgili devletlerin süreç içerisinde KKTC ile olan ilişkilerini ileriye taşımalarına engel taşıyacak bir durum değildir. Çünkü 2020 yılında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusunda iki devletli çözüm vizyonunu gündeme getirerek BM’ye ileterek kayıt altına alınmasını sağlamıştır.
Orta Asya Zirvesi’nde Avrupa Birliği ile Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ve gözlemci üyelerden Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan  “stratejik ortaklık” belgesini imzaladıkları 4 Nisan 2025 günü beni Azerbaycan’dan arayan GLOBALİNFO.az’a konuya ilişkin görüşlerimi ilk andan belirttim.
4 Nisan 2025 günü Azerbaycan’dan GLOBALİNFO.az’a özetle;
Her ülke için kendi ulusal çıkarları önemlidir. Dünya siyasetinde ülkelerin hem ikili düzeyde, hem de örgütler seviyesinde birbirleriyle işbirliği yapmaları anlaşılabilir bir durumdur. Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın da hem ülkelerinin sahip oldukları gaz, değerli madenler ve çeşitli ihraç ürünlerini AB ülkelerine pazarlama isteklerinin olması hem de vatandaşlarının AB ülkeleri ile olan çeşitli ilişkilerini geliştirmek istemeleri anlaşılabilir.
Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs’ta bulunan vatandaşlarının diplomatik ilişkilerini korumak adına yaklaşık 30 yıl önce attıkları adımlara yenilerini eklemelerini de kendi açılarından anlayabilmek mümkün.
TDT Üye ve gözlemci üyelerinden Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan, KKTC’nin 11 Kasım 2022 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak alınması kararını onaylayan devletlerdir.
Birleşmiş Milletler’in193 üyesinden sadece Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamakta ve adanın temsilcisi olarak KKTC’yi görmektedir. Geri kalan 192 devlet ise Kıbrıs Cumhuriyeti’ni (GKRY) tanımaktadır. Dolayısıyla Türk Devletlerinin bu zirveden sonra Türkiye’ye ihanet ederek GKRY’i tanıdığı TDT üye ve gözlemci üyelerinden Güney Kıbrıs’ta elçilik açmak istenmesi, KKTC ile diplomatik ilişki kurabilmek ve KKTC’yi gün gele tanımalarına engel değildir.
Bakınız Soğuk Savaş’ın sona erip SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını elde eden Türk Devletleri, Güney Kıbrıs’ı yaklaşık 30 yılı aşkın süre öncesinden resmi olarak tanımalarına karşın, çok uzun yıllar boyunda diplomatik bir ilişki kurmamıştır.

Dolayısıyla söz konusu TDT üye ve gözlemci üyeleri 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde düzenlenen, Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi’nden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamışladır.
Söz konusu TDT üye ve gözlemci üyeleri Stratejik ortaklık ilişkisinden sonra AB’nin talebiyle, AB’nin üyesi olan ve zaten resmen tanıdıkları Kıbrıs Cumhuriyeti(GKRY) ile büyükelçilikler düzeyinde diplomatik ilişkiler kurmak zorunda kalmışlardır.
Türk Devletleri öyle ki bu kapsamda yukarıda da ifade ettiğim üzere önce 11 Kasım 2022 tarihinde “KKTC’yi Gözlemci Üye” olarak TDT ‘ye kabul etmişlerdir.
***

TDT’ye küresel kuşatma
AB neden söz konusu ülkeler ile “stratejik ortaklık” belgesi imzalamıştır? AB ya da diğer bir ifade ile küresel kuşatma peşinde olanlar neyi amaçlıyorlar?
-Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini, Doğu Akdeniz ile Ortadoğu’daki çıkar ve menfaatlerini ileriye taşıyabilmek adına birliğe üye yapmıştır.  Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi Kıbrıs Türk Halkının özden gelen tarihsel haklarını görmezlikten gelerek Kıbrıs Ada’sının tamamının Rumlara ait olduğunu ve bu yolla da AB’nin Kıbrıs Ada’sının tüm topraklarına, deniz sahaları ile hava sahasına da sahip olduğunu ileri sürmektedir! Dolayısıyla KKTC Devletinin varlığı ve iki devletli çözüm vizyonu AB ile Rum yönetiminin hedefindedir!
-Dünyada ispatlanmış petrol rezervlerinin %48,1’i ve doğal gaz rezervlerinin ise %38’i Doğu Akdeniz’in hemen yanı başındaki Ortadoğu bölgesindedir. Söz konusu petrol ve doğal gaz rezervlerinin bulundukları yerin konumu, güvenliği, rezervlerin çıkartılması ve Doğu Akdeniz üzerinden Kıbrıs Ada’sının hemen yanı başından taşınıyor olması son derece büyük bir öneme sahiptir!
Ayrıca SSCB’nin dağılması sonrasında Orta Asya olarak nitelenen bölgede bağımsızlıklarını kazanan ülkelerden meydana gelen Bağımsız Devletler Topluluğu’nun(BDT), sahip olduğu doğal gaz oranı  %32,3 gibi son derece yüksek bir miktardadır. Söz konusu rezervlerin belli bir bölümü de gerek Doğu Akdeniz gerekse Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşınmaktadır. Bu da içerisinde bulunduğumuz bölgenin küresel açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Bağımsız Devletler Topluluğu’nun üye ve gözlemci bazı üyelerine bakacak olursak; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan olduğu görülecektir.
AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkiler “stratejik ortaklık” belgesiyle Hazar ile Karadeniz üzerinden Avrupa’ya uzanan stratejik bir ‘yeşil koridor’ oluşturulması hedeflenmektedir.
-Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Koridoru’’ ya da yaygın adıyla Orta Koridor ile merkezinde Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan’ın yer aldığı, Asya’dan Avrupa’ya kara yoluyla bağlanan çok modlu bir ulaşım güzergâhı uzun yıllar öncesinden planlanmıştır. Orta Koridor, Türkiye ile Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirmek ve böylece ülkeler arasındaki iş birliğini her alanda daha da güçlendirmek için geliştirilen önemli bir girişimdir.
Küresel ölçekte ise ‘‘Kuşak ve Yol Girişimi’’ doğal bir parçasını kapsayan Orta Koridor, Avrupa ülkeleri ile Çin arasında yıllık 600 milyar doları aşan ticari ve ekonomik ilişkiler için kritik bir öneme sahiptir. Bölgede Orta Koridor’un tamamlayıcısı ya da alternatifi olarak değerlendirilebilecek Kuşak Yol Girişimi ve Rusya üzerinden Avrupa’ya uzanan Kuzey Koridor’u gibi başka güzergâhlar da içermektedir.
Sonuç olarak, söz konusu Türk devletleri uzun yıllardır Rusya ve Çin arasında sıkışıp kalmıştır. Söz konusu Türk devletleri artık dünyaya açılma, ilişkilerini çeşitlendirerek devletlerarasında denge kurma, sahip olduğu kaynaklarını ekonomiye kazandırmak suretiyle halkının refah seviyesini artırmaya yönelik girişimleri bu kapsamda anlayışla karşılanmalıdır. Dolayısıyla inşallah yakın gelecekte uygun şartların oluşmasıyla Türk devletlerinin ve bunun yanında diğer birçok dost devletin BM’de KKTC – Kıbrıs Türk Devleti’ni tanıyacaklarına şahitlik edeceğiz…

GKRY’nin AB üzerinden KKTC’ye yönelik küresel kuşatma girişimleri
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.