Cumartesi günleri, gündemden sıyrılıp, anılarda yolculuk yapmayı severim. Bugün de sizleri 16 Ağustos 2013’e götüreceğim. İşte, “Kıbrıs Türkü, kaliteli mücadeleden rahatsız olmaz”, başlıklı yazım:
***
“Eskiden faklı partilerin bir birine saldırısı vardı.
Zaman, siyasi içerikten yoksun saldırıları azalttı mı? Bana göre azaltmadı.
İçerikli siyasi tartışma olmadığı sürece de, içeriksiz saldırılar devam edecek.
Politik yaşamda kalitesiz bulduğumuz partiler arasındaki kalitesiz üslup bir süreden beri partilerin içine de sıçradı.
UBP’de yıllardır devam eden ve adına başkanlık yarışı denilen süreçte yaşananları herkes gördü. “UBP büyük partidir, kurultay biter yine birlikte oluruz” dediler.
Bizler, “Bunca rezillikten sonra birlikte olamazsınız. Siz istesiniz de mideniz kaldırmayacak” dedik. Onlar değil bizler haklı çıktık.
***
28 Temmuz 2013 genel seçimleri bitti.
Partiler sonuca kuzucuk gibi saygı gösterdi. Parti için hesaplaşmanın mağduru olduğuna inananlar ise, selam verene dert yanıyor. Dahası 28 Temmuz’da kendilerini “kesenleri” kesmek için bir an önce seçim olmasını bekliyorlar.
***
Acı ama gerçek, politikacıların ve yakın çevresindekilerin saldırı sırasında kullandıkları üslup, sokaktaki en düşük düzeyle yarışmaktadır.
Hoşgörü sınırlarının dışına çıkarak kavgayı, rezilliği çağrıştıran karalamalarla, küfürlerle bir başkasına hitap etmek hiçbir sorunu halletmez. Halletmeme bir yana köprülerden arta kalan birkaç taşı da söküp fırlatır.
Hele bunu yapanlardan bazıları isimlerinin önüne de iki buçuk arşın örgüt varlığını sıralar. O kuruluşlarda etkili biri olsam, sosyal medyada düşünce ortaya koymak yerine alenen küfreden kişiyi bir gün üye tutmam.
***
Aynı geminin yolcularıyız. Bu gemi kayalara çarpar, parçalanır, dibi boylarsa hangi kamarada olunduğunun hiç önemi olmadan herkes “tahtalı köyü”, öteki dünyayı bulacak.
Eyleme dönüşmeden seslendirilen her türlü düşünce hakkı olduğu kadar değer bulmalıdır.
İki yanlış bir doğru etmez. Bilmem hangi politikacı, gazeteci ya da bir sivil toplum yöneticisi ne demiş? Ne demişse demiş, ne yazmışsa yazmış. Eğer yanıt hakkı ya da açıklama gerektiren bir konu varsa, açıklama akıllı kelimelerle yapılır.
Hiç unutmamak gerekir ki hakaret muhatabını değil, kullananı küçültür. Kişilerle uğraşarak dünyanın hiçbir yerinde kalıcı bir başarı elde edilememiştir.
Bir ülkenin, bir toplumun gelişmişlik düzey göstergelerinden biri hoşgörü ve tartışma kültür düzeyidir. Bir türlü aklım almıyor. Birileri, sihirli bir el illa da bu toplumda kavgayı, kapışmayı körüklüyor.
***
Son zamanlarda teknoloji kullanılarak elde edilen ses kayıtları ya da görüntüler el altından pazarlanıyor.
Pazarlanırken de hem rahatsızlık yaratma hem de parasal çıkar elde etme hedefleniyor.
“Efendim, yasalarımıza göre bu suç değilmiş.”
Bunu söyleyenlerin hukukun temel değerlerinden habersiz olduğuna inanırım. Dünyanın her yerinde hukukun özünde insan haklarına saygı var. Haneye tecavüz ile kişinin özel alanına bir biçimde sızmanın hiçbir farkı yoktur.
***
Siyasi partiler yelpazesinin farklı yerlerinde olanların farklı düşünce içinde olmalarından daha doğal ne olabilir. Birinin söylediğini ötekilerin ile de beğenmesi gerekmez ki. Biz de beğenmeyip susmak yerine belden aşağı vurma alışkanlığı var.
Her yerde, doğal bir tartı ve yargı sistemi vardır. Yazdıklarınızı vatandaş benimsemezse okumaz, hatta gazetenizi almaz.
Yanlışı yapan politikacıysa vatandaşın güvenini yitirir. Siyasi yapıdaki yanlış yapılanma nedeniyle seçilip bir takım makamlara gelseniz de gönüllerde o makamda oturmadığınızı çok kolay anlarsınız.
***
Çok iyi anımsarım yıllar evvel, eski Türkiye Lefkoşa Büyükelçisi ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarlarından Ertuğrul Apakan ile sohbet ederken öz olarak şunları söylemişti:
“Bir toplumda farklı görüş ve yaklaşımlar olabilir. Bu rahatsız edici değildir. Hatta bir zenginliktir. Ancak her toplumun bir de ortak değer kesiti vardır. Orası herkesin buluşma noktasıdır. O ortak değer alanının ısrarla dışında olanların toplumsal desteği alarak başarılı olması adeta mümkün değildir.”
***
Bizdeki sorunlardan biri, toplumsal barıştan birilerinin endişe duyup, toplumsal barışı istememesidir. Toplumdaki huzursuzluk ve kapışmadan sanki de birileri “ekmek yiyor”. Onları net olarak saptayıp teşhir ettiğimiz gün toplumda ateş kes sağlanacak sanırım.
Seçim bitti. Kıbrıs Türkü, kaliteli mücadeleden rahatsız olmaz. Herkesin, tornodan çıkmış gibi aynı olmasını da istemez. Çok sesliliğin değeri biliniyor.
Çok sesliliği bilenler Bremen Mızıkacılığının, çok seslilik olmadığını da çok iyi bilir.
Hele hakaret, küfür ve belden aşağı saldırının düşünceyle uzak yakın alakası olmadığı çok çok iyi biliniyor.” (16 Ağustos 2013- KIBRIS)
Yorumlar kapalı.