Özer Kanlı

Dünya 5’ten büyüktür, KKTC bir gerçektir…







Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, geçen yılki BM Genel Kurul toplantısında tarihi bir çıkış yaparak “KKTC’yi resmen tanıyın” demişti.

   Sayın Erdoğan demişti demesine de bizim içimizdeki malum “tek yol federasyoncular” bunu kabul etmemişler, içlerine sindirememişlerdi.

   Bozmuştu kendilerini.

   Özellikle de içimizdeki AKEL uzantıları bir türlü hazmedemedi Erdoğan’ın bu sözlerini…

   Dolayısı ile sağda solda, “Erdoğan seçim için böyle konuşuyor ama zaten seçimi kaybedecek ve Türkiye federasyona dönecek” diye yapıyorlardı.

   Sayın Erdoğan, seçimi kazandıktan sonra da hazımsızlıkları ve yalan, yanlış yorumları sürdü.

   Bu kez de, “Türkiye’nin çok borcu var, battı… IMF’den para isteyecek; AB ile iyi geçinmek zorundadır, bekleyin göreceksiniz ki KKTC tanınsın politikasından vazgeçecek” demeye başladılar.

   Sayın Erdoğan, 20 Temmuz’da KKTC’ye geldi, aynı çağrıyı yineledi, yine mesajı almak istemediler ve “göreceğiz ki eylül ayında New York’ta yapacağı konuşmada KKTC tanınsın diyemeyecek” şeklinde yorumlar yaptılar.

   Ama Sayın Erdoğan, tutarlı davrandı ve BM’nin 78’inci Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada Kıbrıs konusunda bölge ve Türk tarihi açısından önemli çağrılarda bulundu…

   Ne dedi Sayın Erdoğan cümle cümle yazalım da belki içimizdeki AKEL ile ELAM uzantıları anlarlar:

   1- Doğu Akdeniz’in barış, refah ve istikrarın egemen olduğu coğrafyaya dönüşebilmesi, ancak tüm tarafların hak ve hukukuna saygı gösterilmesiyle mümkündür.

   2- Bizim kimsenin hakkında gözümüz yoktur, kimsenin de haklarımızı yok saymasına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz.

   3- Kıbrıs meselesinin çözümünün artık federasyon modeli temelinde gerçekleşemeyeceği herkesin kabul ettiği bir gerçektir.

   4- Uluslararası toplum bunu kabullenerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımalı, KKTC ile diplomatik, siyasi ve ekonomik bağlar kurmalıdır.

   5- Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü mükellef olduğu tarafsızlığa titizlikle riayet etmelidir.

   6- Genel Sekreter Sayın Guterres’in geçtiğimiz günlerde yaptığı, “İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kurumların bugünün dünyasını yansıtmadığı” tespitine katılıyoruz. Bu tespit, bizim “Dünya 5’ten büyüktür” çağrımızı ifade ediyor.

   7- Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, beş ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı hâline gelmiştir.

   8- Kıbrıs’ta yaşanan son hadiseleri, bu içi boşalmış, adalet ve güven telkin etmeyen kurumsal yapının bir tezahürü olarak değerlendiriyoruz.

   9- Barış ve istikrarın güçlendirilmesine yönelik sayısız inisiyatife öncülük etmiş bir ülke olarak, Sayın Guterres’in ‘Barış için yeni gündem’ oluşturulması çağrısına önem veriyoruz.

   10- Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız.

   11- Coğrafyasıyla ve demografisiyle, dünyadaki tüm kökenleri, inançları, kültürleri temsil yeteneğine sahip bir küresel yönetim mimarisi inşa etmeliyiz.

   12- Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki; dünya 5’ten büyüktür, daha adil bir dünya mümkündür.”

   Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bu konuşmasıyla, BM’nin Kıbrıs başta olmak üzere dünya meselelerini çözemediğini ve çözemeyeceğini ortaya koyarak yeni bir küresel yönetim mimarisi inşa edilmeden Türkiye’nin kendi bildiği yolda ilerleyeceğini tüm dünyaya geçen yılkinden de daha açık bir şekilde ilan etti.

   Sayın Erdoğan, Türkiye’nin sadece Kıbrıs’ta değil, Ukrayna, Afrika, Filistin, Kafkasya, Azerbaycan- Ermenistan sorunu, İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı, AB, NATO meselelerinde de kendi bildiği yolda ilerleyeceğini resmen açıkladı…

   Haklı mı?

   Türkiye, Sayın Erdoğan yerden göğe kadar haklıdır.

   Türkiye, Sayın Erdoğan 2003- 2004 ile 2008- 2017 arasında Kıbrıs’ta siyasi eşitliğe dayalı bir federal çözüm olsun diye çok çaba harcamıştır ama Rum tarafı bu çabaları akamete uğratırken, AB ve ABD Türkiye’ye oyun oynamışlardır.

   Türkiye kendisinin üye olmadığı uluslararası bir topluluğa (AB’ye) “ KIBRIS’ın” üye olmasına yeşil ışık yakmasına rağmen, sorunlu, bölünmüş KIBRIS’ı tam üye yapan AB Türkiye’yi hep dışlamıştır.

   ABD, İngiltere ile Fransa Kıbrıs Rumlarının ne kadar uzlaşmaz olduğunu bilmelerine rağmen Türk tarafını cezalandırmaya devam etmişler, BM Güvenlik Konseyi’ni daima olduğu gibi Rumların Kıbrıs’taki hegemonyacı anlayışını devam ettirmelerinin lehine kullanmışlardır.

   Türkiye solu zaten 1998’den itibaren Kıbrıs için çözümü “KONFEDERASYON yani iki egemen devletin bir araya gelmesi” olarak belirlemişti…

   Türkiye sağı da buna katılıyordu ama Sayın Erdoğan iki sefer, AB, ABD ve BM’ye siyasal eşitlik temelinde federal biz çözüm için şans tanıdı ama gereken anlayışı görmedi.

   Görmeyince, İki Devletli Çözüme yöneldi; çözüm olmazsa KKTC’nin tanınması için çalışılacağını dünyaya gösterdi.

   Anımsanacağı üzere Türkiye’nin o dönem Başbakanı rahmetli İsmet İnönü 1964 yılında kendisine küstah ifadelerle dolu bir mektup yollayarak Kıbrıs Türkü’nün katliamlardan kurtulması için Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapmasını engelleyen ABD’nin o dönem Başkanı Lyndon Johnson’a cevabında; “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur” demişti…

   İşte o yeni dünya şimdi, 60 yıl sonra kuruluyor ve güçlü Türkiye o dünyada yerini alıyor.

Dünya 5’ten büyüktür, KKTC bir gerçektir…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.