Nazım Beratlı

Tam da Kıbrıs’a uygun bir Kraliçe: Eleonora





Geçen gün anlattık… Karısının kurduğu bir komploya kurban giden Lüzinyan Kralı l. Peter, belki de hanedanın en parlak bireyi idi. Çapkınlığı bir yana, kendisi Antalya’yı almış, ölümüne neden olan olayların öncesindeki Avrupa gezisine de yeni bir Haçlı Seferi örgütlemek üzere, çıkmıştı. Ne var ki, 17 Ocak 1369 günü, öldürüldü.
I. Peter’in ölümünden sonra, Kıbrıs tahtına oğlu ll. Peter çıktı. Böylece, annesi Kraliçe Eleonora, oğlu üstündeki nüfuzunu da kullanarak, adanın tek hakimi haline geldi. Ne var ki, gönlünce hüküm sürmesine vakit kalmadı.
Neler oldu, neler…
Lüzinyan Kralları, ayni zamanda Kudüs ve Ermenistan Kralı da sayıldıklarından, Mağusa’daki katedralde taç giyerlerdi. ll. Peter’in taç giyme töreni esnasında, Cenevizliler bir tatsızlık çıkararak, Lüzinyanlar’a saldırırlar. Çıkan çatışmada, kral tutsak edilir. Ana kraliçe kaçıp, Girne Kalesine sığınır. Kralın amcası, Antakya Prensi ve veliaht olan John de Lusignan (bazı kaynaklarda Jean de Lusignan) da St. Hilarion Kalesi’ne kapanır. Cenevizliler, Mağusa ve Lefkoşa’yı fethederler. Girne Kalesi’ni ise kuşatma altına alırlar. Lefkoşa’da birkaç gün yağma yaptıktan sonra kaleyi terkeden Ceneviz kuvvetleri, Mağusa’da uzun yıllar oturacaklar ve Lüzinyanlar, Mesarya ovasındaki tek engebe olan Mora köyü çevresindeki tepelere, onların muhtemel bir saldırısından Lefkoşa’yı korumak üzere, toprak istihkamlar yaptıracaklardır. Dikkatli gözler, bugün bile o yığınağın kalıntılarını, görmekte zorlanmaz.
Bir süre sonra, Cenevizliler, Girne Kalesi’nin kuşatmasını da bırakarak, Mağusa’ya çekildiler. Kral da serbest kalmıştı ama Eleonora, Lefkoşa’ya dönemiyordu. Bunun nedeni, St. Hilarion Kalesi’nde önemli bir güçle oturmakta olan kayın biraderi John de Lusignan’ın, kendisini Boğaz’da tutuklayıp, ağabeyi l. Peter’in öldürtülmesinin hesabını soracağından korkmakta oluşuydu.
Sonunda kraliçe, prense bir haber gönderir ve Girne’ye inmesini ister. Prens John, yanında kendisine çok sadık olan Bulgar askerlerden önemli bir güç alarak, Girne’ye gider. Burada, kraliçe bir ayin düzenleterek, prens ile barışır ve her ikisi de birbirlerine kötülük etmeyeceklerine dair, söz verirler. Böylece, kraliçeye Lefkoşa yolu, açılır. Boğaz’dan rahatça geçip, Lefkoşa’ya gider.
Kraliçenin Lefkoşa’ya varmasından bir süre sonra, Prens John yengesinden bir mektup daha alır. Bu mektupta, kraliçe prense yanındaki Bulgar muhafızlara güvenmemesini, Bulgarlar’ın kaleyi ele geçirip, kendisini öldürmeye hazırlandıklarını bildirmektedir. Prens, buna inanır. St. Hilarion Kalesi’nin en yüksek burcuna çıkarak, Bulgarlar’ı teker teker içeri çağırttırarak, kuleden uçuruma attırarak, öldürtür. Böylece, kendi kendini, korumasız hale getirir. Saflığı bu kadarla da kalmayan prens, üstelik bir de kaleyi terkederek, Lefkoşa’ya iner.
Öte yandan Kraliçe Eleonora, oğlu Kral ll. Peter’i de babasının ölümünden, amcasının sorumlu olduğu konusunda, ikna etmiş; onun da prense kin beslemesine neden olmuştur.
Bir akşam, yemekten sonra kraliçe prense bir haber gönderip, kral ile görüşmek üzere, saraya gelmesini ister. Bir yandan da oturdukları odanın kemerinin arkasına, Cenevizli, Katalan, Lombardiyalı ve Kıbrıslı silahşörleri, pusuya yatırır.
Kralın davetini öğrenen veliaht, saraya gitmek üzere atına yürürken, şövalyeler ona saraya giderse öldürüleceğini söyleyerek, davete uymamasını isteyince, prens:
“Edilen yeminler, oyuncak mıydı?” der ve atına yürür.
John de Lusignan, atına bindiği esnada atın ön bacakları kayar ve yere düşer. Prens, ısrarla atı kaldırır ve saraya sürer. Saraya ulaştığında, avluda bekleyen şövalyeler, kendisine geri dönmesini işaret ederler. Veliahd, onlara da inanmaz ve atından inerek, kraliçe ile kralın bulundukları salona girer. Ana oğulun oturdukları salonda, mükellef bir sofra hazırlanmıştır. Kraliçe, kayınbiraderini sofraya davet eder. Burası, Kral 1.Peter’in öldürüldüğü odadır.
Önceden, kemerin ardına gizlenmiş adamlara anlatılmıştır ki  prensin önündeki peçetenin altında, Kral l. Peter’in gömleği bulunmaktadır. John, yemeğine başlamak için peçeteyi kaldırıp da bu gömleği gördüğü anda öldürülecektir. Ne var ki veliaht prens, davete uyup masaya oturur ama yemeğe bir türlü başlamaz. Keyifsizliğinin nedeni sorulunca da:
“Kalbim” der, “ah kalbim… Nedendir bilmem kalbim heyecanlıdır. Bana bir hal oldu, nedendir bilmiyorum.”
Yemeğe, elini sürmez…
En sonunda, Eleonora daha çok bekleyemez, öldürttüğü kocası l. Peter’in gömleğini ortaya çıkararak,
“Bay prens, bu gömlek kimindir? Biliyor musunuz?” diye, sorar…
Bu, cellatlar için yeterli bir işarettir. Hemen atılıp, ağabeyi kralı öldürdükleri odada, Prens John de Lusignan’ı da öldürürler.
Böylece Eleonora, adayı yönetmekte, rakipsiz kalır… Veya öyle sanır…
Ne var ki Mağusa, artık Cenevizliler’in elinde kalmıştır. 1382’de oğlu çocuksuz öldüğü zaman da Lüzinyan tahtına, l. Peter’in diğer kardeşi, l. James geçer. Mağusa’yı Cenevizliler’den geri almak, bir başka James’e, ” James the Bastard “, yani Piç James’e nasip olur.
Aragonlu Eleonora’ya gelince, bu Katalan Kraliçe, habasetini sürdürür. Oğlu Kral ll. Peter evlendikten sonra, bu kez de gelini Milano Dükü Sinyor Barnebo’nun yeğeni Valentina’yı kıskanır. İktidarı onunla paylaşmayı kendine yediremez. Oğul ll. Peter, annelerine düşkün bütün oğullar gibi evlendikten sonra da karısının ağzına bakar bir adam olup çıkmıştır. Eleonora, oğlunu da zehirleyip, ortadan kaldırmanın planlarını yapmaya girişir. Bu planları öğrenen kral, annesini saraydan uzaklaştırıp, Girne’ye gönderir. Ana kraliçe, orada da boş durmaz. Bir yandan Cenevizliler’e başvurup, adanın tümünü işgal etmelerini talep eden mektuplar yazarken, öte yandan da halk arasında, Ceneviz yönetiminin, adanın hayrına olacağına dair propaganda yapmaya başlar. Sonunda, ll. Peter annesinin bu girişimlerini de kanıtlayıp, kendisini Kıbrıs’tan sürer.
Mel’un kraliçe, ömrünü babasının ülkesi olan Katalanya’da tamamlar.

Tam da Kıbrıs’a uygun bir Kraliçe: Eleonora

Yorumlar kapalı.