Nazım Beratlı

Potlaç kültürü





Karl Marx, tarihsel materyalizmi; yani toplumların gelişim tarihini Engels’in Ailenin Devlet’in ve Özel  Mülkiyet’in Kökenleri isimli çalışmasındaki tespitlere dayandırır. Engels ise o kitapta, Amerikalı antropolog Morgan’ın İrouka kızılderilileri üzerinde yaptığı araştırmalarla ortaya çıkmış bulgulardan yola çıkar. Morgan, sosyal antropolojinin henüz yeni doğan aşamasını temsil ettiğinden, ondan sonra gelenler, onun tespitlerinin eksik yanlarını ortaya koymuşlardır. Bu bakımdan Marx’ın ilkel, köleci, feodal ve kapitalist toplum dizini dünyanın her yanına uygulanamaz!
Bu gerçeği her dile getirdiğimde, slogan Marxistleri hop oturup hop kalkıyorlar ama bu bir bilimsel veri! Örneğin Malinowski’nin Pasifik adaları yerlileri üzerinde yaptığı araştırmalar, onlarda ilkel bir komünizm olmadığını, kölecilik öncesinde de özel mülkiyetin bulunduğunu,  ortaya koyar. Yanlış anımsamıyorsam, Hobbes da Mezopotamya’da devletin, kölecilik öncesinde de olduğunu kanıtlamıştır.
Marxistler değil ama bizzat Marx’ın kendisi, örneğin Hindistan’da bu dizinin gerçekliği karşılamadığını fark etmiş ve Asya Tarzı Üretim Biçimi diye farklı bir üretim biçimi, tarif etmiştir. Engels ise “ Avrupa Frank devleti üzerine yaptığımız bir tahlili, cihanşumül hale getirdiler” diye, yakınmıştır. Kaynakları verirdim ama bu yazının formatına sığmaz… Çin’de, Japonya’da, İran’da, Emeviler ve Abbasilerde ve hatta Bizans’ta bile, batı tarzı bir feodalizmin yaşandığı söylenemez! Orta Asya’da  Köleci Toplum dahi yaşanmamıştır bir üretim biçimi olarak! Engels, Anti Dühring’de, “Türkler Doğu Avrupa’ya bir tür feodalizm soktular” der… Özetle Karl Marx ve part

neri Freidrich Engels bile, ortaya sürdükleri toplumsal gelişim hikâyesinin, batı toplumunu anlattığının farkındaydılar. Önemli Marxist düşünürlerden biri olan Althousser, “ Marxizm bitirilmemiş bir teoridir” diyerek, Marx ve Engels’in ileri sürdükleri ideolojinin bütün vechelerini tamamlayamadan öldüklerini, “marxisatler”in ise onları peygamber yerine koyarak, teorinin eksiklerini tamamlamaya teşebbüs dahi etmediklerini anlatır.
1990larda Sovyetler çökmeye başlayınca batı Avrupa’da bazı eski Marxist düşünürler, yeni şeyler söyleme gereğini, duyarlar. Bunlardan biri olan Bodriarre, “simülasyon kuramı” diye bir kuram ortaya atar. Ayrıntıları tartışmak buranın işi değil ama son günlerde, Türkiye’de tek başına Bodriarre’ın temsilciliğini yapan Prof. Oğuz Adanır’ın kitaplarına göz atıyorum. Adanır,  kapitalizm öncesi bütün ilkel toplumlarda, “potlaç kültürü” nün egemen olduğunu ve bunun Marx’ın yakalayamadığı cihanşumül karakter olduğunu, ileri sürüyor. “Potlaç”, kabaca, erk sahibinin sürekli erkin öznesi olan alt sınıfları beslemesi ve onların da erkten beslendikleri için ona boyun eğmeleri diye tanımlanabilir. “Ağalık vermekle” ya da “al gülüm ver gülüm” meselesi… Bu ilişki Bodriarre ve ondan geçerek Adanır’a göre bütün ilkel toplumlarda her türlü ilişkiyi besleyen ana karaktermiş! Meselâ devlet size iş verecek, siz de onun başındakine oy vereceksiniz! İktidar’ın başı, size durduğunuz yerde ev verecek, siz de ona oy vereceksiniz… Başbakan size otel, arsa, bahçe bilmem ne verecek alnınız terlemeden, siz de onun adamı oluvereceksiniz! Bütün ilkel toplumlar, bu kültürle yönetilirmiş! Öyle der Bodriarre…
Polinezyalılar, Patagonya yerlileri, Mau Maular, Aborijinler, Eskimolar ve…
İyi tanıdığımız bir tane daha var… Mau Mau’lar gibi düşünür, onlar gibi yaşar meğer ama kendini Almanlarla kıyaslar!
Kim bunlar?
 

Potlaç kültürü

Yorumlar kapalı.