Nazım Beratlı

Antik parada ay’la yıldız…





Yıllar önceydi…  Halikarnas Balıkçısı’nın, Anadolu Efsaneleri ile ilgili bir kitabından, antik dönemle ilgili bir şeyler okumaktaydım. Bir sayfayı çevirince, karşıma bir şekil çıktı. Bu, eski bir bozuk para çizimiydi. Bir, “coin”… Üzerinde, aynen şimdiki Türk Bayrağı’nda olduğu gibi, hilal şeklindeki bir ay ile, beş köşeli bir yıldız, karşılıklı duruyor. Altında ise, “eski bir Kıbrıs parası” yazmakta. Evet… Antik dönemden kalma bir Kıbrıs parasının üzerinde, ay ve yıldız! Önce, şaşkınlığa uğradım… Sonra, oturup bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalıştım ve ortaya acayip bir hikaye çıktı:
Bilindiği gibi, Yunan mitolojisinde, Tanrıların tanrısı, Zeus’tur. Mitolojiye göre, Zeus’un da anası vardır. Geçen günkü yazıda anlattık: Kibele, Bereket Tanrıçası’dır.. Biz, Kibele adını kullanalım. Kibele eski Yunan inancında, Altın çağ denen çağın bitimi ve Olimposlu Tanrılar çağında başlangıcıdır, Anlattık…  Olimposlu Tanrıların en büyüğü, Zeus’un anası olmasından öte, anaerkil dönemden, ataerkil döneme geçişin de sembolüdür… Kibele, tanrıça falan ama bir kadın…  Aşık olur, sevişir, kıskanır yani insan gibi davranır… Bütün mitolojik tanrılar, böyledirler.
Önceleri, yalnız Kıbele vardır. Sonra, bir de erkek tanrı peydah olur: Kronos… Sonradan, ikisi evleneceklerdirler.
Kronos’un bir kötü huyu vardır… Yeni doğan çocukları yemektedir.
Günün birinde Kibele, Frigya’lı genç ve yakışıklı Attis’ e aşık olur. Hikayelerini geçen yazıda aktardık… Singraid’i falan biliyorsunuz… Attis ile olan aşkının sonucunu da…
Singraid gidince, Kibele, çam ağcına çevirdiği Attis’i de her mayısta insana çevirip, temmuza kadar sevişir, ondan sonra obür seneye kadar, oğlan gene ağaç!
Nihayet bir defasında, Kibele, bu vuslattan huzur bulmuş olarak ayrılır ama bir süre sonra, aylık mutad rahatsızlığı, gelmez. O zamanın tanrıçaları da adet görürlermiş! Hamile olduğunu anlar.  Kibele, yavrusunu tek başına doğurmak ve Kronos’tan da gizlemek zorundadır. Görürse yiyecek!
Günü saati geldiğinde, doğumu gerçekleştirmek için, Girit’teki Olimpos Dağı’na gidip, bir mağaraya saklanır. Sancılar sıklaşınca, yere uzanır ve ıkınmaya başlar. Yer, çamurdur. Kibele’nin acı ile kavradığı toprakta, beş parmağının izi kalır. Ve sonunda, doğum gerçekleşir, Zeus doğar. Tanrıların tanrısı… Ana tanrıça, bebeği Kronos’tan gizlemek zorundadır. Yiyecek… Tanrılar tanrısını…
Oysa, bebek Zeus bir dağın zirvesinde, tek başına bırakılırsa, bu kez de kurda kuşa yem olacaktır. Ana tanrıça, kocası da bir tanrı olduğundan onun karşısında acizdir ama ne de olsa, bir tanrıçadır. Derhal yerdeki beş parmak izinden, beş muhafız yaratır. Pende Daktili, Beş Parmak diye anılan bu koruyucular, Zeus’un bakımını ve Kronos’tan korunmasını üstlenirler ve Kibele içi rahat, görevinin başına döner. Mesaiye başlar!
Mitolojide, ay Kibele’nin simgesidir. Zira o, ayni zamanda, ay tanrıçasıdır da… Orman ve mağara tanrıçası da olduğu gibi. Hilal, Kibele’nin genç kızlığının; dolunay hamileliğinin, batan ay ise olgun kadınlığının simgesidirler.. Beş köşeli yıldız ise, beş daktilin sembolü imiş! Hilal ile beş köşeli yıldız birlikte olduğu zaman, klasik Yunan mitolojisinde, Zeus’un doğumunu simgelermiş…
O antik Kıbrıs parası üzerindeki, ay – yıldız’ın anlamı da buymuş!
Ha, unutmadan… İslâmiyet öncesinde Kâbe’deki en büyük put da Kıbele’ye aitti… Kıbele, yâni: Kıble!
En iyisi bu Klasik Yunan mitolojini ya hiç bilmemek; ya da tam öğrenmek olmalı… Aramızdaki “Batılılar” acaba bu işe ne derler?

Antik parada ay’la yıldız…

Yorumlar kapalı.