Ahmet Tolgay

1964 Leymosun Direnişi ve sonrası







Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi yıllarında, 10-13 Şubat 1964 tarihlerinde Leymosun’da verilen direniş ve bu direnişte şehit düşenleri saygı, acı ve minnetle anıyoruz bugün… Anma töreni Leymosun-Girne Şehitleri ve Özgürlük Anıtı’nda yapılıyor yine, geçmiş yıllarda olduğu gibi… O anlamlı anıtın atmosferine girildiğinde akla neler gelmez ki!..

***

Anılar denizimizin en acılı kesitlerinden birinin, Leymosun Türk direnişinin 61’nci yıldönümü, üzerinde önemle konuşulmayı gerektiren destansı bir içerik taşımaktadır.. Türk – Rum ortaklık cumhuriyetini kan ve ateşle yıkan Kanlı Noel saldırılarının üzerinden fazla bir zaman geçmeden, sadece 23 gün sonra Rum’un ENOSİS amaçlı soykırım kampanyası bu kez Leymosun Türklüğünü sarmalına alacaktı…

Ele geçirdikleri devletin tüm olanaklarıyla donanan Rumlar, Aralık 1963’ten o yana daha organize ve daha güçlü idiler…  Tanka dönüştürdükleri ağır araçlarını da silahlandırarak 1964 yılının 13 Şubatında Leymosun Türk halkının üzerine saldırdılar…

ENOSİS’çi Rumlar, adadaki Yunan alayından da aldıkları takviyeyle,  3 gün boyunca süren saldırılarında, 16 Türkü şehit edip 35’ini yaraladılar… Kıbrıs Türk halkının elindeki son kurşuna ve imkâna dek canını dişine takarak yaptığı ve toplumsal direniş tarihimize “Yeni bir Plevne Savunması” başlığı altında geçen bu orantısız savaşta, saldırgan Rumlardan üçünün öldürülmesi, soykırım hareketini daha bir barbarlaştırdı… Direnen Türklerin üzerinde tam anlamıyla bir kurşun ve bomba yağmuru denendi… Türk milli tarihine de geçen “Şago Destanı” bu müthiş süreçte yaşandı…

Bulunduğu mevzide son kurşununa dek direnen TMT üyesi Münir Şago, Rum saldırganlara teslim olmaktansa son el bombasını avucunda patlatarak Rumları bile şoka sokan bir şahadeti yeğledi…

Öte yanda diğer Türk mukavemetçiler barikatları yıkarak sokaklarına dalan Rum zırhlılarını, altlarına kadar girerek patlayıcılarla havaya uçurmaktaydılar…

***

Gelişen cehennemi süreçte, kuşatma altındaki Türklerin her türlü erzak tedariki durduruldu… Bir avuç insan açlığa ve yokluğa mahkûm edildi… Leymosun Türklerinin çeşitli yerleşim bölgesi işgal edildiğinden evlerini terk etmek zorunda kalan çok sayıda Türk, “Türk bölgesi” olarak nitelenen dar alanda sıkışıp kaldı ve çok zor koşullarda yaşamak zorunda bırakıldı…

Leymosun gerginlikleri fasılalı Rum saldırı ve tahrikleri yüzünden günlerce durmak bilmedi… 11 Mayıs 1964’te şehirdeki bir çatışmada saldırgan Rumların  3’ünün TMT direnişçileri tarafından öldürülmesi dünya basının da ilgiyle izlediği ve muhabirlerini gönderdiği Leymosun olaylarını yeni boyutlara taşıdı.. Kuşatma altındaki Türkler üzerindeki baskılar daha da artırıldı…

***

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ada’ya Barış Gücü gönderme kararı o dönemde alındı… İlk BM Barış Gücü (BMBG) 14 Mart 1964 tarihinde Ada’ya ayak basacak ve o güne dek sözde barışı korumakla görevli, Egemen Üslerde konuşlanmış İngiliz askerlerinden o misyonu devralacaktı…

Ancak BMBG’nin Ada’ya gelmesi de Rumların, Türklere yönelik saldırılarının önüne geçemedi… Ne Leymosun’da ve ne de diğer bölgelerde…

Nitekim Rumlar Leymosun’daki kanlı operasyonlarını sürdürürken, bir yandan da Baf Türklerine yöneltecekleri yeni saldırıların hazırlıkları içindeydiler o günlerde… Leymosun olaylarının üzerinden bir ay bile geçmeden, dur durak bilmeyen soykırım makinesi bu kez Baf Kasabası’nda devreye konulacaktı…

***

Leymosun Türklerinin her türlü zor koşula karşın varlıklarını koruyarak direnmeleri, 1974 savaşlarına dek sürecekti… Koşulların 1964’e oranla çok değiştiği o dönemde oradaki Türk direnişi tümden çökertilecek, insanlarımız inanılmaz boyutlarda baskı altına alınacaklardı… Leymosun’un tüm Türk erkekleri evlerden toplanarak stadyumdaki açık hava hapishanesine konuldu… O tutsaklar stadyumunda yaşananlar başlı başına bir insanlık trajedisidir… Marş okuyarak stadyumda baş kaldıran bir Türk genci makineli tüfekle taranıp şehit edilecekti..

Her türlü tehlikeyi ve riski göze alarak Rum kuşatmasından kaçmaya ve Türk askerinin güvencesindeki özgür bölgeye sığınmaya çalışan insanlar bu özgürlüğe kaçış yolunda da trajediler yaşayacaklar ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu şehitler vereceklerdi…

Leymosun Türklerinin tümden özgürlüğe göçü, Türk ve Rum liderler, Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides arasında varılan nüfus mübadelesi anlaşmasıyla destansı bir havada sağlanabilecekti ancak…

***

Devletleşmeye başlayan Türk özgür bölgesinin Girne kentine yerleştirilen Leymosun Türkleri, Leymosun Türklüğünün kendine özgü kültürel ve ekonomik motiflerini de oraya taşıyarak Kıbrıs coğrafyasında yepyeni bir Girne olgusu yaratacaklardı… Yıllar içinde, sıradan bir Akdeniz kıyı kasabası görkemli bir metropole dönüştürülecek ve Girne Kıbrıs Türk turizminin yıldızı olarak parlayacaktı… Bu değişimde Leymosun Türklüğünün kendine özgü vizyoner yaratıcı dokunuşu vardır hiç kuşkusuz…

1964 Leymosun Direnişi ve sonrası
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.