
Asil Nadir yalnız kendi ülkesinde veya Türkiye’de, İngiltere’de değil, tüm dünyada bilinen bir isimdi. Satın aldığı Londra merkezli ‘Polly Peck International’ (PPI) şirketini zirveye taşımıştı. Önceki günkü yazımda da işaret ettiğim gibi, büyüdükçe de hasımları artmıştı.Özellikle Rumlar, Yunanlılar ve ‘diğerleri’… Türkiye’de onu en iyi anlayan ve teşvik edenlerden biri de Turgut Özal idi. Asil Nadir yaptığı dev yatırımlar sayesinde binlerce kişi istihdam etmiş, on binlerce insana ekmek kapısı açmıştı.
Elektronikte ‘Vestel’, suda ‘Niksar’, turizmde ‘Antalya Sheraton’, hava ulaşımında Noble Air ve diğer şirketler bunlardan sadece birkaçıydı. Medyaya da el atması, Türkiye’de bazı iş çevrelerinde rahatsızlık yaratmış, eleştiri konusu olmuştu. Yüreği her zaman kendi ülkesi için çarpan Asil Nadir’in buradaki yatırımları saymakla bitmez. Başta narenciye sektörü olmak üzere, karton kutu fabrikası, Haspolat Sanayi Bölgesi’ndeki konfeksiyon fabrikası başlıcalarıydı. Fabrikayı Asil Nadir’in annesi merhume Safiye Nadir çalıştırıyordu. İş yoğunluğu o kadar fazlaydı ki, birçok köyde kadınlara giysiler gönderilir ve onlar da eksik parçaları tamamlar, düğmeleri dikerlerdi.
Konfeksiyon dedik de aklıma geldi. Barış Harekâtı’nın hemen akabinde, bir grup gazeteci olarak gittiğimiz Londra’da, Nadir’lerin ‘Commercial Road’daki konfeksiyon fabrikasını da ziyaret etmiştik. Orada gözüme bir yığın asker üniforması ilişmişti. Bize bilgi veren Asil Nadir’in babası merhum İrfan Nadir’e üniformaları sormuştum. “Bunlar, Libya ordusuna ait üniformalar… İhaleyi biz kazandık ve yaptık.” demişti.
Babası da oğlu gibi, risk almaktan çekinmeyen, vizyon sahibi ve girişimci bir iş insanıydı. Bölgedeki ve dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmeleri yakından takip ederdi. Değerli arkadaşımız Mine Gürses, İrfan Bey’in sekreteri ve en güvendiği kişilerden biriydi. Arada bir kendisini ziyaret eder, sohbette bulunurduk. Hiç unutmuyorum, bir defasında yanında otururken, Londra’dan oğlu Asil Nadir aramıştı. Telefon görüşmesinde Asil’e, “Oğlum; basamakları biraz yavaş çık” dediğini hiç unutmuyorum. Telefonu kapattıktan sonra, İrfan Nadir ve Mine Hanım’la sohbetimize devam etmiştik.
Önceki gün bu köşede “Asil Nadir açıldıkça, homurdanmalar da çoğalmıştı” başlıklı yazımda da vurguladığım gibi, dünyada Asil Nadir’in yükselişini hazmedemeyenlerin sayısı az değildi. Hele de Rumlar, Yunanlılar ve ‘diğerleri’! Bundan ne demek istediğimi herhalde tahmin edebilirsiniz. Özellikle Japon elektronik devi ‘San Sui’yi ve dünyanın en ünlü sebze-meyve kuruluşu olan ‘Del Monte’ye de dokunması üzerine homurtular daha da yükselmişti. Asil Nadir bunları da biliyor, dayanıyordu.
Londra’daki dava sürecinde ‘Polly Peck’ şirketiyle ilgili soruşturma ve araştırmalar devam ederken, özel uçakla İngiltere’den Kıbrıs’a geldiğinde yer yerinden oynamıştı. İngiltere’den kaçmaması için kefili de, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türk ünlü iş insanlarından Ramadan Güney telaşla beni aramış, “Asil, Londra’dan kaçtı, oraya mı geldi?” diye sormuştu.
Olay, dünya medyasında büyük bir haber olarak yansıtılmıştı.
Son zamanlarında bile moralini hiç bozmayan değerli bir iş insanıydı Asil Nadir. Birkaç ay öncesine kadar yeni projeler üzerinde kafa yorar, kargo uçaklarıyla Kıbrıs Türk üreticisinin ürünlerini ihraç etmeyi düşünürdü.
Yıllarca İngiliz Muhafazakâr Parti’nin en büyük destekçilerinden biriydi Asil Nadir. İngiltere’nin olduğu gibi, dünyanın da en ünlü iş insanları arasında yerini alan Asil Nadir, İngiltere’nin en zengin iş adamı olarak İngiliz Kraliçesinden özel ödül almıştı. Sorunlara geniş yelpazeden bakar ve pratik çözüm yolu bulmakta mahirdi. Özellikle Güzelyurt bölgesinde kiminle konuşursanız, gerek İrfan Nadir, gerekse Asil Nadir hakkında tek olumsuz kelime duyamazsınız. Çünkü onlar, o bölgenin insanı için istihdam yaratmış, herkes evladını okutmuş, evlendirmiş, ev sahibi yapmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Asil Nadir’le Cumhurbaşkanlığı’nda görüşmüştük. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın verdiği ve kısıtlı sayıda davetlilerin katıldığı yemekte Asil Nadir de vardı. Bu vesile ile kendisiyle görüşmüş, son sohbetimizi yapmıştık. Bu ülkeyi seven, hizmetin en alasını veren müstesna bir insandı. Kurucusu ve sahibi olduğu KIBRIS gazetesini sattıktan ve çalışanlar oradan ayrıldıktan sonra, acaba kendini bir boşlukta mı hisseder olmuştu? Belki haksızım, ama bunu da kendi kendime sormadan edemedim.
Evet; bir Asil Nadir geçti bu dünyadan. Işıklar içinde uyusun. Allah gani gani rahmet eylesin. Ailenin, sevenlerinin ve de Kıbrıs Türk halkının başı sağ olsun.
Yorumlar kapalı.