
Koruyucu izolasyonlar da var… Onlar kalkmaya görsün… Toplumda çok üzücü ve çok yıpratıcı dönüşümler başlar…
İşte değinmek istediğim konu bununla ilgili…
İzolasyonlardan yakınan bir halkız… Yana yakıla üzerimize kurgulanmış insanlık dışı hain izolasyonlardan yakınırız… Ekonomide, siyasette, sağlıkta, sporda, kültürde ve daha birçok uygarlık alanında izolasyon!..
*
Ama şunun da farkındayız ki, üzerimizdeki izolasyonu tam anlamıyla kalkan tek bir konu vardır… O da suç furyasıdır… Artık öyle olmuştur durumlar maalesef…
1974 öncesini anımsayabilmek için “tarihçi” olmamıza gerek yoktur… Gettolara kapatılmış bir yaşamımız vardı… Açık hava hapishanelerinde yaşar gibiydik… “Gibi”si bile fazla, aynen öyle… Bunu bize layık görenler de, adlarına “Eokacı” ve “Enosisçi” denen o ırkçı faşistlerdi… Utansınlar, eğer utanç duyguları varsa!..
*
İşte onlara karşı gardımızı almışken, gettolarımızın içinde suçtan arınmış, tekdüzeliğin sükûnetinde, masum bir toplumsal yaşam sürdürürdük… Ne canimiz vardı, ne tetikçimiz vardı, ne şiddet uygulayıcımız vardı, ne hırsızımız vardı, ne soyguncumuz vardı, ne uyuşturucularımız vardı, ne tecavüzcülerimiz vardı, ne sapıklarımız vardı, ne trafik teröristlerimiz vardı, ne şantajcılarımız vardı, ne polis dövenlerimiz vardı, ne sahtekârlarımız vardı, ne vurguncu karaborsacılarımız ve ne de kara para görgüsüzlerimiz vardı…
Tüm bu kötülükleri tutkulu müdavimleri olduğumuz, bir yaygın kültüre dönüştürdüğümüz sinemalardaki filmlerde görürdük sadece… Zaten o filmlerde iyilerin kötülere ve kötülüklere karşı verdikleri savaşımlar da, perdeye “son” ya da “the end” yazısı düşmeden önce, finalde mutlaka kazanılırdı… İçimizde topluma karşı aykırılık ya da saygısızlık gösterenler oldu mu, toplum gözünde öylesine izole edilirlerdi ki insan içine çıkacak yüzleri kalmazdı…
Eskiden utanç da vardı evet, şimdilerde tedavülden fazlasıyla kalkan o medeni ve asil duygu…
*
Hasılı, gettollarından içeri yabancıların ve olası suçluların ve de suçların giremediği, herkesin birbirini tanıdığı, birbiriyle dayanıştığı, birbirine saygı duyduğu birer mütevazı getto ailesi durumundaydık toplum olarak… Cezaevlerimiz bile yoktu suçtan arınmış o sade düzenimizde… Mahkemeler, yargıçlar ve avukatlar sinek avlamaktaydı…
*
Her şey 1974’ten sonra gettolardan çıkıp dış dünyaya açılmamızla başlamadı mı?… Evet, itiraf etmeliyiz ki öyle oldu suça ve suçluya karşı izole olmuş, suç ve suçluyla nasıl savaşacağını bilmeyen ve eğitilmeyen toplumumuzda… Çok üzücü ve çok yıpratıcı bir dönüşüm başladı toplumda… Büyük nimetlerin yanı sıra büyük sosyal acılarla da yüzleştik… İnanılmaz suçlar ve suçlularla karşılaşır ve tanışır olduk…
*
Suç ve suçlu ithalâtı izolasyon duvarlarını öylesine yıktı ki, enva-i çeşitli bir suç denizinin azgın dalgaları ortasında boğulurcasına kaldık… Suçlar ve suçlular galerimiz alabildiğine zenginleşirken suç bağlamında izolasyona asla maruz kalamayacağımız gibi acı bir sosyal gerçekle de yüzleştik o eskinin getto insanları olarak…
Güncel yaftamız şu mu olmalı dersiniz?: “Suç ve suçlular furyası izolasyonu özgür yaşamımıza da gelsin, tıpkı eski günlerimizdeki gibi!..”
Bu çok çalkantılı dönüşümlerimizin içinde olmayacak duaya “amin” mi olur bu acaba?..
Ama toplumsal gerçeğimiz şu ki, suça ve suçlulara karşı izolasyon, sıcak bakabileceğimiz tek izolasyon türüdür bizim için artık… Öteki hain ve insanlık dışı izolasyonlar kahrolsun tabii ki!..
Yorumlar kapalı.