
Geçtiğimiz günlerde ilk, orta ve lise eğitim kurumunda olan öğrencilerin şubat tatili karneleri birçok ailenin heyecan yaşamasına sebep olmuştur. Karne almak; çocuklarda aşırı kaygı yaratabildiği gibi, anne ve babayı da oldukça heyecanlandırır. Bazı aileler mutlu olurken bazı aileler mutsuz olmuş ve bunun sonucu olarak çocuklarını da mutsuz etmiştir. Alınan karneler yalnızca çocuklarımızın karnesi değildir. Bu karneler, bizim de nasıl anne-baba olduğumuzun, çocuklarımızla nasıl ilgilendiğimizin göstergeleridir. Bunu bilirsek zayıf diye değerlendirdiğimiz karnelere daha farklı açıdan da bakabilecek ve çocuklarımıza karşı davranışlarımızda daha yapıcı yaklaşabileceğiz. Bu öğrenciler için karne dönemi hayatlarının en sıkıntılı dönemleridir. Kendileri önceden karnenin sonucunu bilirler fakat evde bekleyen anne ve babaların son durumdan kesin olarak haberleri olmayabilir. Anne babalar çocuklarının genel durumunu bilseler de, son bir umutla karnenin iyi gelmesini beklerler. Bu bekleyiş de çocuğu kaygılandırır. Şüphesiz her anne-baba çocuğunun başarılı olmasını ister. Ancak beklenmeyen bir karne ile karşılaşınca nasıl tepki verilmeli?
Öncelikle şunu bilmeliyiz; alınan karneye gereğinden fazla anlam yüklenmemesi gerekmektedir. Karne, öğrencilerin okul hayatının ve derslerdeki durumunun takibi amacıyla verilir. Alınan karneler aileler için; çocuğun eğitim hayatındaki gelişmeleri ve değişmeleri, spesifik bir konuya olan ilgisini, sıkıntı yaşadığı alanları gösterir. Ancak buradaki önemli nokta, anne ve babanın karneyi bir övünç veya utanç kaynağı olarak değil, çocuğunun gelişimini takip etmek ve hangi alanlarda desteğe ihtiyacı olduğunu anlamak için kullanabilecekleri bir araç olarak görmeleri gerektiğidir. Karneye olması gerekenden fazla anlam yüklenmemeli; ulaşılması gereken bir amaç değil, başarıya götürecek bir araç şeklinde yorumlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki karneler çocukların zekâsını yansıtan birer gösterge değildirler. Yani başarılı bir karneye sahip olan çocuk zekidir, yâda başarısız bir karneye sahip olan çocuk zeki değildir sonucunu taşımaz. Bilinmesi gereken bir diğer önemli nokta ise zekâ bizden çocuklarımıza geçen bir mirastır.
Karneler alınınca ailelerin yapması gerekenler ve yapmaması gerekenler üzerinde duralım. Karnesi kötü olan öğrenci için, ailesinin tutumu ve tepkisi önemlidir. Alınan karneye gereğinden fazla anlam yükleyen aileler; çocuklarını aşağılayıcı, kıyaslayıcı, utandırıcı davranışlar sergiler. Bu davranışlar, çocuklarda olumsuz bir benlik gelişimine ve kendine güven eksikliğine neden olur. Bu sebeple karneyi çocuğun derslerle ilgili genel durumunu gösteren, gelişimi için yol gösteren bir araç olarak görmek gerekir. Çocuğun kendine güvenini ve motivasyonunu olumsuz etkileyen en etkin davranışlar arasında, kendisinin sınıf arkadaşları veya başka çocuklarla kıyaslanmasıdır. Çocuklar başkaları ile kıyaslandıkça, ailelerine karşı daha agresif ve saldırgan olurlar. Çünkü bu çocuklar, ailelerini hiç memnun edemeyeceklerini düşünürler. Yaşadıkları hayal kırıklıkları kendi kapasitelerini engeller, hayat boyu ailelerini memnun etmeye çalışır ve etraflarını kontrol ederek yoğun bir kaygı yaşarlar. Çocuğun kapasitesinin üstünde beklentilere sahip olmak ve yüksek hedeflere ulaşamadığını görmek, karne döneminde hem aileler hem de çocuklar için baskı ve kaygı yaratır. Çocuğun karnesi görüldükten bir süre sonra (uygun olan ortam ve zamanda) karne ile ilgili konuşulması gerekmektedir. Önce çocuk dinledikten sonra, dersler ve notlar üzerinde birlikte konuşulmalı ve anne-babanın fikirlerini uygun bir dille kendisiyle paylaşması gerekir. Çocuğu cezalandırmak anlık bir çözüm üretebilir fakat uzun süreli çözümler için olanak vermez. Ceza vermek, çocuğun kişisel gelişimini engeller. Anne ve babanın çocuğu cezalandırmadan önce başarısızlığın altındaki nedenleri iyi araştırması gerekir. Ve bilinmelidir ki bu nedenler arasında anne-babaya düşen sebepler de vardır. Yani çocuğun kötü notlarından aile de sorumludur. Bu nedenle ceza vermek doğru olmaz. İstenilen sonuca da ulaştırmaz. Çocuğun iyi olan dersleri için ise takdir etmeyi atlamadan, bir sonraki dönem eksiklerini nasıl tamamlamayı düşündüğü sorulmalı ve bu konuda beraberce bir plan hazırlanmalıdır. Örneğin; matematik dersinden kötü notlar aldıysa her hafta sonu, o hafta okulda işlenen derslerin üzerinden gitmeye birlikte karar verilebilir. Ya da İngilizce notları düşük ise, bilgisayarda keyifle oynayabileceği bir yandan da İngilizcesini geliştirebileceği bir oyun araştırılabilir.
Karneler aileler için çocukların yetenekleri keşfedip, bu yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri gereken göstergelerdir. Yapamadıkları yerine yapabildikleri keşfedilip, bunlar için çocuk motive edilmeli ve özgüveninin gelişmesi sağlanmalıdır. Özellikle çocuğu eleştirirken yapıcı olmaya özen gösterilmeli, kötü olan dersleri için de motive edici aktiviteler geliştirilmelidir. Başarısızlığını yüzüne vurmak yerine çocuğa inandığınızı göstermeli ve düzelme olacağı hakkında onu ikna etmelisiniz. Bu durumda önemli olan, aile olarak hep birlikte çözüm aramak ve inanmaktır.
Bazı aileler ise başarılı karne sonrası mutluluk yaşamaktadır. Burada da ailelerin dikkat etmesi gereken konular vardır. Karnesi başarılı olan çocukları ödüllendirirken, abartmamaya özen gösterilmelidir. Çocuğa karnesinin kendi geleceğine katkı için başarılı olması gerektiği anlatılmalıdır. Hediye için karne başarısı sağlanmaya çalışılması doğru bir davranış değildir.
Şubat tatili karne alan öğrenciler için iyi değerlendirilmeli, aile ile birlikte çocuğun güzel vakit geçirmesine özen gösterilmelidir. Bu arada ise, kitap okumak özendirilmelidir. Fakat unutulmamalıdır ki bir çocuk anne-babasından ne görürse onu yapar. Yani anne-babası kitap okumayan çocuklara, kitap oku diye baskı yapmak; doğru olamayan aile davranışları arasındadır. Bunun yerine kitap okuma alışkanlığının faydaları anlatılarak özendirmek doğru davranış olacaktır. Tüm öğrencilere iyi tatiller dilerim…
Yorumlar kapalı.