Nihal Salman

Benzeşen mutsuzluklarımız





Mutlu toplum mutlu aileyle başlar. Toplumun çekirdeği olan ailelerin yaşadığı sorun toplumun sorunu haline dönüşür.

Ünlü Rus yazar Leo Tolstoy, Anna Karenina adlı romanına şu sözlerle başlar: “Bütün mutlu aileler birbirine benzerler; her mutsuz ailenin mutsuzluğu da kendine özgüdür.”

Bütün mutsuz ailelerin birbirine benzemediğine dair Tolstoy’a katılmıyorum. Bence mutsuz ailelerde birbirine benzerler. Örneğin mutsuz ailelerin tamamında eşler birbirlerini anlama ve anlaşılma konusunda sorun yaşarlar, çoğu mutsuz çift sen dili ile birbirlerine hitap ederler, sık sık birbirlerinin hatalarını bulurlar, kin tutarlar ve geçmişteki kırgınlıkları unutacak gibi görünmezler vb.

Evlilik; karmaşık, sürekli değişen ve iki kişinin daha önce hiç karşılaşmadıkları sorunları beraberce çözmek zorunda oldukları bir ilişkiler sistemidir. Evliliklerde yaşanan sorunların en önemli nedenlerinden birisi iletişim eksikliğidir. Evlilik sorunlarının üstesinden gelmek doğru iletişim yöntemlerini kullanarak mümkündür.

Evlilikte etkili iletişim kurabilmek için neler yapılmalı? Eşler birçok zaman çok basit bazı iletişim yöntemlerini uygulayamadıkları için evliliklerde sorunlar büyüyor ve işin içinden çıkılmaz hal alıyor. Öncelikle eşinize bir isteğinizi, duygunuzu, düşüncenizi ya da bir sorunu ileteceğinizde, ne istediğinizi tam olarak bilin. Konuyu açık bir biçimde anlatın ve eşinizin buna tepkisinden hareket ederek yolunuza devam edin. Eşiniz sizin kafanızın içinde ne olduğunu bilemeyebilir. “Arkadaşlarımla görüşmemi neden engellemeye çalışıyorsun” yerine “arkadaşlarımla görüşüp görüşmeme kararı bana ait, bu konuya müdahale etmeni istemiyorum” ifadesi daha doğrudur ve ne istediğinizi eşinize anlatmak için daha iyi bir yoldur. “Sen” yerine “ben” kullanın. Hep geç kalıyorsun yerine “beklemekten hoşlanmıyorum” veya “dağınıksın” yerine “senin dağıttığın eşyaları toplamaktan yoruldum” gibi. Kendinizi nasıl hissettiğinizden sadece siz sorumlusunuz! Anlayışlı olun! Eşiniz bir fikri defalarca dile getiriyorlarsa “anlayış” arıyor demektir. Mutlaka sizin de onunla aynı fikirde olmanız gerekmiyor, onu anlıyor olmanız yetecektir. Bir seferinde bir konuyu tartışın. Genelde bir tartışma sırasında ondan önceki on tartışmanın da hesabı ortaya çıkar. Bu durum işleri daha da zorlaştırır. Eşinizle iletişiminizde; sözsüz davranışlarınızla “sen değerlisin”, “güvenilirsin” ve “sevilmeye layıksın” mesajlarını verilmelisiniz. Hislerinizi değil, tepkilerinizi kontrol edin. Çatışmanın nedeni duygu değil, sizin o duygu karşısında verdiğiniz tepkidir. Sevdiği insan eve çok geç gelirse herkes sinirlenebilir, ama bu hissi doğal karşılayıp konuşmak gerekir. Hissetmek, insan olmanın bir parçasıdır.

Doğru iletişim için nelerden kaçınmak gerekir? Önemli konuları eşinizin işi başından aşkınken gündeme getirmeyin. Sizin birinci önceliğiniz belki de o sırada eşinizin birinci önceliği değil. Oysa siz, gerekli ilgiyi göstermediği sonucunu -yanlış da olsa- çıkaracaksınız. Her ikiniz için de uygun olan zamanı bekleyin, doğru zamanı yakaladığınızda konu orada çözülecektir. Yanlış zamanlama yüzünden çözümlenemediğinde problemler büyür. Ön fikirli olmayın, yani eşinizi “peşin hükümle” haksız ilan etmeyin. Örneğin; “sen anlaşılmazsın” yerine “ben seni anlamakta zorlanıyorum” demeyi tercih edin. Bu ifade ile eşinizin savunmasını kırıp, onu açık olmaya teşvik edebilirsiniz. Eşinizin lafını ağzına tıkamaktansa cevap almaya bakın. Talimat vermeyin, eşinize isteklerinizi iletirken rica ifadeleri kullanın. Talimatla rica arasında fark vardır; talimat yerine getirilmezse cezası vardır. Örneğin, bir somurtma, sessizlik vb. Oysa ricaların cezası yoktur ve belki de bu yüzden rica ettiğinizde her şey daha kolay olur. Gerçek rica kimseye sorumluluk yüklemez. Eşinize cevap vermek yerine tepki göstermeyi seçmeyin. Tepki vererek konuşmadan bir duyguyu iletirsiniz ancak ilettiğiniz mesaj eşiniz tarafından yanlış anlaşılabilir. Cevap vermek ise sözel bir eylemdir, konuşmaya davet eder. Hoşunuza gitmeyen bir şey olduğunda tepki değil cevap verin. Böylece sorun, anlaşılmaz bir durum olmaktan çıkar. Tepki verirseniz karşılığında tepki alırsınız ve sonuçta hedeften uzaklaşırsınız. Bir insanı ne kadar yakından tanırsanız kafasından geçenleri o kadar rahat tahmin etmeye başlarsınız. Ancak önemli konularda işin bu yönüne fazla güvenmemek gerekir. Yanlış tahmin ediyor olabilirsiniz. Konu önemliyse sormaktan çekinmeyin. Durum apaçık belli olsa bile, işin doğrusunu sormak, yanlış bir düşünceyle yola devam etmekten çok daha iyidir. Söze “ama hayır, yok, olmaz, niçin…” gibi kelimelerle başlamak iletişim için zararlıdır, bu nedenle bu ifadelerden kaçınmak gerekir.

 Kaynak: http://www.psikoaktif.com//32-evlilikte-iletisim.html

Benzeşen mutsuzluklarımız

Yorumlar kapalı.

Nihal Salman

Benzeşen mutsuzluklarımız





2017 yılının tüm ailelere, sağlık, mutluluk, başarı ve huzur getirmesini, ülkemize ve dünyaya barış getirmesini temenni ederim. Mutlu toplum mutlu aileyle başlar. Toplumun çekirdeği olan ailelerin yaşadığı sorun toplumun sorunu haline dönüşür.

Ünlü Rus yazar Leo Tolstoy, Anna Karenina adlı romanına şu sözlerle başlar: “Bütün mutlu aileler birbirine benzerler; her mutsuz ailenin mutsuzluğu da kendine özgüdür”.

Bütün mutsuz ailelerin birbirine benzemediğine dair Tolstoy’a katılmıyorum. Bence mutsuz ailelerde birbirine benzerler. Örneğin mutsuz ailelerin tamamında eşler birbirlerini anlama ve anlaşılma konusunda sorun yaşarlar, çoğu mutsuz çift sen dili ile birbirlerine hitap ederler, sık sık birbirlerinin hatalarını bulurlar, kin tutarlar ve geçmişteki kırgınlıkları unutacak gibi görünmezler vb.

Evlilik; karmaşık, sürekli değişen ve iki kişinin daha önce hiç karşılaşmadıkları sorunları beraberce çözmek zorunda oldukları bir ilişkiler sistemidir. Evliliklerde yaşanan sorunların en önemli nedenlerinden birisi iletişim eksikliğidir. Evlilik sorunlarının üstesinden gelmek doğru iletişim yöntemlerini kullanarak mümkündür.

Evlilikte etkili iletişim kurabilmek için neler yapılmalı? Eşler birçok zaman çok basit bazı iletişim yöntemlerini uygulayamadıkları için evliliklerde sorunlar büyüyor ve işin içinden çıkılmaz hal alıyor. Öncelikle eşinize bir isteğinizi, duygunuzu, düşüncenizi ya da bir sorunu ileteceğinizde, ne istediğinizi tam olarak bilin. Konuyu açık bir biçimde anlatın ve eşinizin buna tepkisinden hareket ederek yolunuza devam edin. Eşiniz sizin kafanızın içinde ne olduğunu bilemeyebilir. “Arkadaşlarımla görüşmemi neden engellemeye çalışıyorsun” yerine “arkadaşlarımla görüşüp görüşmeme kararı bana ait, bu konuya müdahale etmeni istemiyorum” ifadesi daha doğrudur ve ne istediğinizi eşinize anlatmak için daha iyi bir yoldur. “Sen” yerine “ben” kullanın. Hep geç kalıyorsun yerine  “beklemekten hoşlanmıyorum” veya “dağınıksın” yerine “senin dağıttığın eşyaları toplamaktan yoruldum” gibi. Kendinizi nasıl hissettiğinizden sadece siz sorumlusunuz! Anlayışlı olun! Eşiniz bir fikri defalarca dile getiriyorlarsa “anlayış” arıyor demektir. Mutlaka sizin de onunla aynı fikirde olmanız gerekmiyor, onu anlıyor olmanız yetecektir. Bir seferinde bir konuyu tartışın. Genelde bir tartışma sırasında ondan önceki on tartışmanın da hesabı ortaya çıkar. Bu durum işleri daha da zorlaştırır. Eşinizle iletişiminizde; sözsüz davranışlarınızla “sen değerlisin”, “güvenilirsin” ve “sevilmeye layıksın” mesajlarını verilmelisiniz. Hislerinizi değil, tepkilerinizi kontrol edin. Çatışmanın nedeni duygu değil, sizin o duygu karşısında verdiğiniz tepkidir. Sevdiği insan eve çok geç gelirse herkes sinirlenebilir, ama bu hissi doğal karşılayıp konuşmak gerekir. Hissetmek, insan olmanın bir parçasıdır.

Doğru iletişim için nelerden kaçınmak gerekir? Önemli konuları eşinizin işi başından aşkınken gündeme getirmeyin. Sizin birinci önceliğiniz belki de o sırada eşinizin birinci önceliği değil. Oysa siz, gerekli ilgiyi göstermediği sonucunu -yanlış da olsa- çıkaracaksınız. Her ikiniz için de uygun olan zamanı bekleyin, doğru zamanı yakaladığınızda konu orada çözülecektir. Yanlış zamanlama yüzünden çözümlenemediğinde problemler büyür. Ön fikirli olmayın, yani eşinizi “peşin hükümle” haksız ilan etmeyin. Örneğin; “sen anlaşılmazsın” yerine “ben seni anlamakta zorlanıyorum” demeyi tercih edin. Bu ifade ile eşinizin savunmasını kırıp, onu açık olmaya teşvik edebilirsiniz. Eşinizin lafını ağzına tıkamaktansa cevap almaya bakın. Talimat vermeyin, eşinize isteklerinizi iletirken rica ifadeleri kullanın. Talimatla rica arasında fark vardır; talimat yerine getirilmezse cezası vardır. Örneğin, bir somurtma, sessizlik vb. Oysa ricaların cezası yoktur ve belki de bu yüzden rica ettiğinizde her şey daha kolay olur. Gerçek rica kimseye sorumluluk yüklemez. Eşinize cevap vermek yerine tepki göstermeyi seçmeyin. Tepki vererek konuşmadan bir duyguyu iletirsiniz ancak ilettiğiniz mesaj eşiniz tarafından yanlış anlaşılabilir. Cevap vermek ise sözel bir eylemdir, konuşmaya davet eder. Hoşunuza gitmeyen bir şey olduğunda tepki değil cevap verin. Böylece sorun, anlaşılmaz bir durum olmaktan çıkar. Tepki verirseniz karşılığında tepki alırsınız ve sonuçta hedeften uzaklaşırsınız. Bir insanı ne kadar yakından tanırsanız kafasından geçenleri o kadar rahat tahmin etmeye başlarsınız.  Ancak önemli konularda işin bu yönüne fazla güvenmemek gerekir. Yanlış tahmin ediyor olabilirsiniz. Konu önemliyse sormaktan çekinmeyin. Durum apaçık belli olsa bile, işin doğrusunu sormak, yanlış bir düşünceyle yola devam etmekten çok daha iyidir. Söze “ama hayır, yok, olmaz, niçin…” gibi kelimelerle başlamak iletişim için zararlıdır, bu nedenle bu ifadelerden kaçınmak gerekir.

Kaynak: http://www.psikoaktif.com//32-evlilikte-iletisim.html

(Devam edecek)

Benzeşen mutsuzluklarımız

Yorumlar kapalı.