Nihal Salman

Aile yaşam döngüsü







Dünya üzerinde bulunan her şeyin olduğu gibi ailenin de bir ömrü vardır. Yani bir aile kurulur gelişir yaşamını devam ettirirken üzerine düşen görevleri yerine getirir nihayet ömrünü tamamlar ve tarihe karışır. Aile kuruluşundan itibaren yaşamı süresince bazı belirli dönemlerden geçer. Bir ailenin yaşamında kilometre taşları olarak adlandırabileceğimiz noktalar ile başlayıp, belirli bir süre, bir başka dönemin kilometre taşına kadar devam eden bu dönemler hemen her ailede birkaç istisna dışında mutlaka yaşanır. Söz konusu bu dönemlerin her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu genel özellikler her ailede ailenin yapısına özelliklerine bağlı olarak özel önem kazanır. Kazandığı bu özel öneme dayalı olarak da süresi azalır ya da uzar. Bunun dışında o aile için kazandığı anlam farklılaşır.
Söz gelimi aynı adı taşıyan bir dönem, bir aile için çok anlamlı önemli ve o aile için yaşamsal değeri olabilirken bir başka aile için son derece sıradan bir dönem olarak kalabilir. İşte bir ailenin kuruluş hatta bazen kuruluş hazırlıkları aşamasından başlayarak ailenin yaşamını tamamladığı döneme kadar geçen süre içerisinde yaşadığı ve her ailede o ailenin özelliklerine bağlı olarak süresi, önemi ve ailenin yaşamında oynadığı rolü değişebilen dönmeler “aile yaşam döngüsü” kavramı adı altında incelenir. Aile yaşam döngüsü olarak adlandırılan söz konusu bu dönemleri kısaca evlilik, çocukların doğumu, okul yılları ve ergenlik dönemi, okuldan mezuniyet işe ya da daha ileri eğitime başlama, çocukların evden ayrılması, emeklilik, dulluk gibi kavramlar altında incelemek mümkündür.
Evliliğin başlamasından, eşlerin ölümüne kadar geçen bu süreçte, aile bireyleri her aşamada farklı roller, farklı sorumluluklar, farklı görevler yüklenirler ve üzerlerine düşeni yapmaya çalışırlar. Üzerlerine düşen görevleri yerine getirirken farklı ilişkiler kurmak zorunda kalırlar ve kendilerini sürekli olarak bir değişimin içerisinde bulurlar. Değişimin gerektirdiği farklı aşamalara bağlı olarak değişik deneyimler yaşarlar. Genelde ailenin özelde aile bireylerinin bu dönemlerde yaşadıklarına bağlı olarak oluşan ve oluşabilecek muhtemel durumlar aşağıda belirtilmiştir.
-Döngünün her aşamasında aile çeşitli sorunlarla yüz yüze gelir. Yaşamını devam ettirebilmek için bu sorunları çözmek zorundadır. O nedenle var gücü ile bu sorunları çözmeye uğraşır. Bu gayret ona yeni beceriler kazandırır. Aileyi güçlendirir.
– Aile bu yeni duruma uyum sağlayamazsa kriz yaşanır. Aile bu durumda ortaya çıkan krizle uğraşmak zorunda kalır. Aile bu krizden başarı ile çıkarsa çok güzel bir deneyim kazanmış olur; güçlenir. Aksi durumda aile yaşam döngüsünü tamamlayamadan süreç bitebilir. Yani aile birliği, kurulduktan sonra çeşitli evrelerden geçerlerken; kimi aileler, “yaşam döngüsü” olarak isimlendiren bu evreleri tamamlayabilir, kimileri ise tamamlayamaz. Tamamlayamayan aileler boşanmayla sonuçlanır.
Çağımızda en önemli toplumsal sorunların başında bireyselleşme ve ben merkezli birey sayısındaki artış gelmektedir. Topluluk olmak, ortak bir amaç için bir arada bulunmayı gerektirir. Ortak hedefi benimsememiş ve bunun önemini kabul etmeyen kişilerin ortak grup kurmaları neredeyse imkânsızdır. En küçük topluluk olan ailenin de ben merkezli bireylerle oluşturulmasında önemli güçlükler bulunmaktadır. Son yıllarda gelişmiş toplumlarda boşanma oranlarındaki hızlı artışın bundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Aile kurumunun sağlığı ve devamı, büyük oranda “biz” duygunun gelişmesine ve ailedeki bütün fertlerce benimsenmesine bağlıdır.
Ailede “ben olma” ile “biz olma” arasındaki dengenin korunması gerekmektedir. Birey olma yetisini kazanmış, görev ve sorumluk alma yeteneği kazanamamış bir bireyden yaşamda biz olma yetkinliği beklemek imkânsıza yakındır. Aile içinde birey olmanın öz güvenini kazandıracak bir ortama ihtiyaç olduğu gibi, aileyi oluşturan diğer fertlerle duygu birliği, hedef birlikteliği ve sorumluluk paylaşımı gibi özellikleri kazandıracak yaşantılara da ihtiyaç vardır. Aile yaşamının en önemli sorun kaynaklarından biri sen-ben çatışmasıdır. Ailedeki bireyler birbirlerine “sen, senin görevin, sen sorumlusun, sana ait” gibi bir dil kullanması aile kurumunun çatırdamasına neden olacaktır. Aile fertlerinden beklenen, birbirleri için fedakârlık yapma, sorumluluk paylaşma, ortak hedef oluşturma ve bunun için sorumluklar üstlenmeye gönüllü olmaktır. Bu, öncelikle ebeveynler arasında yaşanmalı; daha sonra çocuklar için benzer bir bilincin oluşması için gayret gösterilmelidir.
Yaşamda durumlar, nesneler, varlıklar, kurallar önem sırasına göre bir değer yüklenimine sahiptir. Çok önemli hale gelenler en değerli olanlar, daha az önemsenenler daha az değerli olarak algılanmaktadır. İnsanoğlunun yaşamak istediği en başat duygulardan biri de önemsenmek ve değerli kabul edilmektir. Birey önemsendiği ve değerli kabul edildiği ortamlarda bulunmaktan haz duymakta, bu tür ortamlarda mutlu olmaktadır; tersi ortamlardan ise bir an önce kurtulmak istemektedir. Aile ortamının bu duyguyu ne ölçüde desteklediği bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Eşler birbirlerine bu duyguyu aile içinde yaşattığı oranda ev yaşamı keyifli olabilmektedir. Evden kaçışın nedenlerini bu duygunun az yaşanmasında aramak gerekir. Çocuklar için de durum farklı değildir. Onların da temel ihtiyaçlarından biri önemsenme ve değerli kabul edilme durumudur. Aile, değerli kabul edilen bireylerden oluştuğunda, aileye yüklenen değer de artmaktadır. Değer verilmeyen bireylerin oluşturduğu bir grubun değerli kabul edilmesi güçtür. Ailemizin değerli olmasını istiyorsak kendimize olduğu kadar aile fertlerimize de değer vermeliyiz…
Kaynak: Aileye yönelik yapılmış araştırmalar.

Aile yaşam döngüsü
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Nihal Salman

Aile yaşam döngüsü







Dünya üzerinde bulunan her şeyin olduğu gibi ailenin de bir ömrü vardır. Yani bir aile kurulur gelişir yaşamını devam ettirirken üzerine düşen görevleri yerine getirir nihayet ömrünü tamamlar ve tarihe karışır. Aile kuruluşundan itibaren yaşamı süresince bazı belirli dönemlerden geçer. Bir ailenin yaşamında kilometre taşları olarak adlandırabileceğimiz noktalar ile başlayıp, belirli bir süre, bir başka dönemin kilometre taşına kadar devam eden bu dönemler hemen her ailede birkaç istisna dışında mutlaka yaşanır. Söz konusu bu dönemlerin her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu genel özellikler her ailede ailenin yapısına özelliklerine bağlı olarak özel önem kazanır. Kazandığı bu özel öneme dayalı olarak da süresi azalır ya da uzar. Bunun dışında o aile için kazandığı anlam farklılaşır.

Söz gelimi aynı adı taşıyan bir dönem, bir aile için çok anlamlı önemli ve o aile için yaşamsal değeri olabilirken bir başka aile için son derece sıradan bir dönem olarak kalabilir. İşte bir ailenin kuruluş hatta bazen kuruluş hazırlıkları aşamasından başlayarak ailenin yaşamını tamamladığı döneme kadar geçen süre içerisinde yaşadığı ve her ailede o ailenin özelliklerine bağlı olarak süresi, önemi ve ailenin yaşamında oynadığı rolü değişebilen dönmeler “aile yaşam döngüsü” kavramı adı altında incelenir. Aile yaşam döngüsü olarak adlandırılan söz konusu bu dönemleri kısaca evlilik, çocukların doğumu, okul yılları ve ergenlik dönemi, okuldan mezuniyet işe ya da daha ileri eğitime başlama, çocukların evden ayrılması, emeklilik, dulluk gibi kavramlar altında incelemek mümkündür.

Evliliğin başlamasından, eşlerin ölümüne kadar geçen bu süreçte, aile bireyleri her aşamada farklı roller, farklı sorumluluklar, farklı görevler yüklenirler ve üzerlerine düşeni yapmaya çalışırlar. Üzerlerine düşen görevleri yerine getirirken farklı ilişkiler kurmak zorunda kalırlar ve kendilerini sürekli olarak bir değişimin içerisinde bulurlar. Değişimin gerektirdiği farklı aşamalara bağlı olarak değişik deneyimler yaşarlar. Genelde ailenin özelde aile bireylerinin bu dönemlerde yaşadıklarına bağlı olarak oluşan ve oluşabilecek muhtemel durumlar aşağıda belirtilmiştir.

-Döngünün her aşamasında aile çeşitli sorunlarla yüz yüze gelir. Yaşamını devam ettirebilmek için bu sorunları çözmek zorundadır. O nedenle var gücü ile bu sorunları çözmeye uğraşır. Bu gayret ona yeni beceriler kazandırır. Aileyi güçlendirir.
– Aile bu yeni duruma uyum sağlayamazsa kriz yaşanır. Aile bu durumda ortaya çıkan krizle uğraşmak zorunda kalır. Aile bu krizden başarı ile çıkarsa çok güzel bir deneyim kazanmış olur; güçlenir. Aksi durumda aile yaşam döngüsünü tamamlayamadan süreç bitebilir. Yani aile birliği, kurulduktan sonra çeşitli evrelerden geçerlerken; kimi aileler, “yaşam döngüsü” olarak isimlendiren bu evreleri tamamlayabilir, kimileri ise tamamlayamaz. Tamamlayamayan aileler boşanmayla sonuçlanır.
Çağımızda en önemli toplumsal sorunların başında bireyselleşme ve ben merkezli birey sayısındaki artış gelmektedir. Topluluk olmak, ortak bir amaç için bir arada bulunmayı gerektirir. Ortak hedefi benimsememiş ve bunun önemini kabul etmeyen kişilerin ortak grup kurmaları neredeyse imkânsızdır. En küçük topluluk olan ailenin de ben merkezli bireylerle oluşturulmasında önemli güçlükler bulunmaktadır. Son yıllarda gelişmiş toplumlarda boşanma oranlarındaki hızlı artışın bundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Aile kurumunun sağlığı ve devamı, büyük oranda “biz” duygunun gelişmesine ve ailedeki bütün fertlerce benimsenmesine bağlıdır.

Ailede “ben olma” ile “biz olma” arasındaki dengenin korunması gerekmektedir. Birey olma yetisini kazanmış, görev ve sorumluk alma yeteneği kazanamamış bir bireyden yaşamda biz olma yetkinliği beklemek imkânsıza yakındır. Aile içinde birey olmanın öz güvenini kazandıracak bir ortama ihtiyaç olduğu gibi, aileyi oluşturan diğer fertlerle duygu birliği, hedef birlikteliği ve sorumluluk paylaşımı gibi özellikleri kazandıracak yaşantılara da ihtiyaç vardır. Aile yaşamının en önemli sorun kaynaklarından biri sen-ben çatışmasıdır. Ailedeki bireyler birbirlerine “sen, senin görevin, sen sorumlusun, sana ait” gibi bir dil kullanması aile kurumunun çatırdamasına neden olacaktır. Aile fertlerinden beklenen, birbirleri için fedakârlık yapma, sorumluluk paylaşma, ortak hedef oluşturma ve bunun için sorumluklar üstlenmeye gönüllü olmaktır. Bu, öncelikle ebeveynler arasında yaşanmalı; daha sonra çocuklar için benzer bir bilincin oluşması için gayret gösterilmelidir.


Yaşamda durumlar, nesneler, varlıklar, kurallar önem sırasına göre bir değer yüklenimine sahiptir. Çok önemli hale gelenler en değerli olanlar, daha az önemsenenler daha az değerli olarak algılanmaktadır. İnsanoğlunun yaşamak istediği en başat duygulardan biri de önemsenmek ve değerli kabul edilmektir. Birey önemsendiği ve değerli kabul edildiği ortamlarda bulunmaktan haz duymakta, bu tür ortamlarda mutlu olmaktadır; tersi ortamlardan ise bir an önce kurtulmak istemektedir. Aile ortamının bu duyguyu ne ölçüde desteklediği bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Eşler birbirlerine bu duyguyu aile içinde yaşattığı oranda ev yaşamı keyifli olabilmektedir. Evden kaçışın nedenlerini bu duygunun az yaşanmasında aramak gerekir. Çocuklar için de durum farklı değildir. Onların da temel ihtiyaçlarından biri önemsenme ve değerli kabul edilme durumudur. Aile, değerli kabul edilen bireylerden oluştuğunda, aileye yüklenen değer de artmaktadır. Değer verilmeyen bireylerin oluşturduğu bir grubun değerli kabul edilmesi güçtür. Ailemizin değerli olmasını istiyorsak kendimize olduğu kadar aile fertlerimize de değer vermeliyiz…

Kaynak: Aileye yönelik yapılmış araştırmalar.

 

Aile yaşam döngüsü
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Nihal Salman

Aile yaşam döngüsü







Dünya üzerinde bulunan her şeyin olduğu gibi ailenin de bir ömrü vardır. Yani bir aile kurulur gelişir yaşamını devam ettirirken üzerine düşen görevleri yerine getirir nihayet ömrünü tamamlar ve tarihe karışır. Aile kuruluşundan itibaren yaşamı süresince bazı belirli dönemlerden geçer. Bir ailenin yaşamında kilometre taşları olarak adlandırabileceğimiz noktalar ile başlayıp, belirli bir süre, bir başka dönemin kilometre taşına kadar devam eden bu dönemler hemen her ailede birkaç istisna dışında mutlaka yaşanır. Söz konusu bu dönemlerin her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu genel özellikler her ailede ailenin yapısına özelliklerine bağlı olarak özel önem kazanır. Kazandığı bu özel öneme dayalı olarak da süresi azalır ya da uzar. Bunun dışında o aile için kazandığı anlam farklılaşır.
Söz gelimi aynı adı taşıyan bir dönem, bir aile için çok anlamlı önemli ve o aile için yaşamsal değeri olabilirken bir başka aile için son derece sıradan bir dönem olarak kalabilir. İşte bir ailenin kuruluş hatta bazen kuruluş hazırlıkları aşamasından başlayarak ailenin yaşamını tamamladığı döneme kadar geçen süre içerisinde yaşadığı ve her ailede o ailenin özelliklerine bağlı olarak süresi, önemi ve ailenin yaşamında oynadığı rolü değişebilen dönmeler “aile yaşam döngüsü” kavramı adı altında incelenir. Aile yaşam döngüsü olarak adlandırılan söz konusu bu dönemleri kısaca evlilik, çocukların doğumu, okul yılları ve ergenlik dönemi, okuldan mezuniyet işe ya da daha ileri eğitime başlama, çocukların evden ayrılması, emeklilik, dulluk gibi kavramlar altında incelemek mümkündür.
Evliliğin başlamasından, eşlerin ölümüne kadar geçen bu süreçte, aile bireyleri her aşamada farklı roller, farklı sorumluluklar, farklı görevler yüklenirler ve üzerlerine düşeni yapmaya çalışırlar. Üzerlerine düşen görevleri yerine getirirken farklı ilişkiler kurmak zorunda kalırlar ve kendilerini sürekli olarak bir değişimin içerisinde bulurlar. Değişimin gerektirdiği farklı aşamalara bağlı olarak değişik deneyimler yaşarlar. Genelde ailenin özelde aile bireylerinin bu dönemlerde yaşadıklarına bağlı olarak oluşan ve oluşabilecek muhtemel durumlar aşağıda belirtilmiştir.
• Döngünün her aşamasında aile çeşitli sorunlarla yüz yüze gelir. Yaşamını devam ettirebilmek için bu sorunları çözmek zorundadır. O nedenle var gücü ile bu sorunları çözmeye uğraşır. Bu gayret ona yeni beceriler kazandırır. Aileyi güçlendirir.
• Aile bu yeni duruma uyum sağlayamazsa kriz yaşanır. Aile bu durumda ortaya çıkan krizle uğraşmak zorunda kalır. Aile bu krizden başarı ile çıkarsa çok güzel bir deneyim kazanmış olur; güçlenir. Aksi durumda aile yaşam döngüsünü tamamlayamadan süreç bitebilir. Yani aile birliği, kurulduktan sonra çeşitli evrelerden geçerlerken; kimi aileler, “yaşam döngüsü” olarak isimlendiren bu evreleri tamamlayabilir, kimileri ise tamamlayamaz. Tamamlayamayan aileler boşanmayla sonuçlanır.
Çağımızda en önemli toplumsal sorunların başında bireyselleşme ve ben merkezli birey sayısındaki artış gelmektedir. Topluluk olmak, ortak bir amaç için bir arada bulunmayı gerektirir. Ortak hedefi benimsememiş ve bunun önemini kabul etmeyen kişilerin ortak grup kurmaları neredeyse imkânsızdır. En küçük topluluk olan ailenin de ben merkezli bireylerle oluşturulmasında önemli güçlükler bulunmaktadır. Son yıllarda gelişmiş toplumlarda boşanma oranlarındaki hızlı artışın bundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Aile kurumunun sağlığı ve devamı, büyük oranda “biz” duygunun gelişmesine ve ailedeki bütün fertlerce benimsenmesine bağlıdır.
Ailede “ben olma” ile “biz olma” arasındaki dengenin korunması gerekmektedir. Birey olma yetisini kazanmış, görev ve sorumluk alma yeteneği kazanamamış bir bireyden yaşamda biz olma yetkinliği beklemek imkânsıza yakındır. Aile içinde birey olmanın öz güvenini kazandıracak bir ortama ihtiyaç olduğu gibi, aileyi oluşturan diğer fertlerle duygu birliği, hedef birlikteliği ve sorumluluk paylaşımı gibi özellikleri kazandıracak yaşantılara da ihtiyaç vardır. Aile yaşamının en önemli sorun kaynaklarından biri sen-ben çatışmasıdır. Ailedeki bireyler birbirlerine “sen, senin görevin, sen sorumlusun, sana ait” gibi bir dil kullanması aile kurumunun çatırdamasına neden olacaktır. Aile fertlerinden beklenen, birbirleri için fedakârlık yapma, sorumluluk paylaşma, ortak hedef oluşturma ve bunun için sorumluklar üstlenmeye gönüllü olmaktır. Bu, öncelikle ebeveynler arasında yaşanmalı; daha sonra çocuklar için benzer bir bilincin oluşması için gayret gösterilmelidir.
Yaşamda durumlar, nesneler, varlıklar, kurallar önem sırasına göre bir değer yüklenimine sahiptir. Çok önemli hale gelenler en değerli olanlar, daha az önemsenenler daha az değerli olarak algılanmaktadır. İnsanoğlunun yaşamak istediği en başat duygulardan biri de önemsenmek ve değerli kabul edilmektir. Birey önemsendiği ve değerli kabul edildiği ortamlarda bulunmaktan haz duymakta, bu tür ortamlarda mutlu olmaktadır; tersi ortamlardan ise bir an önce kurtulmak istemektedir. Aile ortamının bu duyguyu ne ölçüde desteklediği bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Eşler birbirlerine bu duyguyu aile içinde yaşattığı oranda ev yaşamı keyifli olabilmektedir. Evden kaçışın nedenlerini bu duygunun az yaşanmasında aramak gerekir. Çocuklar için de durum farklı değildir. Onların da temel ihtiyaçlarından biri önemsenme ve değerli kabul edilme durumudur. Aile, değerli kabul edilen bireylerden oluştuğunda, aileye yüklenen değer de artmaktadır. Değer verilmeyen bireylerin oluşturduğu bir grubun değerli kabul edilmesi güçtür. Ailemizin değerli olmasını istiyorsak kendimize olduğu kadar aile fertlerimize de değer vermeliyiz…
Kaynak: Aileye yönelik yapılmış araştırmalar.

 

Aile yaşam döngüsü
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.