Bülent Fevzioğlu

Uzun Soluklu Bir Kadın Şair Sn. İlkay ADALI’dan “Nostalji”





Kıbrıs Türk edebiyatı içerisinde şiire, en uzun solukla imza atan kadın şairlerimizin öncülerindendir, Sn. İlkay ADALI.

Sn. İlkay ADALI’dan okuduğum ilk şiiri, günümüzden 59 yıl önce, Ekim 1965’te, edebiyat öğretmeni Sn. Hasan Şefik ALTAY tarafından ve “Kıbrıs Türk Şiiri Antolojisi – Başlangıçtan Bugüne” adıyla toplamı 116 sayfa, küçük boyutlu bir kitapçıkta oldu.

Fakat bu kitapçığın çok ciddi bir tarihsel özelliği var…

Bu kitapçık, ülkemiz edebiyatında yayınlanan “İlk Şiir Antolojisi” olma özelliğini taşımaktadır.

Özetle, Sn. İlkay ADALI; yarım asrı aşkın bir süredir dizelerle, imgelerle, duygu ve yürekle, iç içedir şiirle…

   “Nostalji” adını verdiği ve yazınsal arşivlerimizi bir nefes daha zenginleştiren bu şiir kitabı için Sn. İlkay ADALI’yı içtenlikle kutlar, kendisine sağlıklı, huzurlu, mutlu ve güzel yarınlar dilerim…

 

İlkay ADALI

Kimdir?

 

“14 Ocak 1944 yılında, Mağusa’da doğdu.

Çocukluk yıllarından başlamak üzere, yaşamını Lefkoşa’da sürdürdü. Lefkoşa Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1961 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nde kamu görevlisi olarak Defterdarlık Dairesi’nde çalıştı.

1964 yılından sonra Türk Yönetimi altındaki dairelerde devlet hizmetini emekli oluncaya dek sürdürdü. Gazeteci yazar, Kutlu Adalı ile evlidir. Üç çocuğu vardır. İngilizce ve Rumca bilmektedir.

İlk şiiri, kız lisesinin organı ‘Utku’ dergisinde yayımlandı.

Okulda yapılan şiir yarışmasında iki kez birincilik kazandı.

Şiirleri, sürekli ola­rak yerel dergi ve gazetelerde yayınlandı.

Yayınlanan kitapları:

* Sekize Üç Kala-1970,

* Çivisi Kopmuş Dünya-1971,

* Prangalı Umut-1973,

* Çık­maz Sokaklar 1981,

* Kıyıdaki Ağaç-1993.

 

Şiirlerinde genellikle barışı, sevgiyi, kardeşliği, aşkı ve doğa sevgi­sini işlemektedir. Şiirleri akıcı, lirik ve yalındır. Dünya ve Türk-Rum barışına önem vermektedir.

İlkesi, Dünyada Şiirle Barış ve Kardeşlik olan Dünya Kültür ve Sanat Akademisi’ne kabul edilmiştir, İstanbul’da düzenlenen Yunus Emre Sevgi Yılı 12’nci Dünya Şairleri kongresine katılmış ve bildiri sunmuştur (1991).

Dikili Kültür ve Sanat Festivali’nde şiir dinletisi sunmuş ve plâket almıştır (1992).

ETOS Evrensel Kültür Sanatevi Hümanist Enternasyonal’in üçüncü yıldönümünde şiir dalında “Jüri Özel Ödülü” kazanmıştır (1992).

 

*     *     *

Sn. İlkay ADALI’nın, günümüzden 59 yıl önce ve yukarıda adı geçen ilk şiir antolojimizde (sayfa 98) yer alan şiiri, “Minik Eller” adını taşır. Şöyledir:

 

*     *     *

“Yavrucuğum

Üşütme ellerini bu akşam

Tanrıya yalvarışların boşuna, bilmiyorsun

Üşütme ellerini bu akşam…

 

Öyle minik ki ellerin çocuğum

Sıcak tutmalısın

Akşamları ısıtmalısın avuçlarında..

 

Miniciğim

Üşütme ellerini bu akşam

Mutluluk dilenenler çok şu evrende

Bilmiyorsun

Üşütme ellerini bu akşam…

 

Sen uzak iklimlerin çocuğusun

Tüm düşüncelerinle öyle mutsuz

Yosun rengi bakışların şekillenmemiş

Uzattığın minik eller yitik..

 

Üşütme ellerini bu akşam

Miniciğim bilmiyorsun

Umutsuz kişiler çok şu evrende

Üşütme ellerini bu akşam

Üşütme… üşütme…

 

*     *     *

Ve kitaba adını veren ilk şiir, Nostalji” ile Nostalji” adını verdiği kitabı içerisinde yer alan, diğer dört şiiri:

 

*     *     *

 

Nostalji…

 

Zamanı durdursam dudaklarımda

Söylesem en güzel türküsünü eskinin

Yorgun, suskun ve yoksul yarınlarımda

Koyun koyuna bildiğimiz nostalji..

 

Tedirgin zamanda akıp gitmiş yılları

Kapı eşiğinde iki dakika bekler suskun

Yitirdiğimiz o en güzel anılar küskün

Yıllardan sonra çıkıp gelir

bir konuk misali ansızın.

 

Uzanır dal dal nostalji durur zaman

Umut taşımış o bildiğimiz şarkıları

En güzel uykusunda şimdi yarınları

Sabahlar ayak ucunda sevgiyle eskinin..

 

 Duygularım

 Bir Fincana Sığmazken…

 

Deniz diplerinin koyu karanlığında

Adaları öperken ırmaklar

Çividi renge boyanır Akdeniz…

 

Yıldızlar konuşurken Beşparmaklara

Coşturur ateş böceklerini aydınlığında

Dili tutulup da sesleri kesilirken gecede

Silâhları sana saklarız barışa dek

 

Daha vakit çok erken

Yaşamın yüzünden o acı tebessüm

giderken

Kış yağmurlarıyla özdeş gökyüzü

Ve toprağında limonları yediveren…

 

Uzak diyarlara göçerlerken

Gagasında korku taşır kırlangıçları

Parçalanır ömür sevgiyle öfke arası

Kurtuluş yok bizde durur acının yarısı..

 

El değmemiş o taze sabahları Lefkoşa’nın

Mavi türkülerinde dağ dağ büyürken

Taze dem o kahve kokusu

Duygularım bir fincana sığmazken…

 

Tütsülü Sabahlar…

 

Güdülerin ağır yazgısında

Çatlayıp kırılır

Ömür sürer günboyu dağlanır

Adını tekrarlayıp da

Yağan yağmur damlasında

 

Acının bir yanı hep karanlıkta

Sonsuz umutların uzanışında

Nefes alsak duyarız kışın geldiğini

Yasını tutarız kuşların gidişini..

 

Kaldırıp bir kenara koyduğumuz yazın

Sıcağını özlerken şimdiden

Çıplak bir yürekle beklerken

Eski bi yakasında çiçeği solarken

Terk eder aşkı gider yağmurla

 

Zamanın yüzü bekleşip de

Çoğalıp tütsülü sabahları

Dur durak bilmez acıları bırakıp

Güdülerin ağır yazgısında…

 

Sevdadan Da Öte…

 

Köpük basar kıyıyı mavi

Körbakışında sevginin karışırsın köpüğe

Özlemle sürüklenir çılgın dalgalarından

Tınlar denizin sesi

Ve çekilir beyaz teknelerin yelkenleri..

 

Başı döner dünyanın

Yeşil kasırgalarda

Örtünür akşam yıldızları

Yorumsuz..

 

Canlı odalar tutuşmuş

Nicedir yanık yüreğim

Yanar imgenin tohumu kafamda

Nice çağlar geçti kıraçlığında

Bilmediğim..

 

Alacakaranlığın masasından yazıyorum sana

Yer yok bu akşam bir tek söz fazlasına

Yolların başladığı yere gidiyorum

Beni bırakmasana…

 

Açar varlığının perdeleri

Başdönmesiyle dağıtır takımyıldızları

Örtünür kumla geceleri

Yorumsuz..

 

Devasa köşkler yaparlar ikimize

Bakıp bakıp gülümserken bana

Öylesi değil yelin götürdüğü sözcükleri

Adlarımız çağrılır yeşil kasırgalarda

Ellerimi tutsana..

 

Kuşanır Geceyi…

 

Ölüm gibi yapayalnız kuşanıp geceyi

Yüzünün yağmurlu kırılan çerçevesi

Sokağa atılmış umutlarımla

Sayfaları oyulur hüzünle karanlığında…

 

Kırlangıçlar gider gam ağacından

Kovalar zamanı görünmez duvarından

Yetiş düşlerime yitiyor zaman

Akbulutlar iniyor sonsuzluğundan…

 

Ölüm gibi yapayalnız kuşanıp geceyi

Yüzünün yağmurlu kırılan çerçevesi

Gider ardına düşüp de kopuk anılara

Uzanır karanlığın içinden sabaha…

 

Kanat çırparken mavide

Uzaklara karışıp ellerine konarım

Kurtulup düşlerinden bağlanan pabuçlarım

Kaç gökyüzünden geçer

Yersiz yurtsuz şarkılarım…

 

Uzun Soluklu Bir Kadın Şair Sn. İlkay ADALI’dan “Nostalji”
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.