Bülent Fevzioğlu

71 Yıllık Bir Dergi: “Namık Kemal Büstün Açılış Töreni Hatırası”






Uzun yıllardır varlığını bildiğim, bir kopyasına ulaşabilmek için çokça uğraştığım özel yayınlardan biridir, “Namık Kemal – Büstün Açılış Töreni Hatırası” adlı bu dergi…

Özellikle, Mağusa konulu basılı yayınlar arşivim adına çok çok değerli ve bugün için 71 yaşında bir dergidir bu…

Yıllardan sonra nihayet, değerli büyüğümüz, abimiz ve Namık Kemal Lisesi emekli spor öğretmenlerimizden Sn. Dinçer RAİF’in muhteşem bir armağanı olarak bu tarihsel derginin bir kopyasına sahip olabildim, kendisine teşekkür ederim.

 

*     *     *

A 4 kâğıdı boyutunda ve 22 sayfalık bu dergi, Mağusa Türk Gücü Futbol Kulübü tarafından 15 Mart 1953 günü Mağusa Meydanı’na kazandırılan Namık Kemal büstü açılış töreninde yapılan konuşmaları, okunan şiirleri ve o güne ait bazı fotoğrafları içermektedir.

Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu’nun 1’inci yayını olan derginin ilk iki sayfasında, önce Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Eğitim Kolu’nun “Önsöz”ü hemen sonrasında da büstün Mağusa’ya kazandırılmasında çok büyük emeği olan Mağusa Türk Gücü Kulübü Sekreteri Sn. İbrahim Mahmut ATAMTÜRK’ün açılış konuşması yer alır.

*     *     *

Önsöz…

“15 Mart 1953 Pazar günü, Mağusa’da, Namık Kemal’in büstünün açılış törenini, kalebent olarak 38 ayını geçirdiği yapının karşısında binlerce Kıbrıslı Türk’ün aynı inanç, aynı duyguyla çarpan yüreklerinin heyecanlarında beliren millet aşkıyla büstün açılış törenini yaptık.

Namık Kemal’i bu büstle, hem maddeye, hem mânaya bağladık. Namık Kemal’in büstü önünde, Namık Kemal’in manevî dünyası içinde Türk milletinden olmanın gururunu duyduk; hep beraber bir müstesna günün heyecanını Namık Kemal’in ateşli şiirlerinin, ateşli hayatının, ateşli fikirlerinin ateşiyle yanarak duyduk.

Yüzlerce mil öteden gelmiş kadın, ihtiyar, genç, çocuk hep beraber, Mağusa’nın Namık Kemal’in hayatiyle birleşen kutsallığını bir kere daha idrak ederek, büstün önünde millî bir vazifenin şerefli bir anını yaşadık.

Namık Kemal, büyük bir Türk şairi. Büyüklüğü, bu ateşli şairin hayatının çeşitli maceralarından doğuyor. Bir yandan tarihe, bir yandan Türk toplumuna, bir yandan Türk şiirine kol atan, mâna veren maceralarının, eserlerinin umumî havasında, istibdat devirlerine yıldırımlar düşüren hürriyet mücadelelerini görüyoruz.

İşte bu mücadelelerin bir yaprağı da Mağusa’da açılıyor. “Vatan Yahut Silistre” tiyatro eserinin İstanbul’da uyandırdığı galeyan, Namık Kemal’i Mağusa’ya kalebent olarak göndertir. Hürriyet kelimesiyle beraber hürriyetin mânasını Türk düşünce hayatına bütün sınırlarıyla beraber perçinleyen şairin Mağusa’da geçen 38 ayı, Türk milletinin hürriyet ve fikir mücadelesine harcanmıştır.

Mağusa, büyük bir Türk şairinin hayatıyla böylece binleşiyor. Namık Kemal, iki yıldan fazla bir zaman Mağusa’da kalıyor, çalışmalarına devam ediyor. Hayatını geçirdiği odanın pek yakınına dikilen bu büst, o zamanları hatırlatan acı bir hatırayı, bu zamanın Türk düşünce ve duygularıyla birleştiriyor.

Mağusa’nın Türk Gücü Kulübü, bu hatırayı bir ebedî eserle perçinlemek için bir kaç yıl önce faaliyete geçti. Namık Kemal’in büstünü Mağusa’ya koymak; Namık Kemal’in kaderinde büyük bir iz olan Mağusa’da Namık Kemal’in hatırasını yaşatmak demekti. Türk Gücü Kulübü, Kıbrıs Türklüğünün teşvikiyle bu fikrini eser haline koydu. Mağusa’nın meydanına Türk fikir hayatının geniş bir ufkunu açıverdi.

Şimdi Namık Kemal, Mağusa’dan bütün Kıbrıs’a, İnsanî değerlerin üstünde olan nazarla bakıyor.

Bu bakışı maddi ve manevî bir hatırayla birleştiren Türk Gücü Kulübü’nün bütün üyelerini ve Kulübün Sekreteri İbrahim Atamtürk’ü övmek, tebrik etmek isteriz.

Bu küçük hatıra, Namık Kemal’in büstünün Mağusa’da açılış töreninde yapılan konuşmaları, okunan şiirleri bir araya toplamak, o günkü kalabalığı, taşan heyecanı tespit eden fotoğrafları bir hatıra halinde birleştirmek isteğinden doğan bir eserdir.

O günün heyecanını, Namık Kemal’in büstü önünde binlerce Türk’ü saatlerce aynı inanç altında tutan duygu birliğini, hatiplerin, şairlerin sözleri ve şiirleriyle, Namık Kemal’in ateşli mısralarıyla gelecek nesillere bırakmak istedik.

Yazılar, o günün programına göre sıralanmış sahifelere hâtipleri, şairleri, Namık Kemal’in şiirlerini, bestelenmiş marşlarını okuyanları ve törene katılan Lise bandosunu ve halkı tespit eden fotoğraflar konmuştur.”

 

Mağusa Türk Gücü Sekreteri

Sn. İbrahim ATAMTÜRK’ün

Açılış Konuşması:

 

Sayın Konsolosumuz,

Aziz Hemşehrilerim.

 

Bu gün Büyük Vatan Şairimiz Namık Kemal Büstü’nün açılış törenini yapmak üzere bu toplantıyı tertip etmiş bulunuyoruz.

Bu davete icabetinizden dolayı MAĞUSA TÜRK GÜCÜ adına şükran ve minnetlerimizi arz ile bahtiyarım.

Aziz Vatandaşlarım, Türk tarihinin istibdat devrinde hürriyet kıvılcımını gönüllere ilk defa saçan ve bu uğurda hayatını feda etmekten dahi çekinmeyen büyük şair ve milliyetperverimizin büstünü bu meydana dikmekle ona, lâyık olduğu hürmeti göstermek istedik.

Onun bizlere ve bütün dünyaya yaptırarak bıraktığı ve içinde bin bir vatan aşkının alevlendiği şahsi zindanının gün geçtikçe bir sembol olan binasına yakın bir meydana büstünü dikmek için, uzun zamandan beri çalışıyoruz.

O, bu zindana Vatanını padişahtan çok sevmek cürmüyle atılmıştır. Bu kale duvarlı, asırlık rutubetlerle sıtma yatağı olan zindan, otuz sekiz ay Ona mekân oldu. Fakat O, korkmuyordu. Zaten Ondaki ideal o kadar büyüktü ki, zindana gelirken bile görülmemiş bir cesaret ve şecaatle,

 

“Zalim olsa ne rütbe bi perva

Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız

Merkez-i hâke atsalar da bizi

Küre-i arzı patlatır çıkarız.”

 

Mısralarını âdeta tükürür gibi, Sultanın yüzüne haykıran ve bununla da kalmadı:

 

“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten” diye haykırmıştı.

 

Böyle bir insan zindana atılmaktan nasıl korkardı?

O, sadece et ve kemikten müteşekkil bir insan olsaydı, belki zindan Ona tesir edebilirdi. Fakat O, sadece et ve kemik değildi ki… O, bir alevdi, bir yanardağdı, milletinin bütün heyecanıyla patlamaya hazır bir yanardağ… Böyle bir ruh, kale duvarları arasında söndürülemezdi. Zaten O, bu zindanda Londra parkları arasında bir fark görmediğini bir mektubunda arkadaşına yazmıştı. İşte O, bu zindanda da Londra’daki, Paris’teki gibi çalıştı. Hürriyet için şiirler, piyesler yazdı. Didindi, bütün kalbi bütün aşkı, bütün mevcudiyetiyle didindi.

Gerçi hayatında istediği şekilde bir hürriyete kavuşamadı ama Milletinin kalbine, gittikçe kabaran bir ateşi, hürriyet aşkını soktu. Son çağ Türk tarihinde bu şeref ona aittir.

Kurumumuz TÜRK GÜCÜ, bu büyük insanın tarihimizdeki ve hürriyet hayatımızdaki rolüne müdrik olarak, buraya bir büstünün dikilmesi lüzumunu hissetti. Ve büyük gayret ve fedakârlıklar sonucu bu büstü dikmeğe muvaffak oldu.

Bu gün, hepimiz, kalplerimizdeki derin hürmet ve saygı ile buraya toplandık.

O’na karşı olan borcumuzu ödemek ve kalplerimizi dolduran hürriyet aşkı ve Vatan sevgisi ile O’na lâyık olmak istiyoruz.

İşte bu büst, zamanın tesirinden kurtularak kalelerde daima taşıyacak olan, ona lâyık olmak isteyenlerin, O’nu tanımayan yabancılara tanıtmak ve çocuklarımıza kıymetli bir yadigâr olarak bırakmak istedikleri bir SEMBOLDÜR…

MUVAFFAK OLMUŞSAK, BAHTİYARIZ…

71 Yıllık Bir Dergi: “Namık Kemal Büstün Açılış Töreni Hatırası”
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.