Azim her engeli aşar düşüncesi, sadece slogan olmayan, mana olarak da son derece karşılık bulan bir hayat tarzıdır aslında.
Evet, hayat tarzıdır. Çünkü her insanın yaşamında karşılaştığı sorunlar, problemler, yani engeller olması gayet doğal bir durum.
Asıl mesele de karşılaşılan bu engeller sonrasında sergilenen duruştur sanırım.
Çok yönlü bir bakış açısı da diyebiliriz.
Ben bir görme engelli olarak görme engelimin arkasına sığınmadım hiçbir zaman. Hep mücadele ettim, istedim ve hedeflerime ulaşabilmek için elimden gelen gayreti umutla ortaya koydum.
Çok sıkıntılar çektim. Büyük engellerle karşılaştım. Henüz ilkokul çağımda ülkemdeki eğitim engelleri nedeniyle ailemden ayrılmak ve Antalya’da okumak durumunda kaldım.
Okul yıllarım da öyle çok kolay olmadı. Kimi zaman hakkımı savunamadım. Kimi zaman anlaşılamadım. Özellikle görme engelliler yurdunda kaldığım ilk yıllarda ortama uyum sağlamam hayli zor oldu.
Lise çağında Kıbrıs’a döndüm. Ancak ülkemin eğitim engelleri hala devam ediyordu.
İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite yıllarında, daha doğru bir ifade ile eğitim hayatımın tamamında yaşadıklarımdan yüzlerce sayfalı bir kitap olur belkide.
Azmi, mücadele etmeyi ve çalışmayı seven bir insanım.
Hayatımın tek bir gününde bile yılgınlığı tercih etmedim. Kendime bahaneler üretmedim.
Tam aksine karşılaştığım engeller benim için bir azim kaynağı oldu.
Bugün geçmişe dönüp baktığım zaman, yaşadığım sorunların, karşılaştığım engellerin hayatımın geriye kalan dilimi için ciddi bir tecrübe ve kazanım olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Düştüm kalktım, bağımsız bir şekilde hareket edebilmeyi öğrendim.
Kimi zaman bozdum, kimi zaman da tamir ettim. Ancak günün sonunda iyi derecede bilgisayar kullanmayı ve yazılım geliştirmeyi öğrendim.
Yirmi yaşındayken bir internet kafe kurdum. Hem kendi paramı kazanmayı, hem de yanlış iş yönetimi ile kaybetmeyi öğrendim.
Üniversite yıllarımda devletimden iş istedim. Ne iş yapabilirsin sen? sorusu ile önce üzüldüm. Sonra ise azim ile bunu da atlatabileceğimi anladım.
Toprağın kaynağı su, insanın kaynağı ise öğrenmektir. Okumayı, argeyi, gezerek öğrenmeyi çok seviyorum.
Bugüne kadar öğrendiklerimin okyanusta bir kum tanesi misali olduğunun da farkındayım çok şükür.
Evet, çok sıkıntılar çeksem de hep azmin ön planda olduğu bir hayat tarzını benimsemeye gayret ettim.
Son 5 yıldır profesyonel anlamda bir bilişim güvenliği uzmanıyım. Kesinlikle kolay bir alan değil. Ancak hayatta kolay olan bir şey var mı? Ya da kolay olan bir şeyin değeri olur mu? İlkokulda aynı dönem eğitim aldığım arkadaşlarımın kimisi müzikal anlamda çalışmalara imza atıyor. Kimisi de öğretmenlik ile iyi bir istikbal için fidanlar yetiştiriyor.
İlgi duyduğum için bana düşen meslek alanı ise yazılım ve bilişim oldu. Mesele bu kadar basit yani…
Her insan gibi yapabildiğim, yapamadığım ve başarılı olduğum, başarılı olamadığım alanlar elbette var. Hayata dair gördüğüm en büyük kazanımım ise karşılaştığım engeller karşısında yılgınlığı değil, mücadeleyi tercih ediyor olmamdır.
Ayrıca KKTC Engelliler Dayanışma Derneği’nin başkanı olarak da mücadelemi kurumsallaştırmak kısmet oldu. Ülkeme fayda sağlayabilecek çalışmalara imza atabilmenin verdiği hazzı ifade edebilmem mümkün değil.
Sosyal yardımlaşma, eğitim, sanat, spor ve türevli çok sayıda farklı alanlarda üstlenilen sivil toplum vizyonu, hem pozitif hayat tarzımı yansıtma, hem de hayallerimi gerçekleştirme fırsatı sunuyor.
Burada ben son derece küçük bir örneğim aslında. Hayatta önemli olan karşılaşılan engeller karşısında ortaya koyabildiğimiz duruştur. Verdiğim örneklemelerdeki ana gayem de buydu zaten. Vücut engeli olsun ya da olmasın, kolay olan bir hayat bekleyemeyiz. Her zorlukla birlikte bir çıkış, bir kolaylık da mutlaka var. Hayatta sınırsız kazanımlar olmadığı gibi sınırsız bir yokuş da söz konusu değil.
Her yokuşun bir inişi, her inişin de bir yokuşu olduğunu fark ettiğimiz an, zorluk ve kolaylık kavramlarını yeniden tasvirlemiş olacağız…
Ömer Suay
Yorumlar kapalı.