Hasan Hastürer

Camdan evde oturan, etrafına taş atamaz…







2000’li yılların başından iki kusur yıl, hemen hemen her gün VOLKAN gazetesinin hedef tahtasında oldum.

Zaman zaman, rahmetli Doğan Harman’ın KIBRISLI gazetesi de saldırı saflarında yer alırdı.

Sonunda VOLKAN gazetesini dava etme yönünde adım attım.

***

O zaman da VOLKAN gazetesi, güya, derin devletin gazetesi.

Çoğunluğu demokrat saflardan pek çok kişi, “Vaz geç dava etme, sana daha seviyesiz saldıracaklar” dedi.

Hiç geri adım atmadım. Çünkü, CAMDAN EVDE OTURMUYORDUM.

Davayı açınca, VOLKAN gazetesinde, “Hazırlan daha neler yazacağız” içerikli yayınlar yapıldı. Tehdit amaçlı olduğu çok belliydi. Caydırıp, davadan vazgeçmem isteniyordu.

Yoldaki üç araçtan biri grubundan arabamın resmini “Yüz milyarlarca liralık araba” diyerek yayınladılar.

Daha neler neler…

***

Mahkemeye gittik.

Davacı olmama rağmen sorgulanmak üzere, sorgulanma alanı içine girdim.

VOLKAN’ın avukatları, davacı olmama rağmen, dava sınırları dışında, sahip olduklarımla ilgili sorular sormaya başladı. Benim avukatım değil, yargıç, “Bu sorular dava dışıdır” diyerek müdahale ettiği zaman, ben, “Hiç sorun yok. Benim verilmeyecek hesabın yoktur. Ara verin, gidip bankadan borcumla ilgili dökümleri alayım” dedim.

Siyasi nitelikli bir dava olmasına rağmen, “Bizim yazdığımız Hassan, iki s iledir. Hasan Hastürer, değildir” diyerek yan çizmeye çalıştıklarında, yargıç, ön sayfadaki fotoğrafımı gösterdi.

***

Aydın Akkurt, yıllar sonra bizzat bana, “Sana yapılan saldırılar, seni itibarsızlaştırıp, yazıp, söylediklerinin dikkate alınmaması içindi. Talimatla yapılan yayınlardı” dedi.

Bu arada açık kalp ameliyatı geçiren Aydın Akkurt’a bir an önce sağlığına kavuşup, çalışma hayatına dönmesi dileklerimi iletirim.

***

VOLKAN örneği yaşadığım saldırılardan biri.

Mevcut sistemden, statükodan nemalananlar, ben ve benim gibi gazetecileri sevmez. Zaten sizi sevenlerden daha önemli olan sevmeyenlerdir. Bu tip insanlar sizi seviyorsa, durup kendi kendinize çeki düzen vermeniz gerekir.

***

İngilizlerin bir atasözü var. CAMDAN EVDE OTURUYORSAN, ETRAFINA TAŞ ATMA.

Almanların da benzer atasözü, CAMDAN EVDE OTURAN TAŞLA OYNAMAMALI.

Bu sadece gazeteciler için değildir elbette.

Sorgulamak, eleştirmek, hesap sormak isteyen, “Camdan evde oturur” olmayacak.

Yani, dosyası, hesap veremeyeceği, meşru olmayan işlerle dolu olmayacak.

Aksi halde, karşı hesap sorma anlamında taş atılırsa, “camdan evi” başına yıkılır.

Hatta kendi taşları camdan evlerini yıkabilir.

***

Kuzey Kıbrıs’ta camdan ev var mı?

Var hem de çok…

Peki, bu camdan evde oturanlar etrafa taş atmıyor mu?

Özellikle sosyal medya var olmadan önce, attıkları çok oluyordu.

Ancak sosyal medyanın aktif hale gelmesinden sonra, “uyanık” camdan ev sahipleri, taş atma görevini sosyal medyadan birilerine veriyor. Onlar atıyor. Hatta zaman zaman, taş attıranlar bile “Bu tür yayınlar çok ayıp” diyebiliyor.

Sosyal medyada, taş atıcısı bulmak oldukça kolayken, kendileri taş atmayı deneyenler, yine de var.

Birileri uyarsa, vazgeçmezler mi?

Biraz zor.

Özellikle haksız kazanç sahibi olanlar, en küçük dürtüde, öfkeyle karışık tepki koymanın ötesinde çıldırıyor. Çıldırdıkları zaman da ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Camdan evde oturan, etrafına taş atamaz…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.