Hasan Hastürer

‘Boşta tahta var mı?’







Başlığı okuduktan sonra, yazının alt satırlarına bakmadan, ‘Boşta tahta var mı?’ sorusunun yanıtının ne olacağını düşünün bir süre. Canlı canlı bu soruyu duyduğum zaman, ben de ilk anda duraksadım.

***

Dün öğleden sonra Lefkoşa Surlariçi’nde Asmaaltı bölgesinde, biraz vakit geçirip, toplumsal nabzı o bölgeden tutmak istedim.

Şemsettin Bayrakçı, Kumarcılar Hanı’nın kuzeybatı köşesinde Agah Efendi Sokak’ta, mobilya ve döşeme atölye sahibi… Zaman zaman ziyaret ederim. Sohbetini seviyorum. Dün de gittim. Kumarcılar Hanı’nın duvar dibi güneş görüyordu. Oraya oturduk.

Daha önce ziyaret etmeme göre en önemli değişiklik, çalışanların farklı farklı kıtalardan olması.

Türk çalışanlar yanında, Nijeryalı da var, Asyalı da… Köşedeki cafeden, kahvelerimizi Nijeryalı bir çalışan getirdi…

***

Lefkoşa Surlariçi 1974 sonrası Kıbrıslı Türkler tarafından terk edildi. Sonrasında, boşaltılan evleri Türkiye’den gelip, yaşamına burada sürdürmeye karar verenler doldurmaya başladı.

Surlariçinin daracık sokaklarında bir tur atmak, değişimin görülmesine yeter de artar bile.

Surlariçinin demografik yapısı, Kuzey Kıbrıs’ın genel ortalamasından farklıdır.

Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik durumu en alt düzeyde olanların en yoğun olduğu bölge Lefkoşa Surlariçidir.

Çocuklarını eve kilitleyip, gün boyu işe giden anne – babalar var.

Genelleme yapmak istemesem de uyuşturucu pazarlamasında, Surlariçinden gençlerin kullanıldığı yaygın bir kanaattir.

***

Şemsettin Bayrakçı ile kahve içip sohbet edip, ülkenin halini konuşurken yanımıza on yaşlarında bir kız çocuğu yaklaştı.

Saatler çok geç olmasa da bir o yaşta bir kız çocuğunun, sokakta dolanması, bende korku tetiklemesi yaptı.

Dükkanın içine baktı, sonra Şemsettin Usta’ya bakıp, ‘Soba altlığı var mı?’ diye sordu.

Şemsettin Usta, ‘Tam ne istiyorsun?’ diye sorunca, ‘Sobanın altına koyacağız. Halı zarar görmesin’ dedi.

Bunun üzerine Şemsettin Bayrakçı içeriye girdi. Yaklaşık 60 X 60 cm’lik tam da işlerine yarayacak bir ahşap malzeme getirdi.

İstediği ahşap parça gelene kadar konuştuk küçük kızla…

   -Adın ne?

-Mürüde.

   -Kaç yaşındasın?

-10.

   -Hangi okula gidiyorsun?

-Arabahmet İlkokulu dördüncü sınıf.

   -Notların nasıl?

-Anlamadım.

   -Karnedeki notların…

-Derslerim süper olduğuna göre onlar da iyidir.

   -Annen veya babam neden gelmedi ve seni yolladı?

-Babam işte annem de evde çalışıyor.

   -Nerelisin?

-Adanalı.

   -Kıbrıslı değil misin?

-Beş yaşında geldim ama ben Adanalıyım.

   -Sabah kahvaltı yaptın mı?

-Yaptım. Çay, ekmek, patates…

   -Evde etli yemek pişirir mi annen?

-Bazen.

***

   Soba altlığını teslim aldığı zaman çocuğun yüzündeki ifadeyi görmeliydiniz.

   Tahmin ettiğiniz gibi, parasını sormadı… Ve gitmeden önce bir soru daha sordu.

   ‘Boşta tahta var mı?’

   Ben anlamadım ama Şemsettin Usta anladı… Yapılan işlerden geriye kalan ve kullanılmayacak tahta parçası olup olmadığını soruyordu, evde sobada yakmak için.

   Evlerinde klima olup olmadığını sordum. Yanıtı ne mi oldu?

   Soruya soruyla geldi yanıtı…

   O da ne ki?

‘Boşta tahta var mı?’
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.