İnsan dünyayı kendi iç aynasından algılar. Ayna netse hayatla özdeşleşmemiz de berraktır. Ayna kırık ya da buğuluysa, bütünlüğümüz parçalanmış, yaşamımız gölgelidir.
Duyarlılık, dışarıdan model ile öğreniliyor olmakla beraber, içimizde taşıdığımız öz şefkatin dışa vuran yansımasıdır. Kendine merhamet etmeyen, başkasının acısını hissedemez.
Kendi içindeki sıkıntıları aşamayan insan, çevresindekilere ışık olamaz.
Öz şefkat aynamız ne kadar netse, etrafa gösterdiğimiz duyarlılık da o kadar güçlü olur.
Öz şefkat temelinde yapılan araştırmalar, öz şefkati yüksek bireylerin sadece daha az stres ve kaygı yaşamadığını, aynı zamanda empati, merhamet ve yardım etme davranışlarında belirgin artış gösterdiğini ortaya çıkarmıştır.
İç sesin yumuşaklığı, dış dünyaya yaklaşım şeklinin belirleyicisidir. Kendini sürekli olarak eleştiren insanlar, başkalarının duygularına alan açmakta zorlanır. Kendilerine karşı anlayışlı olan insanlar ise çevrelerine karşı doğal bir duyarlılık kazanırlar.
Geçtiğimiz hafta içerisinde, duyarlılığın bir iki dakikalık zaman dilimine sığmış olan bir örneğini yaşadım. Lefkoşa’da bankamatik önünde sıra beklerken yaşlı bir adam, kartını taktıktan sonra kilitlenen ekran karşısında kaygılanmaya başladı. Elleri titriyor, gözbebekleri büyümüş, bakışları boşluğa kayıyordu. Etrafındaki insanlar kendi telaşına dalmış, kimse yaşlı adamın tedirginliğini görmüyordu. Yanına yaklaşarak, “İsterseniz birlikte yapalım,” dedim. Gözlerindeki gerginlik bir anda dağıldı. “Kızım, gözüm iyi görmüyor,” diye fısıldadı. Birkaç tuşa basarak sorunu çözdük. Yaşanan olayda çözülen yalnızca teknik bir sıkıntı değil, çevredekiler tarafından görünmemiş olan bir çaresizlik haliydi.
Başkasının ihtiyacını ve duygusunu görebilme becerisi, onun kırılganlığına yapılmış olan yumuşak bir temastır. Bu temas, duyarlılığın kendisidir.
Eğitim-öğretim süreçlerinde de bu ilişki çok daha görünür örneklerle doludur. Öz şefkati yüksek öğretmenlerin, mesleklerinde daha az tükenmişlik yaşadığı ve öğrencilerinin duygusal ihtiyaçlarını daha kolay fark ettiği birçok araştırmada ortaya çıkmıştır.
Öğretmenin iç aynası bulanıksa, öğrencinin duygu halini anlaması mümkün değildir. İç aynası aydınlık olan öğretmen, sınıfına bilgi ile beraber güven ve görülme hissini de taşır. Öz şefkati yüksek olan bir öğretmen, sesinin tonu, bakışının sıcaklığı, sabrının sınırı ile öğrencisine modeldir.
C.G. Jung’un deyişi ile “Dışarıya bakan rüya görür, içine bakan uyanır.” İçine bakmayan, kendi kırılganlığını görmeyen, öz şefkat pratiği geliştirmeyen insanın duyarlılığı yüzeyde kalır, rüzgarın yönüne göre savrulur. Oysa kendi içine bakabilen, kendi kendiyle dürüst ve merhametli bir ilişki kurabilen insan, problemlere karşı daha dayanıklı, çevresindeki insanlara karşı daha ince ruhlu olur.
Mevlana’nın yüzyıllar öncesinden gelen sözü bütün bu çabayı tek cümlede özetler:
“Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar.”
Bazen sadece bir nefestir ihtiyaç duyulan, bir nefes içimizdeki aynanın buğusunu almaya yeter.
Semay Yücemöz
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı





Yorumlar kapalı.