Ahmet Tolgay

Hayalet avcıları / Atak gerek / Akıllı telefonlarımız





HAYALET AVCILARI: BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi María Angela Holguín’in temaslarına ilişkin açıklamaları arasında “Türk tarafına geçtim” tümcesi de geçince Güney Kıbrıs’ta yer yerinden oynadı…
Ne demekmiş efendim “Türk tarafına geçmek”.
Öyle ya, Rumların karşı tarafında sıfatı belirsiz hayaletler dolanır! Hayaletlerin dolandığı bu gizemli ada yarısı da Türkiye tarafından işgal edilmiş bir toprak parçasıdır!
Bu toprak parçasının vazgeçilmez mutlak sahibi de Rum şürekasıdır!
Ne demek “Türk tarafı”? Ne demek?
Maria Hanımefendi şimdi kendini bu şımarık, fanatik ve ırkçı voyvodalara nasıl affettirecek bilmem…
Ama bilinenler var: “İstenmeyen kişi” ilan edilip adadan kovulması da beklenebilir… Geçmişte buna maruz kalan diplomatlar da var çünkü…
İşte müzmin Kıbrıs sorununun bam teli de burada…
Rum tarafı Kıbrıs Türkünü “somut bir varlık” olarak bile göremiyor… Aldığı eğitim ve kültür gereği…
62 yıldır hep ayni bozuk hissiyat… Hep aynı falsolun muamele… Hep aynı şartlanma…
Bunlarla masada nasıl uzlaşılabilir ki?
“Eşit egemen iki devlet” tezinin en sonunda akılcı bir seçenek olarak gündeme gelmiş olması hiç de boşuna değildir…
Rum’un tüm niyeti “hayalet” olarak algıladıklarını içine çekmek, sonra da kendilerine özgü hayalet avcılığıyla yok etmektir…
“Hayalet Avcıları” filmini görenler bu yorumumu çok daha iyi algılarlar…
*
ATAK GEREK: Rum’a toz kondurtmayan en barışçıl olanlarımız bile Güney’de utancın bulaştığı kapılar önünde uygulanan “bekletme” zulmünden yakınır oldular…
Sosyal medya da, klasik medya da, günlük sohbetler de bu yakınmalarla çalkalanır oldu…
Minval bu üzere…
Karşı ataklarımız olmazsa, hep edilgen kalınırsa, utanç kapılarında ve yollarında canımızı yaka yaka daha çok bekletir bizi bu ırkçı Rum…
Hele de arkasına şu emperyalist güruhu almışsa…
Halkımıza uygulanan inatçı ve kapsamlı izolasyonun güncel yansımasıdır kapılarda olanlar…
Karşı ataklarımızın ne olmasına karar verecek olanlar, özgür irademizle siyasal sorumluluklar yüklediğimiz ve bekamızı emanet etmiş olduklarımızdır…
Bir de diyeceğim şu ki…
İç sorunlarımıza dair her gün çeşitli kitlesel eylem yapılır… Birbirimizi yercesine… Çok meraklıyız bu tür eylemlere…
Peki de, neden toparlanıp bir de şu ırkçı ve uzlaşmaz Rum’un rezilliklerine karşı kitlesel bir eylem yapmayız?
Eminim dünyanın da ilgisini öyle çekecek ki böylesi bir eylem…
Ve Rum’a da öylesine ayar verecek ki…
Ama ne gezer…
Eylem ve miting düzenlemekte uzman olanlarımız barışa halel getirmekten, Rum’u gocundurmaktan korkarlar…
Peki de nerede o barış?
Rum’un hangi hali ve hangi tarafı barışçı?
Kanlı Noel’in 62’nci yıl dönümünde kabinesini EOKA’laştıran Nikos Hristodulidis’ten beklenen ve umulan ne?
Akılcı yanıt isterim sorularıma…
*
AKILLI TELEFONLARIMIZ: İlginç bir dava var yargıda…  Sözde İBAN öğrenme bahanesiyle arkadaşından aldığı cep telefonundan 40 bin TL’yi şıpın işi kendi hesabına aktaran, aslında İBAN’ı çok iyi uygulayabilen o uyanık, Ercan Havalimanı’ndan çıkış yapmaya çalışırken polis tarafından tutuklandı… Şimdi yargıda hesap verecek…
Kıssadan hisse: Akıllı telefonlarımız, kimin elindeyse ona akıl ve hizmet veren özel kara kutularımızdır…
Aman ha, mukayyet olalım, kimseye şu ya da bu şekilde akıllı telefonumuzu kaptırmayalım…
Yoksa aklımız şaşar!

Hayalet avcıları / Atak gerek / Akıllı telefonlarımız
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.