AKEL BİZİ ŞAŞIRTMADI: CTP’nin efsanevi Genel Sekreteri Naci Talat Usar hiç de boşuna dememişti “AKEL’in kuyruğunda maşrapa olmayalım” diye…
O, AKEL yörüngesine girmeyen gerçek bir Türk solundan yana idi…
Onun bu vasiyetine mutlaka sahip çıkılmalı… Toplumsal bekamız gereği…
“Solcu” olduğu gerekçesiyle, Kıbrıs sorunsalı sürecinde Rum Komünist Partisi ve tabii ki en eski Rum partisi AKEL’e sempatiyle bakan bizim bazı solcuları, AKEL bir kez daha düş kırıklığına uğrattı ve karşı köşeye yatırdı…
Çünkü “Sol ve Kıbrıs Sorunu” başlıklı, geçen Cumartesi gün ara bölgedeki “Dayanışma Evi”nde düzenlenen panelde görüldü ki, Kıbrıs sorununu çözmeye ilişkin bir müzakere masası kurulmasında hiç de yardımcı pozisyonunda olmayan bir AKEL var karşımızda yine…
“Eğer AKEL’in pozisyonu buysa bakalım Nikos Hristodulidis’inki nasıl olur” diyor ve düşünüyor şimdi bizim bazı solcularımız…
Aslında AKEL gerçeğini bilenlerimiz hiç de şaşırmadılar ortaya konulan o tavra…
Tumazos Çelebis, AKEL’in Kıbrıs müzakereleri bağlamında en önde gelen isimlerindendir. Cumartesi gün düzenlenen “Sol ve Kıbrıs sorunu” başlıklı panelde AKEL adına bu Çelebis de söz aldı… Ve 6’ncı KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın müzakerelerin başlayabilmesi adına ortaya koyduğu 4 prosedüel şartı teker teker ele alarak partisinin bu konudaki duruşunu net biçimde belgeledi…
Tumazoz Çelebis, Erhürman’ın her maddesine karşı şu görüşleri açıkladı:
“1. Yapay takvimler olmamalı…
2. Garantiler ve asker konusu siyasi eşitlikle birlikte paket halinde ele alınmalı
3. Görüşmeleri Rum tarafı reddederse Kıbrıslı Türklerin statüsünün değişmesi konusu tehlikelidir… Çünkü o zaman ‘ya Türk tarafı reddederse ne olacak?’ sorusu gündeme gelir…
4. Bugüne kadarki müzakerelerde nelerin üzerinde yakınlaşma ve anlaşma olduğunun da netleşmesi gerekir…”
AKEL’in bu çıkışından dolayı düş kırıklığı yaşayan bizim o solculara göre müzakere masasının yeniden kurulabilmesi için öne sürülen bu 4 prosedürel şartın kabulü için yoğun bir çalışma ve ilgili tarafları ikna diplomasisi gerekecektir…
İkna edebileceğimiz de pek mümkün görülmüyor doğrusu…
Bunun nedeni de şu “AKEL bile eğer böyle düşünürse” gerçekçi saptamasındadır…
Kilise ile birlikte 1950 ENOSİS plebisitinin uygulayıcısı, Rum Temsilciler Meclisi ENOSİS kararının imzacısı ve Annan Planı’nın retçisi bu AKEL’in politika ve demagoji oyunları arkasına saklanan gerçek yüzünü görebilmeliyiz…
***
YAĞMURUN GETİRDİKLERİ: Hasretle beklenen yağmur, çok ciddi alt yapı sorunları olan, var olan kadim alt yapıları da hunharca işlemez duruma getirilen KKTC’de yine korkutan bir doğa olayına dönüştü şu son günlerde… Özellikle pazartesi gecesi, KKTC için de, Güney Kıbrıs için de bir korku gecesi oldu…
Sert ve sürekli sağanak yağışlı gecede yağmurun mutluluğunu ve güzelliğini yaşayacak yerde, alt yapı iflasları nedeniyle ülkeye egemen olan kaygıları yaşadık yine…
Yetkililerin, halkımıza zorunlu olmadıkça, kapkaranlık sel yatağına dönüşen sokaklara ve yollara çıkmama çağrısı alt yapı fiyaskomuzun iflasının ifşasından başka nedir ki?.
Apaçık bir insanlık felaketi olan küresel ısınmanın henüz olmadığı eski zamanlarda Muson yağmurları misali adamızı günlerce yıkayan yağmurlarda kazasız belasız daha bir yeşeren bir Kıbrıs’ımız vardı… Şimdilerde ise adamızın sıradan sağanaklarda bile sel yatağına dönüşmesi görgüsüzce ve bilinçsizce yapılaşmanın bize sunabildiğidir…
Bu ilkel yapılaşma sürecinin elan sürmekte olması ise, daha da korkutucu olandır…
Kupkuru kurak ülkemize rahmet ve nimet olan yağmur dalgalarını faciasız atlatmaya dair temenni ve dualarla geçiriyoruz her bereketli yağışı…
Nedenlerini bilmeli ve gereklerini yapmalı…





Yorumlar kapalı.