Getirdiği korkunç maddi hasarın yanı sıra gencecik dört de canımızı alan son sel felaketini yine bir aralık ayında, tam da 7 yıl önce yaşamıştık.. Tarihimizin sayfalarındaki yerine acılı satırlarla oturan o unutulmaz doğa felaketi… Ama asıl önemli olan, bizim bu felaketten çıkarmamız gereken derslerdir… Kıbrıs’ın tarihte izlerini bırakan iklim özelliklerine ve bilimsel imar planlarına uygun yapılaşmalardan hiç şaşmasaydık başımıza bu felaketler gelmez…
KKTC’de 5 Aralık 2018 gecesi yaşanan ve Lefkoşa Girne yolunda dört genç cana mal olan sel felaketindeki kayıtlara geçmiş tespitlere göre 12 ev/bina, 93 yol ve duvar, 90 evin eşyaları ile 143 araç zarar gördü. Çok sayıdaki hayvan da telef oldu…
* * *
Kıbrıs’ın tarihini bilenler bir gerçeğin de farkındadırlar… Adamız kurak bir iklimin sarmalındadır… Yıllarca hiç yağmur yüzü görmemiş dönemleri olmuştur bu adanın… Kuraklık nedeniyle adamız büyük çapta göçler de vermiştir… Ama işte bu kurak topraklara arada bir yağmur geldiğinde de pir gelir doğrusu… Hiç yağmadığı dönemleri telafi etmek istercesine inen yağmur, kupkuru Kıbrıs toprağının alevlenmiş özlemine yanıt verircesine, her yanı seller içinde bırakır…
Felakete dönüşen son yağışların ölçümüne bir baksanıza: Ne demek efendim metre kareye bir anda kovalar dolusu suyun düşmesi?!.. Ve işte eğer biz yerleşim alanlarımızı ve de güzergâhlarımızı bu yağışlardan oluşan su yataklarının üzerine konuşlandırmışsak vay halimize!..
Eski yıllarda da yağışlar bir gelip pir geldiğinde seller oluşurdu… Ama o eski yıllarda sel yataklarının üzerinde kurulmuş yaşam alanlarımız pek yoktu… Klasikleşen Kıbrıs sellerinin eski yıllarda felakete dönüşmemesi işte bu yüzdendir…
Yine de eski sellerin hiç can almadığı iddiasında bulunursak, o iddia boşlukta kalır, yalan olur… Sellerin adeta katliam yaptığı dönemler bile olmuştur… Örneğin Venediklilerin zamanında başkent Lefkoşa’nın ortasından geçen Pedios Nehri’nin her yağışta taşması ve bir seferinde taşkının evleri de basarak yüzlerce insanın ölümüne yol açması, Venediklileri o tarihi mimari önlemlerini almaya zorlamıştı… Venedik’ten getirtilen mühendislerin hazırladığı usta işi zekice planlarla Pedios’un yatağı kent dışına taşınmıştı… Pedios’un adının “Kanlı Dere”ye dönüşmesi boşuna mı?.. Bazı tarihçilere göre 1330’lu yıllarda Lefkoşa’da meydana gelen sel felaketinde 3 bin kişi yaşamını yitirdi… Ve bir diğer doğal afet: 1734 yılında yağmurla birlikte meydana gelen depremde Gazimağusa’da 200 kişi ölmüş ve kentin büyük bir kısmı da harap olmuştu…
18 Ocak 2010 gecesi Trodos’tan kopup gelen seller Güzelyurt yöresini fena halde vurduğunda bu afeti herhangi bir can kaybı olmadan atlatmamız tek tesellimiz olmuştu…
***
Trodos kaynaklı sellerin Kıbrıs’ın yakın tarihine attığı ölümlü facia imzaları da vardır… İşte onlardan biri: 1936 yılı, uzun süreli bir kuraklığın akasından yoğun yağışlı olmuştu yine… Ve Baf’taki Aşelya Deresi üzerinde yaşanan bir trajedi Kıbrıs’ı adeta yerinden oynatmıştı… Bu dere, Trodos’tan akıp Dimi ve Goloni köyleri arasından geçtikten sonra denize dökülürdü… Akıntının darbesinden dere üstündeki köprü yıkılmıştı, ama taşkın suyun yükselmesi bu yıkıntıyı gizlemiş durumdaydı… Bir davanın takibi için özel şoförlü arabasıyla Limasol’a gitmekte olan bölgenin ünlü avukatı Süleyman Şevket’in ölümle buluştuğu yer olur orası… Araba köprü üzerinden geçerken azgın sulara kapılıp sürüklenir… Henüz 28 yaşında olan yaşam dolu genç Türk avukat şoförüyle birlikte o kara günde yaşama veda eder… Cesedi de bulunamaz… Aynı gün, aynı yerde, içi yolcu dolu bir otobüsü daha yutacaktı canavarlaşan Aşelya Deresi…
Herkes tarafından çok sevilen, yoksulların sorunlarını gönüllülükle çözen iyiliksever Süleyman Şevket’in trajik ölümü o tarihte ada çapında büyük üzüntüye neden olur… Ada genelinde günlerce yas tutulur… Hakkında Türkçe ve Rumca ağıtlar yazılır…
1926’da liseden mezun olduktan sonra İngiltere’de hukuk öğrenimi gören Süleyman Şevket, adaya dönünce “Barrister at-law” unvanıyla Baf Kasabası’nda bürosunu açmıştı… Dağaşan (Vretça) doğumlu olan lider ruhlu genç hukukçunun spora büyük tutkusu vardı… Limasol’da “Kıbrıs Türk Atletizm Birliği Yıldızları” adlı takımı oluşturmuş ve bu takımın başkanlığını yürütmekteydi… Sosyal etkinliklere her zaman öncülük eden genç hukukçu, takımı için Limasol’da oluşturduğu kulübün bir bölümünü de kütüphaneye dönüştürerek o bölgede okuma alışkanlığını yaymaya çalışmıştı…
***
Vretçalı Erden Aziz köyüne güzelleme yaptığı “Vretça” başlıklı şiirinde sel kurbanı genç avukatı şu dizelerle anlatır:
“Ne evlâtlar yetiştirdi bu köy / Özker Özgür’ler, Dr İhsan’lar / Barış ateşine odun oldular / ‘Komünist hain’ dendi / Bu vatanseverlere /
Süleyman Şevket de Vretçalı’ydı / Üstüne titrenen genç avukat / Türk’ün Rum’un gözünde insan mı insan / Davalara bakardı / Irk ayırmadan, fakir zengin demeden / Pembe yüzlü, güler yüzlü / Her iki toplumun da sevgilisi / Hayatının baharında / Sellere kurban oldu yazık…”
***
Süleyman Şevket trajedisinden yıllar sonra, 5 Aralık 2018 faciasında yitirdiğimiz Gaye Soyutok’u, Günay Kandaz’ı, Ahmet Kılıç’ı, Tolga Bekçi’yi ve Kıbrıs’ın sellerine tarihimiz boyunca tüm kurban gidenleri rahmetle anarım…





Yorumlar kapalı.