
Son günlerde medyada sıkça yer bulan bir konu var ki aslında yıllardır süregelen bir tartışmanın yansıması niteliğinde: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının ülke içindeki casinolara girişi meselesi. Geçmiş yıllarda, casinolarda yabancı turistlerin yanı sıra Güney Kıbrıs’tan gelen Rumlar da önemli bir yer tutuyordu. Ancak zamanla Güney Kıbrıs’ın büyük bölgelerinde, özellikle Limasol bölgesinde, büyük ölçekli otel ve casino yatırımları yapıldı. Bu gelişmenin ardından kara geçiş kapılarındaki trafik yön değiştirdi; Güney Kıbrıs’tan Kuzey’e geçerek otellerde konaklayan ve şans oyunları salonlarını dolduran Rum misafirlerin sayısı ciddi oranda azaldı.
Güney Kıbrıs’ta açılan bu yeni tesisler, özellikle hafta sonları Kıbrıslı Rumları kendi taraflarında tutmayı başardı. Oysa geçmişte, Kuzey Kıbrıs’ta düzenlenen Rum sanatçılı geceler ve çeşitli etkinlikler nedeniyle Güney’den gelen misafirler otellerde konaklayıp casinolarda vakit geçiriyorlardı. Fakat bu durum Güney için ekonomik bir kayıp oluşturuyordu sonuç olarak.Ve Kuzey için de misafir azalmasına, dolayısıyla şans oyunları salonlarının cirosunda düşüşe neden oldu.Bu durumun somut bir örneği, geçtiğimiz haftalarda yaşanan bir olayla daha iyi anlaşılabilir. Yakın bir arkadaşım, ailesiyle birlikte hafta sonunu geçirmek üzere Limasol’a gitti ve casinoya yakın bir otelde konakladı. Orada geçirdiği iki gün boyunca, herhangi bir polis baskısı ya da tedirginlik yaşamadan rahatça oyun oynayabildi. Ayrılırken eşi, otelin otoparkındaki bazı araçları fark etti ve şu cümleyi kurdu: “Bakar mısın? Bu araçların bazılarını casinoda da görmüştüm. Muhtemelen bizim gibi buraya oyun oynamaya gelen aileler.” Bu aile, hali vakti yerinde ve oyun oynamayı seven bir aileydi. Yani, Kuzey Kıbrıs’ta karşılaştıkları kısıtlamalar nedeniyle, hafta sonlarını geçirmek için Güney Kıbrıs’ı tercih etmişlerdi.
Bu noktada, konuyu farklı bir perspektiften ele alalım. Bugün beş yıldızlı, lüks bir otelin talih oyunları salonu bölümünde Kuzey Kıbrıs vatandaşlarının oyun oynadığı bir ortamı düşünelim. Salonda birçok turist ve Türkiye’den gelen misafirler bulunurken bir anda sivil polisler içeri girerek kimlik kontrolleri yapmaya başlıyor. Bununla birlikte, içeride bir panik havası doğuyor; kimisi sağa sola kaçışıyor, kimisi merdiven aralıklarına saklanıyor, kimisi ise bahçeye yöneliyor. Birçok kişinin kaçış anında yaşadığı tedirginlik, hoş olmayan görüntülere yol açıyor. Hatta bazı yaşlı misafirlerin bu telaş sırasında yere düştüğü dahi görülüyor.
Sonuç olarak, polis Kuzey Kıbrıs vatandaşlarını tespit ediyor, haklarında işlem yapıp dava okuyor ve ardından serbest bırakıyor. Ancak ilginç olan şu ki, tarih tekerrürden ibarettir; aynı kişiler bir süre sonra sinirli bir şekilde yine casinolara dönüyor. Burada üzerinde düşünmemiz gereken kritik noktalar var.
Şans oyunları salonlarının Kuzey Kıbrıs ekonomisine olan katkısı nedir? Geçtiğimiz günlerde Casino İşletmecileri Birliği Başkanı’nın yaptığı açıklamada, otel ve casinoların ülke ekonomisine sağladığı katkının kurumlar vergisinin yüzde 52’sini ve istihdamın yüzde 20’sini oluşturduğu belirtildi. Bu veriler, sektörün Kuzey Kıbrıs için ne denli kritik bir ekonomik unsur olduğunu gözler önüne seriyor. Eğer biz casinolara yönelik aşırı kısıtlamalar getirir ve otellerin kapısına polis dikersek, kendi bindiğimiz dalı kesmiş oluruz.
Bugün dünyanın hiçbir yerinde bir ülke vatandaşına, kendi ülkesindeki casinolara giriş yasağı getirilmesi gibi bir uygulama görülmemektedir. Bazı ülkeler vatandaşlarına kısıtlama babında bazı modeller uygulamaktadır; Giriş bedeli, kart, vergi borç durumu gelir beyanı gibi…Bir diğer düşündürücü nokta ise, bir ülkenin vatandaşı olarak şans oyunları sektörüne sahip olmanın neden bir utanç kaynağı olarak görüldüğüdür. Aksine, casino sektörü sayesinde Kuzey Kıbrıs son derece lüks ve konforlu otellere kavuşmuş, buralarda oynamaya alışan özellikle Arap dünyasının birçok zengini buralarda evler arsalar almışlardır.
Örneğin, Dubai Havalimanı’nda devasa bir reklam panosunda “Kuzey Kıbrıs’ı ziyaret ediniz” ibaresini görmek, bir ülke vatandaşı olarak gurur verici olmalıdır. Bu noktaya kolay gelinmedi. Bu başarıyı elde edebilmek için yıllarca büyük çabalar sarf edildi. Otelciler Birliği Başkanı Sayın Dimağ Çağıner ile birlikte Almanya’da Kuzey Kıbrıs tanıtımı yaparken, Güney Kıbrıs’ın şikayeti üzerine neredeyse tutuklanma noktasına gelmiştik. İşte bu kadar emek verilerek kazanılan bir turizm modeli sağlam bir temele artırmak gerek. Bu bağlamda, parlamento ve hükümet, ülke menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu meseleye akılcı bir çözüm getirmelidir. Sektörü sekteye uğratmadan, vatandaş haklarını da gözeterek bir denge kurulmalıdır. Unutmamalıyız ki, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin önemli yapı taşlarından biri olan bu sektörü korumak, ülkenin geleceği için büyük önem taşımaktadır.
Yorumlar kapalı.