Hasan Hastürer

Laf bolluğu ile iş kıtlığı arasında derin bir uçurum varsa…





   Bizim buraları, Doğu ile Batı kültürünün tam sınırı üzerindedir.

   Kısmet oldu Avustralya’dan Amerika’ya kadar pek çok ülke gezdim. Hem devlet yapısı hem de sosyal, kültürel yaşamı gözledim.

   Batı’ya gittikçe, siyasetçi az, yaptığı işler çok konuşur.

   Makam odaları da gösterişli değildir.

   Berlin’de Bakanlar Kurulu toplantı salonunda  AB genişleme süreciyle ilgili bir atölye çalışmasına katılmıştım. Gösterişten uzak, çok sade bir toplantı salonuydu.

   Doğuya gittikçe makam odaları gösterişlidir. Hem de abartılı…

***

Avrupa’dan AB sınırları dışında doğuya gidildiği zaman içi boş laflar, işlerin yerine konulmaya çalışılır. Halbuki yüz kilometre laf, bir cm işten değerli olamaz.

   Toplumsal hayatımızda lafın kıymeti her zaman büyük olmuştur. Kıbrıs kahvehanelerinde, Meclis ve siyaset meydanlarının kürsülerinde, hatta aile sofralarında bile en kolay yapılan konuşmaktır.

İş yapma ise nedense hep ikinci plana konulur, ötelenir.

   “Bir gün yapacağız”, “Çalışıyoruz”, “Gündemimizde”, “Bakarız”, “Merak etme o iş bende” gibi cümleler, iş yapmanın yerini tutacak sanılır.

   Oysa laf, sadece havada uçuşan hecelerden ibarettir; gerçek bir emeğe dönüşmediği sürece toplumun yarasına merhem olmaz.

***

   Bir ülkede sorunlar konuşuluyor; ama çözülmüyorsa, orada laf bolluğu ile iş kıtlığı arasında derin bir uçurum var demektir. Bu uçurum, sadece hükümetlerin, yerel yönetimlerin ya da kurumların değil, aynı zamanda toplum genelinin içinde bulunduğu düşünce tembelliğinin sonucudur. Çünkü biz, “bir şey söylemenin”, “bir şey yapmaktan” daha kolay olduğuna çoktan inanmış insanlarımızın ezici çoğunluğu.

***

Bugün memleketin sokaklarında yürürken her taşın altından bir sorun çıkar.

Alt yapıda, sağlıkta, eğitimde, kısaca hayatın her alanında ya sorunlar, ya da yapılacak olanlar konuşulur.

Konuşulur, konuşulur, konuşulur… Çünkü icraat, sorumluluk ister; laf ise sadece ağız.

Kıbrıslı Türklerin, halkımızın söze gereğinden fazla değer verdiği bir gerçek.

   Bir siyasinin, bir yöneticinin yaptığı konuşmaya bakıp onun iş yaptığını sanılıyor.

   Oysa konuşanla, çalışan arasındaki fark, ancak zamanın vicdanında ölçülür. Kuzey Kıbrıs’ta kimin gerçekten tuğla, kimin sadece kelime dizdiğini anlamak için uzun uzun düşünmeye bile gerek yoktur; sonuçlara bakmak yeterlidir.

***

Laf işin yerini tutar mı? Tutmaz. Tutmamalı.

Ama halkımız izin veriyor. Çünkü toplum olarak, her seçim dönemi, her kriz anı, her gündem değişikliğinde bir kez daha sözlere kapılıyoruz.

Sözün büyüsüne, konuşmanın kolaylığına terslim olunuyor.

   Oysa en büyük değişim sessizce yapılan işlerde saklıdır. Bir doktorun gece nöbetinde kurtardığı bir can, bir öğretmenin sınıfta değiştirdiği bir hayat, bir işçinin alın teriyle diktiği duvar… Bunlar konuşmaz, ama çok şey anlatır.

***

   2026 Bütçe Görüşmeleri dün başladı. Mecliste 10 gün süreyle LAF DÜELLOSU YAŞANACAK…

Bu memlekette artık lafa değil, işe ihtiyacımız var.

Lafla peynir gemisi yürür mü? Yürümüyor işte. Geçen yıllar bunun en net kanıtı.

Bu nedenle yapılması gereken; konuşulanı  değil, yapılanı takip etmek.

Sözü alkışlamayı bırakıp, sonucu sorgulamak.

Çünkü toplum olarak beklediğimiz değişim ancak böyle başlar.

   Laf işin yerini tutmaz; tutsaydı bugün bambaşka bir ülkede yaşıyor olurduk. Kelimeler çok kullanıldı, sıra icraatta olsun. Yoksa bu kafayla yıllar geçse de yine aynı soruyu soracağız: Lafla nereye kadar?

Laf bolluğu ile iş kıtlığı arasında derin bir uçurum varsa…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.