Hasan Hastürer

Gerçek taraf olmak, hakikatin ve adaletin yanında durmaktır…





Tarafsızlık ahlaksızlıktır…

Taraf olunması gereken yerde, “TARAFSIZIM”, güçlüden yana taraf olmaktır.

Tarafsızlık değil ahlaksızlıktır.

“Gazeteci tarafsız olmalı” dediklerinde de düzeltir, “OBJEKTİF OLMALDIR” derim. Taraf olunması gerekirse de taraf olunur, gerekçesi de izah edilir.

***

Bir toplumun vicdan terazisi bozulduğunda, ilk çatırdayan kavram tarafsızlıktır. Tarafsızlık…

TARAFSIZLIK, ne kadar da masum bir kelime gibi görünür. Oysa çoğu zaman, haksızlık ile arasında incecik bir perde vardır. Tam da bu nedenle yıllardır yazarım: Bazı durumlarda tarafsızlık, en büyük ahlaksızlıktır. Çünkü bazen “ben karışmam” diyen, aslında en kirli tarafta saf tutar.

   Susmak, yanlışın gölgesinde saklanmaktır.

                                                                         ***

Benzetmede hata olmaz, hatasız benzetme olmaz.

   Toplumsal meselelerin ortasında durup “ben tarafsızım” demek, suyun içine düşen çocuğu seyretmek gibidir. Elini uzatmıyorsan, o çocuğun suya düşmesinde olmasa bile boğulmasında payın var demektir.

   İnsan yalnızca yaptığıyla değil, yapmadığıyla da sorumlu değil midir?

Adaletin tecelli etmesi için bazen bir ses yeter. O ses çıkmadığında, sessizlik suça ortak olur.

***

   Kıbrıs’ın sohbet ortamlarında “Aman bana dokunmasınlar”ı çok duyarız.

   Bu cümle, tarafsızlık zırhına sarılmış bir korkunun ürünüdür.

Bu tutum, toplumun çürümesini hızlandırır.

Adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir yerde tarafsız kalan kişi, artık adaletsizliğin tarafına geçmiş demektir.

   Haksızlığa karşı durmayan, haksızlığın güçlenmesine katkı yapar. Bu katkı kimi zaman bir sessizliktir, kimi zaman bir bakış, kimi zaman da hiçbir şey yapmamaktır.

***

   Gerçek taraf olmak, bir siyasi partinin ya da bir grubun arkasına dizilmek değildir. Gerçek taraf olmak, hakikatin ve adaletin yanında durmaktır.

   Bir yerde hakikatin sesi bastırılıyorsa, baskıyı uygulayanla sessiz kalan arasında ahlaki fark giderek azalır.

   Sözünü söylemeyen, korkunun limanına demir atar, toplumun geleceğine ihanet eder.

   Çünkü, bilip de, görüp de, susanların  suskunluğu, zalimin en büyük koruyucu zırhıdır.

***

   Tarafsız olduğunu söyleyen kişi, çoğu zaman kendini, suçun, yanlışın parçası olduğunu hissederek aklamaya çalışır.

   Oysa toplumsal yaraların büyüdüğü, insanların yoksullaştığı, kültürel anlamda adalet terazisinin kırıldığı bir ülkede, tarafsızlık bir gurur nedeni değil, bir kaçıştır. Bu kaçış, bazı durumlarda bireyi korur belki ama, toplumu çökertir.

   Çünkü haksızlık, karşısında durulmadıkça büyür; büyüdükçe meşrulaşır; meşrulaştıkça normalleşir. Normalleşmiş haksızlık ise en tehlikeli olandır.

                                                                                     ***

   Kıbrıs’ın tarihine baktığımızda, cesur insanların toplumu nasıl dönüştürdüğünün, ya da dönüştürme yönünde şiddaladığı, dürttüğü, çok da olmasa örneklerini görürüz. Onlar içinde çok ağır bedeller ödeyenler de oldu.. Bedel ödediler, yalnız kaldılar, dışlandılar ama doğru bildiklerinden dönmediler. Çünkü bilirlerdi ki doğruya taraf olmak, insanın hem kendine hem topluma borcudur.

Acı ama gerçek, bu bağlamda toplumsal borcunu ödeyenler azınlıktadır.

***

Bugün de aynı borç omuzlarımızdadır.

   Adaletsizliğe karşı taraf olmak, bir öfke değil, bir vicdan meselesidir.

   Haklı olanın yanında durmak, bir cesaret meselesi değil, bir insanlık görevidir.

   … Ve unutmayalım: Taraf olmayan, tarafsız kalan kişi; gerçekte güçlü olanın yanlışına hizmet eder.

Bu yüzden özü tekrar etmekte yarar var…

   Bazı zamanlarda tarafsızlık, en büyük ahlaksızlıktır. Çünkü haksızlığın olduğu yerde sessiz kalmak, zalime alkış tutmaktır.

Gerçek taraf olmak, hakikatin ve adaletin yanında durmaktır…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.