Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta bulunduğu iki günlük süre zarfında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterresile baş başa görüşmüş ardından da BM Genel Sekreteri Guterres’in ev sahipliğinde Rum Lider Nikos Hristodulidis ile düzenlenen üçlü görüşmeye katıldı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, gerçekleştirdiği ikili ve üçlü görüşmelerin ardından açıklamalarda bulunmuştur. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yaptığı açıklamalarında;
-BM Genel Sekreter Guterres ile yapıcı ve samimi bir görüşme gerçekleştirdiklerini, Kıbrıs’ta güven ve iş birliği inşasına yönelik değerli çabaları için kendisine teşekkür etiğini,
-BM Genel Sekreter’inin Kişisel Temsilcisi MaríaÁngelaHolguín’in üzerinde mutabık kalınan girişimler çerçevesindeki katkılarını ve yapılacak üçlü toplantıya hazırlık sürecindeki çalışmalarını takdir ettiğini,
-Görüşmeye katılımının, Türk tarafının diyaloga açık olduğunun ve iki halk arasındaki temasların geliştirilmesine verdiği önemin açık göstergesi olduğunu,
– İki devletin iş birliğine dayalı çözüm önerisine dayanan yeni siyaseti BM ve diğer tüm muhataplara aktardığını,
-Kıbrıs’ta federasyon çatısı altında çözüm arayışının sona erdiğini, Kıbrıs’ta bu kapsamda iki devlet arasındaki iş birliğinin geliştirilmesinin büyük öneme sahip olduğunu,
– Rum tarafının yeni sınır kapılarının açılması için dahi adım atmadığını ve iş birliğine yanaşmadığını,
-Rum tarafının sürekli silahlandığını ve Kıbrıs Türk Halkının bundan rahatsız olduğunu,
-Rumların, Kıbrıs Türk Halkının her alandaki adımlarını, hatta hellim ihracatını bile engellemek için adım attığını,
-Kıbrıs Türk Halkının, Orta Doğu’da yaşanan talihsiz gelişmeleri ve özellikle İsrail’in Filistin’de işlediği soykırımı derin endişe ve üzüntüyle yakından takip etmekte olduğunu,
-Filistin Devleti’nin resmen tanınması ve iki devletli çözümün desteklenmesi yönündeki kararları memnuniyetle karşıladıklarını,
-Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında bir kez daha uluslararası topluma KKTC’nin resmen tanınması ve Kıbrıs Türk halkına uygulanan insanlık dışı izolasyonun kaldırılması çağrısını memnuniyetle karşıladığını, KKTC’ye verdiği destek ve Kıbrıs Türk Halkına uygulanan insanlık dışı tecridin kaldırılması çağrısı için teşekkür ettiğini, bu çağrının KKTC’nin zeminini daha da güçlendirdiğini TBMM’nin bu çağrıya ve KKTC’ye verdiği güçlü desteğin büyüm önem taşıdığını,
-İki devletli çözüm siyasetine destek veren tezkereyi Meclis’te oy birliğiyle geçirmenin zamanın geldiğini,
-Egemenlikten, devletten, Türkiye’nin garantörlüğünden asla vazgeçilmeyeceğini,
-Yapıcı öneriler ve temaslara büyük önem veren Türk tarafının iki devletin iş birliğine dayalı açılımlar yapmak istediğini,
-Mart ve Temmuz aylarında Kıbrıs Rum tarafıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, iki taraf arasında güven inşa etmek ve yeni girişimlerde bulunmak konusunda mutabakata varıldığını,
-BM Genel Sekreteri’nin himayesinde yapılacak üçlü toplantıya iyi niyet ve iyimserlikle yaklaşacağını,
-Görüşmelerin, hâlen masada olan yeni sınır kapıları, ara bağlantılar, elektrik ve su gibi konularda somut ilerlemeye zemin hazırlamasını umduğunu,
-Bu adımların günlük yaşamı iyileştirecek ve ada genelinde halklar arası iletişimi güçlendireceğini,
-Temel mesajının açık olduğunu; Kıbrıs’taki iki halkın acilen iş birliği kültürü yaratması gerektiğini,
-50 yılı aşkın süredir sürdürülen federal temelli müzakerelerin tamamının başarısızlıkla sonuçlandığını, sahadaki gerçekleri dikkate alan yeni bir yaklaşımın artık zorunlu olduğunu ve bu zeminin artık tükenmiş olduğunu
-1968’den bu yana yürütülen tüm süreçlerin, 2004 Annan Planı’nın ve 2017 Crans-Montana görüşmelerinin aynı sonuçla, yani Rum tarafının reddiyle sona erdiğini,
-Rum tarafının, Kıbrıs Türk Halkıyla eşitlik temelinde güç ve refah paylaşma iradesine sahip olmadığını,
-Kıbrıs Adası’nda, her biri kendi demokratik kurumlarına, kimliğine ve hedeflerine sahip iki halk bulunduğunu,
-Herhangi bir çözümün sürdürülebilir olması için, egemen eşitliğimize ve uluslararası statümüze dayanması gerektiğini,
-İki taraf arasında özellikle ticaret, halk sağlığı, çevre ve kaynak yönetimi gibi alanlarda iş birliği ortak öncelik haline gelmesi gerektiğini,
-İklim değişikliği, salgınlar ve enerji güvenliği gibi küresel zorlukların, siyasi çözüme ulaşılana kadar iş birliğini zorunlu kıldığını,
-Ada’da eşitlik, onur ve karşılıklı saygı temelinde etkileşimi teşvik eden yapıcı düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu,
-Uluslararası toplumun Kıbrıs Türk Halkına verdiği sözleri yerine getirilmesini, izolasyonları kaldırılmasını, doğrudan ticaretin, doğrudan uçuşların ve doğrudan temasların önünü açılmaları gerektiğini,
-Kıbrıs Türk tarafı olarak eşitlik, saygı ve karşılıklı anlayış temelinde yapıcı düzenlemeler için çalışmaya devam edeceklerini,
-Beş yıldır enerji, ticaret, turizm, çevre, insani konularda yapıcı öneriler sunduğunu,
-Özellikle Haspolat ve Akıncılar’da yeni sınır kapılarının açılmasının önemini, bu adımların, halklarımızın günlük yaşamını kolaylaştıracağını ve güven yaratacağını, ancak Rum zihniyetinin burada da kendini gösterdiğini,
-Geçtiğimiz Temmuz ayında New York’ta üzerinde uzlaşılan dört yeni girişimi, bu girişimlerin sembolik kalmaması gerektiğini ve hayatı doğrudan etkileyen somut projelere dönüşmesi gerektiğini bu doğrultuda Kıbrıs Türk tarafının da buna hazır olduğunu,
-Rum liderin birkaç gün önce Genel Kurul kürsüsünden tahammülsüzlük, düşmanlık ve hakaret dolu sözler sarf ettiğini, bu samimiyetsizliğin çözüm veya güven arttırma arayışına değil, gerilime hizmet ettiğini,
Rum tarafının son dönemde; INTERPOL mekanizmalarının suiistimali, Türk tarafıyla temas eden devletlerin ve devlet yetkililerinin hedef alınması, Limasol yangını sırasında yardımımızın reddedilmesi, yeni geçiş kapılarına engel olunması ve artan silahlanma yatırımları ve şimdi KKTC’nin en önemli ihraç ürünü olan hellimin başka ülke pazarlarına girmesini engelleme siyaseti iki taraf arasındaki güveni zedeleyen adımlar olduğunu,
Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarına erişmek, özden gelen haklarının teyidini görmek istediğini, Rum tarafının samimiyetsiz ve tek yanlı tutumuna rağmen vizyonun açık olduğunu, Egemen eşitliğimizin ve eşit uluslararası statümüzün teyidiyle başlayacak süreçte, iki devletin iş birliğine dayalı bir uzlaşıyla, adada kalıcı barış ve istikrar sağlanacağını, öğretilmiş çaresizlikleri aşarak, büyük bir özgüvenle çocuklarımız için geleceğe yüründüğünü, liderlik sorumluluğunun Kıbrıs Türk Halkını bu hedefe kararlılıkla taşımak olduğunu ifade ederek vurgulamıştır.
Sonuç olarak; görüldüğü üzere KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, son beş yıldır durmadan ve duraksamadan, Kıbrıs Türk Halkının uğramış olduğu tüm haksızlıkları uluslararası kamuoyuna aktararak çözümü yönünde atak bir diyalog ve diplomasi trafiği sürdürmektedir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın atak diyalog ve diplomasi trafiğinin sonucu olarak BM’de artık Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik olarak federasyondan bahsedilmeyip Türk tarafının ortaya koyduğu iki taraf arasında ortak bir zemin bulunmadığı görüşü kabul görmüştür. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, son 5 yıldır, iki devletin iş birliğine dayalı çözüm önerisine dayanan yeni siyaseti BM ve diğer tüm muhataplara iletmiş ve iletmeye de devam etmektedir…
Yorumlar kapalı.