KKTC sahillerine peş peşe vuran cansız bedenler, mülteci dramının en acı tablosunu da gözler önüne seriyor.
Lübnan’dan çıkan gemi kayıp.. Mülteci Hakları Derneği Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme Projesi Hukuk Danışmanı Melis Türkkal, benzer zamanlarda Antalya kıyılarına da vuran cesetlerin ardından Türkiye’den yapılan açıklamada Lübnan’daki kayıp gemiye işaret edildiğini dile getiriyor.
Elif ŞEN ÇATAL/Ayşe BULUT
Kimi savaştan kaçıyor, kimi daha iyi bir yaşamın kapılarını aralamak için şansını denemek istiyor. Can güvenliği olmadan, kimi zaman tüm sevdiklerini geride bırakarak, kimliksiz, düşüyorlar yollara… Artlarında bıraktıkları toprakları, aileleri, düzenleri…
Onlara verilen isim ortak; onlar, ‘Mülteci’ olarak servis ediliyor haberlerde. Kimi zaman canlı ele geçiriliyorlar, kimi zaman umuda yolculuk yarım kalıyor. Mültecilerin cansız bedenleri zaman zaman kıyılara vuruyor.
2024 yılının Ocak ayında toplam 5, geçtiğimiz gün de 1 cansız beden KKTC kıyılarına vurdu.
Umuda yolcuk onların ki… Umudun son bulduğu yer ise Akdeniz kıyıları… Ortadoğu’nun kanlı coğrafyasında daha iyi bir yaşam, belki de çocuklarını korumak için yola koyulan mültecilerin cansız bedenleri, vurdukları kıyılarda şimdi gömülmek için devam edecek hukuki süreci bekliyor.
Kıyılara vuran cansız bedenlerle ilgili prosedürün nasıl işlediği konusunda KIBRIS muhabirinin sorularını yanıtlayan Mülteci Hakları Derneği Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme Projesi Hukuk Danışmanı Melis Türkkal, cansız bedenlerin hangi ülkeden KKTC kıyılarına vurduğu ve kimliklerinin tespiti için işlemler yapıldığını anlattı.
Lübnan’dan çıkan gemi kayıp
KKTC ve Türkiye’de Antalya ilinin sahillerine, Ocak ayında peş peşe cansız bendenler vurdu. Üzerlerinde kimlikleri bulunamayan, çürümeye yüz tutmuş cesetler, KKTC makamlarını da harekete geçirdi. Türkkal ve birlikte çalıştıkları dernek üyelerinin, ilk adımı Dipkarpaz ve İskele Karakolu’yla iletişim kurmak oldu. Yapılan araştırmalar neticesinde Lübnan çıkışlı bir geminin Aralık ayından itibaren kayıp olduğu yönündeki bilgiyle farklı bir perde aralanıyor. Lübnan’dan çıkan ve kayıp olan gemide kaç kişi vardı ve kıyıya vuran cesetler bu gemide hayatını kaybedenlere mi ait?
Türkkal, konuya dair açıklamasında cesetlerin üzerinde kimlik bulunmaması, cesetlerin tanınmaz hale geliyor olması ve birkaç cesedin üzerinden de Suriye’de üretilen eşyaların bulunması nedeniyle polisin cesetlerin mülteci olabileceği şüphesi üzerinde durmasına neden olduğu bilgisini paylaşıyor.
Veriler şüpheyi güçlendirdi
Benzer zamanlarda Antalya kıyılarına da vuran cesetlerin ardından Türkiye’den yapılan açıklamada Lübnan’daki kayıp gemiye işaret edildiğini dile getiren Türkkal, KKTC polisinin de şüphesinin güçlendiğini ifade ediyor.
Kayıpların sayısına dair net bir rakam bilinmese de Türkkal’ın öngörüsü ortalama 90 insanın, Aralık ayından beri kayıp olan gemide bulunabileceği yönünde. Türkkal, durumun vicdan yaralayan kısmına derin bir vurgu daha yapıyor: “İçlerinde çocukların da olduğunu düşünüyoruz” ve ekliyor; “Bu çok korkunç bir şey…”
“Bu konu KKTC’nin problemidir”
Türkkal, cesetlerin KKTC sularına vurduğunu, bu yüzden de konunun meydana gelmesiyle birlikte Polis Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’yla irtibata geçtikleri süreci anlatıyor. Bu, artık Ortadoğu’dan çıkıp KKTC sularına gelmiş bir konu. Türkkal; “Bu KKTC’nin problemidir. Eğer bu sınırlar içindeki sahillere ölü bedenler geliyorsa; devlet bu konuyu araştırmak zorundadır. Biz, bu sorumluluğu ilgili makamlara da anlattık. Polis Genel Müdürlüğü’nden de olumlu dönüşler aldık. Ülkedeki farklı sahil bölgelerinde de farklı cesetler olabilir mi diyerek PGM soruşturma başlattı.” sözleriyle anlatıyor sürecin devamını.
“Konuyu araştırmak devletin sorumluluğu”
PGM’nin genişlettiği soruşturmaya ek olarak Türkiye’deki veri tabanında DNA örneklerine dair bir eşleşme olup olmadığı yönünde de araştırmaların sürdürüldüğünü anlatan Türkkal, bunun yanı sıra kıyıya vuran cesetlerin Güney Kıbrıs’taki mültecilerle bir bağının olup olmadığı yönünde de araştırmaların sürdürüldüğünü dile getiriyor. KKTC polisinin Güney Kıbrıs’taki Bilgi Edinme Merkezi’ne yazdığı dilekçeyle cesetlerle bağlantılı olabilecek isimlere ulaşılmaya çalışılacak.
Türkkal, bu tür konularda etraflıca, tüm detayların ele alınmasının bir devlet sorumluluğu olduğunun da altını çiziyor.
Vatanlarından uzakta gömülüyorlar
Peki, araştırmaların sonucunda hiçbir veri ya da bilgi elde edilemezse… O zaman ise umuda yelken açan gemiden geriye kıyıya vuran cesetlerin son durağı mezarlık oluyor. Devlet, cesetleri hiçbir soy bağı bulunmayan, kimliği tespit edilemeyen şahısların gömülmesini sağlıyor
Empatiyle yaklaşılması gereken bir konu
Madalyonun diğer tarafında ise sağ olarak ülkeye ulaşan mülteciler. Burada da dramın başka bir boyutu dikkat çekiyor. Türkkal, bu durumda da dram diye tabir edilebilecek hikayelerin varlığına dikkat çekiyor.
Hayatın her anında, her alanında ihtiyaç duyulan empatinin mülteci konusu konuşurken de etkin şekilde devreye sokulması gerektiğini savunuyor Türkkal ve devam ediyor;
“Ben sadece insanların kendilerine şu soruyu sormasını istiyorum: “Bir ülkede, belirli bir statüyle yaşıyorsunuz, sığınmacı ya da mültecisiniz. Ve yaşadığınız o ülkede akrabalarınızın kaybolduğunu biliyorsunuz. Onlardan haber alamıyorsunuz. Denizde ölmüş olabilirler. Ne hissederdiniz?”
“Yasa yok!”
Bir diğer üzerinde durulması gereken konu ise ülkemizde her hangi bir mülteci ya da sığınmacı mevzuatının olmaması. Yasa, yok! Olmadığı için deniz yoluyla düzensiz olarak ülkemize gelen herkesin akıbeti aynıdır.Kişiler, polis tarafından tutuklanırlar. Tutuklandıktan sonra mahkemeye çıkartılırlar, mahkeme sürecinde genellikle tutuklulukları devam eder ve cezaevine gönderilirler. Ardından da mahkeme tarafından uygun görülen bir ceza verilir.Ve daha sonra da KKTC’den ihraç edilirler.”
İhraç sürecinin nasıl işlediği yönünde de açıklamalarda bulunan Türkkal, coğrafi yakınlık nedeniyle ülkeye genelde Suriye’den mülteci geldiğini, Suriyeli mültecilerin de kendi ülkelerine değil, Türkiye’ye ihraç edildiğini dile getiriyor.
“İki temel unsurdan biri ihlal ediliyor”
Mülteci hukukunun bu noktada iki temel unsurunun devreye girdiğini ifade eden Türkkal, konuya dair değerlendirmesini şu sözlerle ifade ediyor.
“Kişileri, ülkelerinden kaçarak size sığındıkları için cezalandırmamanız gerekir. Bir diğer madde ise kişileri, zulüm göreceği ülkeye geri göndermemeniz gerekir. Mülteci hukukunun iki temel prensibi budur. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki kurallardır bunlar. Biz, bunlardan birini aşmadık, biz cezalandırıyoruz sığınma mekanizmasının olmamasından dolayı… Biraz daha vicdan rahatlatan kısmı ise doğru olduğunu düşünmemekle birlikte kendi ülkeleri yerine Türkiye’ye göndermemiz oluyor.”
Dipkarpaz Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandılar
Öte yandan, ülkelerindeki savaştan kaçan suçsuz insanlar Akdeniz’e açılarak farklı bir ülkede yeni bir hayat kurmak istiyor ancak bu tehlikeli yolculuğun sonunun nasıl biteceği tam bir muamma.. Şanslı olanlar bir kara parçasına çıkabilirken, şanssız olanlar ile alabora olan tekneler nedeniyle hayatlarını kaybediyorlar.
Son dönemde gerek ülkemizin kıyılarına sıklıkla cansız bedenler vurmaya başladı.
Karpaz bölgesinde son bir ayda iki kadın, iki erken olmak üzere 4 ceset çıkarıldı. Kaçak göçmen olduğuna inanılan cesetler dün Erenköy – Karpaz belediyesi tarafından polis eşliğinde Dipkarpaz mezarlığına defnedildi.
Belediye çalışanları ve polislerin uğraşlarıyla defnedilen cansız bedenler için mezarları başında cenaze namazı kılındı.
Cenaze törenine Dipkarpaz Karakol Amiri Mustafa Yıldız Dipkarpaz Karakol Çavuşu Hüseyin Sevindik köy imamı bazı belediye çalışanları ve bazı vatandaşlar katıldı.
Bir ayda 4 ceset
8 Ocak 2024’te Bafra oteller bölgesinde kayalar üzerinde vücut bütünlüğü tamamen bozulmuş kadın cesedi bulunmuştu. 14 Ocak 2024’te Dipkarpaz’daki Piknik Burnu mevkinde kayalar üzerinde bir erkek cesedi tespit edilmişti. 19 Ocak 2024’te Dipkarpaz Şelonez bölgesinde güney sahil şeridinde vücut bütünlüğü tamamen bozulmuş bir başka kadın cesedi kıyıya vurmuştu. Son olarak da 5 Şubat 2024’te Dipkarpaz kuzey sahil şeridi İncirler mevkisinde sahil kenarında vücut bütünlüğü tamamen bozulmuş bir ceset daha bulunmuştu.
Yorumlar kapalı.