

İsias Otel davası altıncı duruşması Türkiye saatiyle bugün saat 10.00’da başladı. İki gün sürecek duruşmadan karar çıkması bekleniyor.
CANLI AKTARIM – Mahkemeden detaylar…
Ahmet Bozkurt’un karısı ve kızlarının avukatı, ev hanımı Ulviye Bozkurt ve Adıyaman dışında yaşayan Şule Özbek ile Seda Zeren’in binanın yapımı ve yıkılmasından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını söyledi.
12 tanık dinlendiğini, sanık Ahmet Bozkurt ve eşinin otele ara sıra çay-kahve içmeye geldiklerini söylediğini anımsatan avukat, “Dahli olmayan bir eylemden dolayı cezalandırılmaları düşünülemez. Müvekkillerimin bir kusuru olmadığını düşünüyorum.” dedi.
Avukat, müvekkilinin beraatını ve tutuksuz olanların da adli kontrol şartının kaldırılmasını istedi.
Şampiyon Melekler Davasında Karar Açıklandı
Şampiyon Melekler davasında mahkeme, 11 sanık hakkında kararını açıkladı. 4 sanık beraat ederken, diğer sanıklara çeşitli hapis cezaları verildi. İşte kararlar:
Ahmet Bozkurt: 17 yıl 17 ay 7 gün hapis
Mehmet Fatih Bozkurt: 18 yıl 28 ay 28 gün hapis
Erdem Yıldız: 17 yıl 17 ay 7 gün hapis
Halil Bağcı (mühendis): 7 yıl 16 ay hapis
Hasan Aslan: 15 yıl 16 ay 20 gün hapis
Mehmet Göncüoğlu: 7 yıl 16 ay hapis
Beraat Eden Sanıklar:
Efe Bozkurt: Beraat etti ve tazminat hakkı kazandı.
Bilge Açık: Beraat
Ulviye Bozkurt: Beraat
Şule Özbek: Beraat
Seda Zeren: Beraat
Mahkeme sonucunda toplam 11 sanıktan 4’ü beraat ederken, diğer sanıklara değişen sürelerde hapis cezaları verildi.
Şampiyon Meleklerin Davasında Karar Birazdan Açıklanacak
Şampiyon Meleklerin aileleri ve avukatları, adliye sarayına giriş yaptı.
Mahkeme kararının kısa süre içinde açıklanması bekleniyor.
Mahkeme Kararı İçin Ara Verdi
Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanıklar son sözlerini söyledi.
Sanık Ahmet Bozkurt, “Ben suçlu değilim, bana iftira atılıyor. Tahliyemi talep ediyorum. 73 yaşındayım, sağlık sorunlarım var,” dedi.
Fatih Bozkurt ise suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Erdem Yıldız, “İllaki beraat için bugün ya da yarın,” ifadelerini kullandı. Halil Bağcı, “Söyleyecek bir şeyim kalmadı, adaletinize sığınıyorum,” diyerek mahkemeye güvendiğini söyledi. Mehmet Göncüoğlu da beraatini talep etti.
Mahkeme heyeti, müzakere için gece 02.00’de toplanarak hükmü açıklayacağını duyurdu.
Zeren’in avukatı
Ahmet Bozkurt’un kızı Seda Zeren’in avukatı da, Zeren’in, ilkokulu bitirdikten sonra Adana’ya giderek, eğitimine orada devam ettiğini ve sonra orada evlendiğini söyledi.
Müvekkilinin hiçbir şekilde şirket yönetiminde yetkisi ve söz hakkı olmadığını, otele sadece arada çay kahve içmeye gittiğini anlatan Avukat, müvekkilinin beraatını istedi.
Efe Bozkurt’un avukatı
Efe Bozkurt’un Avukatı da, Bozkurt’un, binanın yapım tarihi ile yaşına bakıldığında hiçbir sorumluluğu olamayacağının ortada olduğunu kaydetti.
“Yönetim Kurulu Üyesi olması dışında bir bağlantısı yok otelle…” diyen avukat, Bozkurt’un, 2016’da üniversiteden mezun alarak, yüksek lisansına devam ettiğini, 2021 yılında yönetim kurulunda olduğunu anlattı. Son bilirkişi raporunu kabul etmediklerini belirten avukat, müvekkilinin beraatını istedi.
Özbek ve Zeren’in avukatları
Şule Özbek ve Seda Zeren’in avukatları da, sadece yüzde beşlik hisseyle şirkete ortak olunmasının, “yönetimde söz hakkı olunduğu” anlamına gelmediğini, müvekkillerine herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceğini belirttiler. Avukatlar, müvekkillerinin, adli kontrol hükümlerimin kaldırılmasını talep ettiler.
Bağcı’nın avukatı
Halil Bağcı’nın avukatı da, müvekkilinin fenni mesul olduğuna dair bir iddia ortaya konulamadığını söyledi. Son bilirkişi raporunda teknik bir değerlendirme olmadığını savunan Avukat, müvekkilinin, projede imza ve kaşesi olmadığını, bilirkişi raporunda da yer almadığını belirtti.
Avukat, binanın, 184 sayfalık statik raporunun, müvekkili tarafından hazırlanmadığını, müvekkiliyle bağlantısı olmadığını söyledi.
Yıldız’ın avukatı
Erdem Yıldız’ın Avukatı da, son verilen bilirkişi raporunda aleyhlerinde yapılan suçlamaları kabul etmediklerini söyledi.
Kamu görevlileri ile ilgili dosyanın birleştirilmesini ve kamu görevlilerinin şahit olarak dinlenmesini isteyen avukat, savcının, bilinçli taksir mütalaasına da katılmadıklarını belirtti.
Taşıyıcı sistemi yapıldığı dönemde müvekkilinin binanın yapımıyla uzaktan yakından alakası olmadığını kaydeden Yıldız’ın avukatı, müvekkilinin mimari kısımla ilgili fenni mesul olduğunu belirtti.
Oda sayısının artışının binanın genel statiğine etkisi olduğunu söyleyen Avukat, “Ama müvekkilimin bunlarda bir sorumluluğu yok.” dedi.
Müvekkilinin bir kusuru olmadığını yineleyen avukat, alınan bütün uzman görüşlerinde müvekkilinin suçsuz olduğunun ortada olduğunu kaydetti ve tahliyesini talep etti.
İnşaat Mühendisi Halil Bağcı’nın Savunması: “İnşaatın Yapım Aşamasında Hiçbir İlgim Yok”
İsias Oteli’nin yıkımına ilişkin davada sanık olan inşaat mühendisi Halil Bağcı, mahkemede yaptığı savunmada, fenni mesuliyetle ilgili suçlamalara yanıt verdi. Bağcı, inşaatın yapım aşamasında hiçbir şekilde yer almadığını belirterek, “İnşaata bir gün bile gitmedim. Bu nedenle inşaatın yapım süreciyle herhangi bir ilgim yok,” dedi.
Bağcı, hakkında yazılan raporu “rapor” niteliğinde olarak tanımlayarak, “Yazdığım rapor, bir rapor niteliğindedir. Bu konuda da daha önce karakolda da söyledim,” şeklinde açıklamada bulundu. Raporda yer alan imzanın kendisine ait olduğunu da kabul ettiğini belirten Bağcı, “İlk gün karakolda da bu imzanın bana ait olduğunu söyledim,” dedi.
Bağcı, bilirkişi raporlarıyla ilgili de eleştirilerde bulunarak, “İlk iki bilirkişi raporlarında bana herhangi bir sorumluluk verilmedi. Ancak sonradan gelen bilirkişi raporunda, sorumluluğu olmayan bir kişiye nasıl sorumluluk verilir?” diyerek raporlarda çelişkiler olduğuna dikkat çekti. Bu durumun hukuki bir hata olduğunu savunan Bağcı, sorumlulukların doğru şekilde dağıtılmadığını ve kendisinin bu sorumluluğa dahil edilmemesi gerektiğini belirtti.
Fenni mesul inşaat mühendisi Mehmet Göncüoğlu ise “Ben statik proje yapmadım ilgim de bilgim de yok otelle herhangi bir şeyim yok. Beraatimi istiyorum ben suçlu değilim.” açıklamasında bulundu.
Mimar Erdem Yıldız: “Mimar, statik proje hazırlamaz”
Mimar Erdem Yıldız, mahkemede kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt verdi.
Yıldız, mahkeme boyunca birçok kişinin sahte evrakla ilgili açıklamalar yaptığını belirterek, “Beni sahtecilik ile suçluyorlar. İlk kez bunu duyduğumda seslerini yükseltmişlerdi, şimdi de bu suçlamaları bana yöneltiyorlar,” dedi. Yıldız, kendisinin mimar olduğunu ve statik proje hazırlamadığını belirterek, “Ne kanun ne de yasalar buna izin verir,” diye ekledi.
Mehmet Fatih Bozkurt: “Otelin Yıkılmasında En Küçük Bir Kusurum Yok”
İsias Oteli’nin sahibi Ahmet Bozkurt’un oğlu Mehmet Fatih Bozkurt, 6 Şubat’ta yaşanan yıkımda ve 72 kişinin hayatını kaybetmesinde hiçbir kusurunun olmadığını belirterek, “Bu, bizim sınavımızmış,” dedi. Bozkurt, olayda herhangi bir hatası bulunmadığını vurgulayarak suçlamaları reddetti.
Mehmet Fatih Bozkurt, yeşil pasaport sahibi olduğunu belirterek, “Kaçacak olsaydım, suçlu olduğuma inanıp da kaçacak olsaydım, pasaportumu yanıma alır, ailemi ve çocuklarımı yanıma alırdım,” dedi. Olayla ilgili suçsuz olduğuna olan inancını dile getiren Bozkurt, “Haklı olduğum hiçbir davadan kaçmam,” ifadelerini kullandı.
Son olarak, Bozkurt beraat talebini yineleyerek, suçlamaların haksız olduğunu ve kendisinin tamamen suçsuz olduğunu ifade etti. Bozkurt, mahkemeden beraatını talep etti.
Mahkemeye verilen ara sonrasında ilk olarak İsias Oteli sahibi Ahmet Bozkurt’u dinlendi
İsias Oteli sahibi Ahmet Bozkurt, mahkemede yaptığı savunmada müteahhitlik suçlamalarını reddetti. Bozkurt, “Ben müteahhit değilim, sadece arsa sahibiyim. Bina yapılıp bittikten sonra bina sahibiyim. Ayrıca, otomotiv sektöründeyim,” dedi. Kendisinin ve otelinin şüpheli bir şekilde ilişkilendirilmesinin ardından, Bozkurt, “81 ilde araştırılsın, müteahhit olduğuma dair herhangi bir belge varsa kabul edeceğim,” ifadelerini kullandı.
Bozkurt, hakkında Adıyaman’daki kolluk güçlerinin otelinde kaldığına dair herhangi bir belge bulunmadığını belirterek, “Otel benim evim, burada misafir değilim. Benim kaydım, eşimin kaydı, evlatlarımın ve torunlarımın kaydı tutulmaz. Özel yerimiz var, bu yüzden kayıt tutulmaz,” dedi. Otelinin özel bir alan olduğunu vurgulayan Bozkurt, misafir kayıtlarının tutulmasının gereksiz olduğunu savundu.
Bir kasa meselesiyle ilgili yapılan suçlamalara da açıklık getiren Bozkurt, “İlk defa burada duyuyorum, para kasasının enkaz kaldırılmasından sonra kolluk güçleri kasayı bulmuş. Avukatım Recep Kılıç’a teslim edilmiş, içerisinde kıymetli evraklar var, para yok,” dedi. Kasanın kendisiyle bir ilgisi olmadığını belirten Bozkurt, suçlamaları kesin bir şekilde reddetti.
Son gelen bilirkişi raporuna da itiraz eden Bozkurt, Adıyaman’daki depremin şiddetinin 10 olduğunu ve otelin de bu şiddetle karşı karşıya kaldığını belirterek, “Deprem nükleer bir şirketi bile yerle bir ederdi. Otelimin yıkılmaması için gerekli önlemler alındı. Samsat depreminde bile otelimde sıva çatlağı bile yoktu,” dedi. Otelin deprem nedeniyle yıkıldığını ancak yapının sağlam olduğunu ifade etti.
Bozkurt, inşaatın kalitesiz olduğuna dair yapılan yorumlara da tepki göstererek, “Raporda beton kalitesinin zayıf olduğu iddia ediliyor, ancak böyle bir şey yok. Binada kullanılan malzemeler en iyileriydi. Ben bu konuda hiçbir kusurumun olmadığını düşünüyorum,” dedi.
Son olarak, Bozkurt, “Ben suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Giden canların acısını yürekten hissediyorum ama adaletin yerini bulacağına inanıyorum. Bu raporlar tamamen siparişle yapılmış ve adaletin terazisinin şaşmayacağına eminim,” diyerek mahkemeden tahliye talebinde bulundu.
Bozkurt, tüm iddialara karşı duruşunu ve güvenini bir kez daha dile getirerek, mahkemenin kararına saygı duyduğunu belirtti.
Mahkemeye ara!
Duruşmaya Türkiye saati ile 17.30’a kadar ara verildi.
Mahkeme başkanı, duruşmanın tahmin ettiği gibi ilerlemesi durumunda davanın Türkiye saati ile 22.30 gibi bitmesini öngördüğünü söyledi.
Kendi aralarında müzakere yapmak için 3-4 saatlik bir zamana ihtiyaç duyacaklarını belirten başkan, gece saat 02.30 gibi ise kararı açıklamayı beklediğini kaydetti.
Avukatlar dinleniyor…
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias Davası altıncı duruşmasında ailelerin avukatları dinleniyor…
Ailenin avukatlarından Gülsüm Aydoğdu, mahkeme heyetine “Yerinizde olmak istemezdim… Yerinizde olmak istemediğim için zaten ben burada oturuyorum çünkü ben insanların kadere hakkında karar vermeyi istemediğim için avukat olmayi tercih ettim ama size bu ulvi görev size düştü tarih yazma ihtimaliniz var yazarsınız yazmazsınız tercih meselesi… Dün bir manset haberde adalet enkaz altında kaldı yazıyordu 6 şubat depremlerinde binlerce bina yıkıldı. Ancak toplumun vicdanını rahatlatan karar yok” ifadelerini kullandı.
Aydoğdu, “Hem çürük bina inşa etmişler hem binayı köstebek gibi oymuşlar hem de üstüne tüy dikercesine kaçak kat dikmişler… Depremin öngörülemez olduğunu türkiye cumhuriyeti’ne artık aştığımızı düşünüyorum hepimiz okullarda öğreniyoruz depremde nasıl davranmamız gerektiğini… Sanıklar “olursa olsun” mu demişler yoksa “biz kimsenin ölmesini istemedik” mi demişler bu sorunun cevabını arıyoruz çünkü deprem davalarında olası kastan tesis edilmiş bir karar emsal karar yok ama bilinçli taksirden de yok… Düğünde havaya atılan Kurşun icin yerel mahkeme sen kimseyi öldürmek istememişsin bilinçli taksirle öldürmüşsün diyor ancak yargıtay düğünlerde asker uğurlamalarında maçlardan alınan galibiyetlerde ya da mağlubiyetlerde havaya ateş ettiniz o atılan kurşunlar belki bir sonraki düğünde bana veya benim sevdiklerime isabet edecek o kurşun… Bu kişilerde “ölürse ölsün” anlayışıyla hak ettiği cezanın olası kast ile adam öldürme suçundan kadın veya çocuksa müebbet yoksa da 25 yıla kadar hapis cezası olduğuna karar veriyor…” diye konuştu.
Aydoğdu, açıklamasına şöyle devam etti:
“Ezbere karar vermeyin… Bölge adliye ya da Yargıtay’dan medet ummayın. Lütfen siz de çürük bina inşa ettikleri noktasında karar verin. Sanıkların ‘her ne pahasına olursa olsun para uğruna her şeyi yaparım’ diyerek evlatlarımızı öldürdüklerini tescilliyin!”
Koçoğlu: “Binanın ruhsatı sahte ve binada 72 can öldü… Bu kadar basit”
Ardından söz alan Pervin Aksoy İpekçioğlu ve Sertaç ipekçioğlu’nun avukatı, bilirkişi raporuna işaret ederek, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunamadıklarını ifade etti.
Binanın yıkılma yönüne dikkat çeken Koçoğlu, ilk baştan beri binanın çekiçleme etkisiyle yıkıldığı yönünde iddialar olduğunun ancak çekiçleme etkisi olmadığının bilirkişi raporunda açıklığa kavuştuğunu kaydetti.
Avukat, duruşmaya getirilen Zeynelcan isimli tanığın beyanlarına değinerek, “bu tanığın otelde çalışmadığını, hatta sağını solunu bile bilmediğini” savundu.
“Bina kendi bacağı üzerine dönerek yattı.” diyen avukat, 1998 Yönetmeliği’ne göre yapılması gereken binanın zemin etüt çalışmasının yapılmadığını kaydetti. Ruhsatta sahtecilik olduğunun açık ve net olduğunu ifade eden avukat, “Binanın ikinci ruhsatı sahte… Binada 72 can öldü. Bu kadar basit.” şeklinde konuştu.
“Olası kast burada olmayacaksa, nerede olacak?
“Burada bilinçli taksir yok, burada açık ve net olası kast var.” diyen avukat, 1 Ocak 2023’ten sonra otelde sanıklardan ve ailelerinden hiç kimsenin kalmadığını vurguladı.
Avukat şöyle devam etti:
“Olası kast burada olmayacaksa, nerede olacak? Kolon kesmediler ama asmolen döşemeyi deldiler ve merdiveni kaldırdılar… O daha büyük bir sıkıntı. Binanın statiğiyle oynadılar.“
Bilinçli taksirden hüküm verilmesi halinde verilebilecek maksimum cezanın 22 buçuk yıl olduğuna işaret eden avukat, binada 72 canın hayatını kaybettiğini ve her bir can için sanıkların alacağı ceza hesaplandığında bunun 3 ay 22 güne tekabül ettiğini anlattı; “Benim yakınlarım bir depremde ölse ve her biri için öngörülen ceza 3 ay 22 gün olsa ‘Türkiye’de hukuk yoktur.’ derdim ve ben bu kadar sakin kalamazdım. Buradaki kimse sakin kalamadı.” dedi.
İsias’ın yönetmeliğe uygun yapılmadığı için yıkıldığını söyleyen avukat, Ahmet Bozkurt’un binadan 3 gün ses geldiği iddialarının ve çocukların soğuktan öldüğü iddialarının da gerçekleri yansıtmadığını kaydetti. Avukat, depremden sonra kasasını almak için İsias’a gelen Ahmet Bozkurt’un kaçtığını ve teslim olmadığını belirtti.
Avukat, Mehmet Fatih Bozkurt’un da yetkili olduğuna dair belgeleri sunduğunu söyledi. Bilinçli taksir konusunda mütalaanın objektif olarak yazılmadığını savunan avukat, Ahmet Bozkurt’un adı ve soyadı dışında başka hiçbir şeyi doğru söylemediğini kaydetti. Avukat, dosyadaki kamera görüntüsünün kaybedildiğini de söyledi.
Otelle ilgisi olmayan birisi olduğunu iddia eden Efe Bozkurt’un Kıbrıs’tan bir kafile geleceğini nereden bildiğini de soran avukat, sözlerini şöyle tamamladı:
“Nüfusu çok az olan KKTC için 27 can ve 8 büyüğün kaybı çok ciddi bir sayı. Bu deprem nedeniyle Kıbrıs’ın bir neslinde sorun yaşanacak. Buradaki karar, Kıbrıs’ın sadece bugününü değil önündeki 30-40 senesini etkileyecek, evlatlarınıza ve geleceğimize miras olacak bir karar olacak. Toplumda bir cezasızlık algısı var. Bunun yıkılması lazım.”
Karakaya’nın avukatı: “100 insanın özensizlikle öldürülmesi modern ceza hukuku açısından kabul edilemez”
İlk sözü Ruşen Yücesoylu Karakaya’nın avukatı aldı. Bilirkişi raporlarına dikkat çeken avukat, Türkiye’de bir depremin olacağının kesin olduğuna işaret etti, yapıların da buna göre inşa edilmesi gerekliliğini vurguladı.
Avukat, binanın statiğinin belgelerde sahtecilikle bozulduğunu kaydetti.
Apartman olarak inşa edilen yapının otele dönüştürüldüğüne işaret eden avukat, dışardan lüks bir bina gibi görünen binaya sanıklar tarafından hiçbir güçlendirme yapılmadığını, bu konuda uzman görüşü alınmadığını söyledi.
Binaya asansör eklenmesine ve kaçak katın çıkılmasına değinen avukat, binaya ek yük bindirilerek statiğinin bozulduğunu söyledi.
Avukat, sanıkların tehlikeli neticeyi öngörüp kayıtsız kaldığını ifade ederek, sanıkların neden olası kasttan ceza alması gerektiğini anlattı. Olası kast hükümlerinin uygulanmasını isteyen avukat, sanığın kendi yakınlarının da o binada hayatını kaybetmiş olsaydı savcının bilinçli taksir isteminin haklı olabileceğini söyledi, ”100 insanın özensizlikle öldürülmesi modern ceza hukuku açısından kabul edilemezdir. “ dedi.
Duruşmaya 15 dakika ara
Davanın altıncı duruşması 15 dakikalık aranın ardından yeniden başladı.
Aileler konuştu: Çocuklarımızın atamadığı çığlığa ses verin!
Kum yığınına dönen İsias Otel’de yakınlarını yitiren aileler konuşuyor…
Mehmet Topukçuoğlu: “Bu davanın sonucu çocuklarımızın başarılarına eklenecek”
Oğlu Mert’i kaybeden Mehmet Topukçuoğlu, “Burada birçok şey konuşuldu, herkes her şeyin farkında… Ben yaşadığım bir anı paylaşmak istiyorum… Sadece ben de enkaz başına ilk gelenler benim burada değişik iddialar var yalancı şahitler var… Konuştuktan sonra yalancı şahitler çıkıp bir şeyler söyledi. Yalancı şahidin dediği gibi bina yana göçmedi. Çocukların kabirlerine gittiğimde gelişmeler olacak diyorum. Çocuklarımız çok büyük şeyler başardı ve başaracaklar. Bu davanın sonucu onların başarılarına eklenecek” ifadelerini kullandı.
Sibel Kumsal’dan savunma avukatlarına: “Bu çocukların adlı tıptaki fotoğraflarını gördüler mi?”
Kızı Hayal’i kaybeden Sibel Kumsal, “Ben Ahmet Bozkurt ve onları savunan avukatlara seslenmek istiyorum. Bu çocukların adli tıptaki fotoğraflarını hiç görmüşler mi? Çünkü ben hamile olduğum için kanamam olduğu için eşimin çocuğumu canlı çıkaracağına söz verdiği için göremedim çocuğumu… Adli tıp raporlarından gördüm ne halde olduğunu… İlk defa çocuğumu bir yere gönderip onu tabutla aldım. Son kez çocuğumun fotoğrafına baktım, tanıyamaz mıyım diye endişe ettim, tanıdığım için mutlu oldu… Adalete ve çocuklarımızın kanının yerde kalmayacağına inanmak istiyorum… Bütün bu yaşananların karşılığının olmasını istiyorum bir anne olarak…” dedi.
Caner Kalaycı: “Olası kast talep ediyorum”
Eşi Duygu ve kızı Lavin’i kaybeden Caner Kalaycı, “Ben İsias’ta eşimi ve kızımı kaybettim o da sizin gibi hukukçuydu… Çocukların başında olmak için gelmişti buraya. Burada kusurlu insanlar var, kusurlu insanların yarısı da ne yazık ki dışarıda. Olası kast talep ediyorum… Savcının yaptığı mütalaaya hiçbirimiz hoşgörü ile bakmadık… Olası kast kararını cesaretçe çıkarmanızı bekliyoruz. Bu KKTC için belki bir karar alacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti için bir nefes olacaktır bizim uğraşımız ilk günden beri onlar için ama Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan diğer kardeşlerimiz için bir daha böyle bir durumun söz konusu olmaması için önemli bir karar olacak” dedi.
Mehmet Tülek: Bu bir katliamdır!
Kızı Asya’yı kaybeden Mehmet Tülek, “Hala mücadele veriyoruz… 6 şubatta buraya geldiğimizde gördüklerimizi kanıtlamaya çalıştık, avukat olmaya çalıştık… En son gelinen aşamada siz de çok iyi biliyorsunuz bir binanın yıkımını neden olabilecek ne var ise hepsi var daha da fazlası var… Binanın yıkımına neden olacak bütün usulsüzlükler var ama ceza yok! Beni vicdanim ile baş başa bırakmayın bu adamların ellerini kollarını sallayarak dışarıda gezdiklerini göstermeyin. Bu adamlar binayı yıkıldıktan sonra da otele geldiler. Ben enkazın üstündeydim, benim ayaklarımın 2 metre altında kızım vardı… Ben bir yukarı bir aşağı koşup yardım istiyordum… Ahmet Bozkurt ve oğlu oradaydı para kasası için oradaydılar o yüzden otele gelmelerini hafifletici neden olarak görmeyin bu ağırlaştırıcıdır… Bu bir katliamdır! çoğu çocuk 72 kişinin öldüğü bir katliamdır…” dedi.
Esra Özberkman: “Çocuklarımız geri gelmeyecek… Bizim savaşımız sizin çocuklarınız için!”
İsias Otel enkazından sağ çıkan ancak kızı Sahil’i kaybeden Esra Özberkman, “6 Şubat depremini birebir yaşamış bir kişiyim… Ahmet Bozkurt ve getirdiği yalancı tanıklar her gün oteline gidip o koltuğunda oturduğunu söylüyor. 4 Şubat sabahı da otelde değildi, 5 Şubat sabahında da… Sayın Savcı onların beyanlarına bakarak bilinçli taksir öngördünüz. Kim gördü onların orada olduğunu? Biz kaderci değiliz, bilime inanıyoruz. Deprem kader değildir, doğal olaydır… 72 canımız için savaş veriyoruz. Çocuklarımızın geri gelmeyeceğini biliyoruz bizim savaşımız sizin çocuklarınız içindir… Sadece size güvenmek istiyorum” dedi.
Acılı baba Tayıp Özberkman ise, “Ben en değerlisini kaybeden bir baba olarak bir daha ne kendimi ne de bu salonda olan herhangi bir birinin ne de Türkiye’de yaşayan herhangi bir vatandaşın sevdiklerini kaybetmesini istemiyorum. Bunun içinden bu dava başladığından beri yalan beyanlara değil bilimin gösterdiği gerçeklere itibar gösteren biriyim… Gerçeklerin tam anlamıyla ortaya çıkabilmesi için kimin hangi usulsüzlükte ne kadar katkısı olduğunun belirlenebilmesi için bu davaya kamu görevlilerinin açılacağı davanın eklenmesini istiyorum. 99 depremleri sonucu verilmesi gereken ama verilmeyen cezalar sonucu yaşadığımız kayıpların tekrarlanmasını artık istemiyorum. Başka 6 şubatlar olmasın diye gereğinin yapılmasını ve olası kastın artık uygulandığını görmek istiyorum. Gelecek nesiller için iyilik yapmanın iyi olduğunu düşünüyorum takdir yüce mahkemenin” ifadelerini kullandı.
Meriç İçme: “Biz çocuklarımızın elinden tutup Kıbrıs’a getirecektik…”
Oğlu Özgür’ü kaybeden Meriç İçme, “Ben 14 yaşındaki oğlumu kaybettim. Enkaza ilk gelenlerdenim ve ben o enkazı gördüğümde böyle bir enkaz olacağını hayal bile edemezdim. Biz çocuklarımızın elinden tutup Kıbrıs’a getirecektik… Ama öyle olmadı… 11 ilde deprem oldu, 11 ili de gezin yıkılan binalarda böyle bir yıkım var mı diye bakın! Bir hafta boyunca o enkazın başında uykusuz bir şekilde oturduk, sevdiklerimizi aradık… Madencilerin geldiğini görünce sevindik ama onlar kazmaları bırakıp “Buradan bir tane sağlam çıkmaz” deyip ağlayarak başka can kurtarmaya gittiler. Mahkemenize güveniyoruz en ağır şekilde müebbet istiyorum” dedi.
Pervin Aksoy İpekçioğlu: “Ben o enkazdan sağ çıktım ama 3-4 metre ilerimdeki kızıma ulaşamadım”
Kızı Serin’i kaybeden Pervin Aksoy İpekçioğlu, “Biz bu davadan çok şey öğrendik, insanlığın öldüğünü öğrendik, parayla insan olunduğunu, sahtekarlıkla çocuklara mezar yapıldığını, sahte ruhsatla bunları yapabilme hadsizliğini yapabilmeyi öğrendik…” dedi.
İpekçioğlu, “Ruhsatla ilgili işlemler Belediye İmar ve Ruhsat Birimi’nde yapılıyor. Demek ki burada kamu görevlilerinin de bilinci var. Hangi menfaat için yaptıkları beni hiç ilgilendirmiyor. Üzerinden 20 yıl geçmiş sahtecilik olduğu ortada ancak zaman aşımı uğramıştır belki… Ama burada ruhsatta sahtecilik var… Hedefledikleri ancak alamayacakları bir ruhsat vardı o yüzden bunu yaptılar… O yüzden bu yollardan geçerek bu ruhsatı aldılar… Burası Adıyaman ikinci deprem bölgesi… Deprem sırasında taşıyıcı sistemi zayıf, kamuya açık bir bina olan bu binanın yıkılabilmesi ilk muhtemel sonuçtur… Benim kızım o enkazda hayatını kaybetti. Ben sağ çıktım ama 3-4 metre ilerimde olan kızıma ulaşamadım” diye konuştu.
Acılı baba Sertaç İpekçioğlu ise “Çocuklarımız çok kötü bir olayla karşılaştılar çok sevdikleri şey ne yazık ki ölümle sonuçlandı… Bilirkişi raporunda bu otelin ne kadar yanlışlıklarla yapıldığını başından beri en başından beri neler söylediğimiz bilimle ispatlandı” dedi.
Ruşen Yücesoylu Karakaya: “Çocuklarımızı kum yığınının altından aldık”
Kızı Selin’i kaybeden Ruşen Yücesoylu Karakaya, “Selin 14 yaşında hayalleri olan mükemmel bir kız çocuğuydu… Çok mutluydu, çok mutlu bir şekilde Adıyaman’a gönderdik ama çocuğumuzu, çocuklarımızı kum yığınının altından aldık. Buna nasıl bilinçli taksir dersiniz? Lütfen size yalvarıyorum 72 can için cezalarını verin ki o kalemi alırken iki kere düşünsünler” ifadelerini kullandı.
Ozan Dağlı: “Ahmet Bozkurt yaşı kadar cana mal oldu!”
Nazife ve Abide Dağlı’nın babası, Mülkiye Dağlı’nın eşi Ozan Dağlı, İsias’ın Adıyaman’da yıkılan tek otel olduğunu belirterek, “Ahmet Bozkurt yaşı kadar cana mal oldu. Burada herkesin ailesi var, kardeşi, çocuğu, kızı var.. Ben kısasa kısas istiyorum! Ondan daha fazla olmaması lazım… En azından olası kastın aşağısı mümkün değil…” dedi.
Şenay Atakan Konuklu: “Çocuklarımızın atamadığı çığlığa ses verin!”
İsias Otel enkazında oğlu Atakan Celal Konuklu ve eşi Pamir Konuklu’yu kaybeden Şenay Atakan Konuklu, “Çocuklarımız orada seslerini duyuramadılar… Neler çektiler bilmiyorum… Günlerce bekledik, 55 ceset gördüm ben hepsinin yüzüne baktım, vücuduna baktım hepsi paramparça oldu. Bunun hesabını kim verecek? Adalet nerede? Bu katiller olası kastt üstünde ceza almalıdır. Çocuklarımız çığlık atamadılar, seslerini duyuramadılar belki canlıydılar… Canlarımıza ulaşamadık, ulaştıklarımızı gördüğümüzde cesetleri paramparçaydı ve birçoğunun gözleri açıktı… Bunun hesabını kim verecek? Adalet istiyoruz. Canlarımız gitti, ailem gitti… Yaşayan ölüye döndük! Çocuklarımızın atamadığı çığlığa ses verin!” ifadelerini kullandı.
Serap İş: “Gerçek anlamda adaletin sağlanmasını istiyorum”
Oğlu Kağan Selim İş’i kaybeden Serap İş, “Bu insanlar nasıl bir otel yaptıklarını biliyorlar. Bir önceki davalarda da yüzlerce kayıpları olduklarını söylemelerine rağmen Adıyaman’dan kaçtılar. Çünkü suçlarını, kusurlarını hepsi biliyordu. Bunlar benim çocuğumu öldürdü. Diğer çocuğumun bir ömür boyu gözündeki ışığı söndürdüler. Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden son rapor, tüm kusurları ortaya koymasına rağmen otelde kalıyor olmaları gerekçe göstererek olası kasta gerek görülmedi… Ben bütün suçluların olası kast ile cezalandırılarak, gerçek anlamda adaletin sağlanmasını istiyorum” dedi.
Feriha Yiğittürk: “72 kişi can verirken, Ahmet Bozkurt kasasının derdindeydi!”
Oğlu İzcan’ı kaybeden Feriha Yiğittürk ise, “Katil bina!” ifadelerini kullanarak, şöyle devam etti:
“Prosedüre göre olsaydı bugün hiçbirimiz burada olmazdık, çocuklarımızın yanında olurduk. Bu insanlar, bunları bile isteye yaptı. 72 kişi can verirken, Ahmet Bozkurt kasasının derdindeydi. Anneleri de kaçma derdindeydi. Biz bunları yaşadık… O binada madencilerin girip hayat kurtaracak bir noktası dahi yoktu. Madenciler, “Bu nasıl bina?” diyerek yüzümüze bakıp, ağlayarak gittiler. Elinizi vicdanınıza koyarak adil bir karar vereceğinize inanıyorum.”
Turist rehberlerinin aileleri: “Adaleti ararken daha da mağdur olduk”
Turist rehberlerinin aileleri ise, savcının ‘bilinçli taksir’ mütalaasına tepki göstererek, 72 canın ölümünün hiçe sayıldığını söyledi.
Aileler, “Siz akşam eve gidince çocuğunu görüyorsunuz, biz akşam eve gidince çocuğumuz göremiyoruz, sarılamıyoruz! Kendinizi bizim yerimize koyun. Sanıkların konuşmaları bizi delirtiyor, mahvediyor… Utanmasalar sizin çocuklarınız yıktı diyecekler. Adaleti ararken daha da mağdur olduk… Adaleti sağlamak için canımızı mı istiyorsunuz? Çocuğumun mezarı evimin yakınında ruhum orada bedenim burada bize adaleti verin…” dedi.
Osman-Ayşe Akın: “Çocuklarımız için adalet istiyoruz”
Kum yığını İsias Otel’de hayatını kaybeden Alp ve Doruk’un annesi Ayşe Akın ile babası Osman Akın, duruşmada söz aldı.
Ayşe Akın, “Oğlum Alp 12 yaşındaydı, Doruk ise 13 yaşında… Ben çocuklarım için adalet istiyorum. Şampiyon meleklerimiz ve rehberlerimiz için en ağır cezayla cezalandırmalarını istiyorum. Biz çocuklarımızı kum yığınından elimizle kazıyarak çıkardık! Bu gerçekleri yaşayan iki evladını kaybeden bir anne olarak ben orada kum yığını gördüm… 6 duruşmadır bu yalanları savunmaları, sahtekarlıkları sessizce dinledim. Ben bilime ve adalete güvenen bir anneyim. Bu kadar kanatlanmış bilirkişi raporunun ardından hala bunları konuşuyor olmaktan öfke ve şaşkınlık içerisindeyim. Tabii ki bu raporun karşılığı olan olası kastın adalet tarafından sağlanacağını inanıyorum” dedi.
Osman Akın ise, bilirkişi raporlarıyla her şeyin kanıtlandığını belirterek, “72 canın bedeli 10 yıl, 15 yıl değil! 72 canının bedeli ve geride kalanların bir ömür boyu çekeceği cezanın bedelini kim ödeyecek? Hakim bey 5 yıl Ahmet Bozkurt mu ödeyecek yoksa 10 yıl Erdem Yıldız mı ödeyecek? Yüce mahkemenizim doğru karar vermesini istiyorum” ifadelerini kullandı.
Murat Aktuğralı: “Gün yüzü görmesinler”
İsias Otel’de oğlu Aras’ı kaybeden Murat Aktuğralı ise “6 Şubat sabahında ben ayakta bu depremi yaşadım uyumuyordum ve 15 saniye nasıl yıkıldığını gördüm, birebir yaşadım. Bina 15 saniyede yerle bir oldu” dedi.
Sanıkların ifadelerini de yalanlayan Aktuğralı, “İnşallah gün yüzü görmezler… Gerçekler ortadadır. Yıllar boyunca yapılan usulsüzlükler… Sonuç 72 insan öldü!” diye konuştu.
Savcı mütalaasını sundu
İsias Otel davasında savcı, mütalaasını sunarak tüm sanıkların ayrı ayrı yargılanmasını ve tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesini talep etti.
Ayrıca, sanıkların bilinçli taksir üzerinden yargılanma sürecinin sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
Mütalaasında, mevcut deliller ve hukuki çerçeveye dayanarak kararını tekrarlayan savcı, olayın niteliği ve sanıkların sorumluluklarının ayrı ayrı değerlendirilmesinin önemine vurgu yaptı.
Yorumlar kapalı.