
Bugün Anneler Günü… KIBRIS, bu anlamlı gün için SOS annelerini ziyaret etti. “Önemli olan kan bağı değil, can bağıdır.” diyen anneler için SOS çocukları öz evlatlarından farksız:
“Annelik doğurmak değildir”… 11 yıldır çalıştığı SOS Çocukköyü 2 numaralı evde bugüne kadar 14 çocuğa annelik yapan Akkız Akile Şan, “Annelik, doğurmak yani biyolojik olarak çocuk dünyaya getirmek değil, can bağı ile sevgi ile bağlanmaktır.” ifadelerini kullandı.
“Kapımın açık olması güven veriyor”… 3 numaralı evin annesi Firuza Rustamova da çocuklarından biri korktuğu için gece kendi odasının kapısını açık bıraktığını belirterek, “uyanıp benim kapıma bakıyormuş. Açık görünce de‘o bile güven veriyor’ diyormuş ve rahat uyuyormuş.” dedi.
“‘Anne’ demeleri her şeyi unutturuyor”… SOS Çocukköyü’nde 10 yıldır çalışan, 8 numaralı evin annesi olan Saniye Hasanbulli, çocukların ‘anne’ diyerek hitap ettiğini söyleyerek “Anne demeleri insanın yorgunluğunu unutturuyor. Tebessümleri ‘anneciğim’ demeleri her şeyi unutturuyor.” vurgusu yaptı.
Cemre CEMALİ
SOS anneleri, bakımını gerçekleştirdiği çocukları biyolojik çocuklarından ayırmadan onları seviyor ve kucaklıyor.
Çocukların hayatlarında önemli izler bırakan, ilk heyecanlarına tanıklık eden öz evlatları gibi onlara merhamet gösteren SOS anneleri, bakım verdiği çocukların yaşamlarında izler bırakmaya devam ediyor.
‘Annelik doğurmak değil, can bağı ve sevgi ile bağlanmaktır’ diyen anneler, SOS Çocukköyü’nde unutulmaz anlara tanıklık ediyor.
Ülkemizde 1993 yılından bu yana aktif olarak çocukların bakımını yürüten SOS Çocukköyü Derneği, aile bakımını kaybetmiş çocuklara aile temelli bakım vermek ve onları uzun vadede, aşamalı destek programlarıyla kendine güvenli, bağımsız bireyler olarak yetiştirmek amacıyla kuruldu.
SOS Çocukköyü’nde çocukların bakım gördüğü 12 ev var ve her evin bir annesi var.
Bu annelerden üçü evlerinin kapısını KIBRIS’a açarak annelik deneyimlerini anlattı.
Anneler ne dedi?
Akkız Akile Şan: 14 çocuğa bakım verdim
Ev-2’nin annesi Akkız Akile Şan, 10 yıldır SOS Çocukköyü’nde anne olduğunu, annelikten önceki bir yıl da teyze deneyimi olduğunu söyleyerek şu ana kadar 14 çocuğa bakım verdiğini açıkladı.
Bakım verdiği 14 çocuktan 3’ü ile hâlâ birlikte olduklarını ve bakım vermeye bakmaya devam ettiğini ifade eden Şan, “10 Mayıs’ta evimize 2 çocuğum daha geldi. Şimdi 5 çocuğum var. Daha önce bakım verdiğim çocuklarımdan kimisi gençlik evinde, kimisi bağımsız yaşamda, kimisi yarı bağımsızda. Aile yanına giden çocuğum da var. ” dedi.
Şan, biyolojik olarak iki erkek çocuğu olduğunu ve hiç kızı olmadığını belirterek SOS Çocukköyü’ndeki ilk deneyimini şu sözlerle anlattı:
“İlk geldiğimde bu evde 8 çocuk vardı. 14 yaş üstü olan dört çocuk, 12 yaş ve altında da dört çocuk vardı. Beni en çok sevindiren de bu evde dört kız çocuğunun olmasıydı. Endişelerim olmasına rağmen kız çocukları ile çok iyi iletişim kurdum, çok güzel bağlar kurdum, güzel zamanlar geçirdim.”
“Hâlâ konuşuyor, dertleşiyoruz…”
Şan, daha önce bakım verdiği çocukları ile diyaloglarının hâlâ devam ettiğini ifade ederek, “İkiz kızlarım vardı bu çocuklar buradan gideli 6-7 yıl oldu ama çok güzel bağlar kurduk, hâlâ konuşuyoruz dertleşiyoruz. Mesela biri var ki yemek yapacağı zaman ya da aklına bir şey takıldığı zaman gece yarısı bile arar. O zaman teyzeydim arayıp ‘teyzo sarma iç nasıl hazırlanır?’ ya da ‘mangal yakacağız et sosu nasıl hazırlanır?’ diye sorar.” dedi.
Çok yakın zamanda yaşadığı ve kendisini duygulandıran bir anısını anlatan Şan, daha önce bakım verdiği ikizlerden birinin diş tedavisi olmak için Girne’den Lefkoşa’ya geldiğini ve geri dönmeden önce kendisini arayarak ‘teyze çok kötüyüm, karnım da çok aç. Yiyecek bir şey var mı?’ diye sorduğunu ve SOS Çocukköyü’ne gelerek kendisini ziyaret ettiğini belirtti.
Şan, yıllar önce bakım verdiği çocuğun yemek yerken ‘sen benim annemsin, çirkin yesem de sen beni görmezsin’ dediğini ifade ederek “Hem çok sevindim hem üzüldüm bu çocuklar buradan gideli 6-7 yıl oldu. Girne’ye dönmeden önce arıyor çünkü biliyor ki ona birisi burada kucak açacak. Bu benim için büyük bir mutluluktu.” vurgusu yaptı.
“Annelik, can bağı ve sevgi ile bağlanmaktır”
‘Anne’ kelimesini duyunca ilk olarak aklına; sevgi, düşünme, kaygılanma, merak etme, sevinme, üzülme, fedakârlık ve özverinin geldiğini söyleyen Şan, “Çünkü anne olarak bütün bu duyguları çocuğumuz için yaşıyoruz. Annelik, doğurmak yani biyolojik olarak çocuk dünyaya getirmek değil, can bağı ile sevgi ile bağlanmaktır. Bakım verdiğim çocuklarımdan en büyüğünden en küçüğüne kadar bu duyguları yaşıyorum, bu duygular hiç eksilmiyor.” dedi.
Şan, anne olmanın nasıl bir duygu olduğunu da şu sözlerle anlattı:
“Çok zor çok meşakkatli, özveri isteyen ve kendinden çok verilmesi gereken bir süreç. Her şeyi ile o çocuklar öncelikli. Annelik yapabilmek için psikolojik olarak da fiziksel olarak da çok iyi durumda olmak gerekiyor. Her ailede olduğu gibi bizim evin içerisinde de zaman zaman çekişmeler ya da tartışmalar olur. Ancak nasıl ki normal bir aile bunu uzatmaz ve belli bir süre sonra normale dönüyorsa bizde de hiçbir farkı yok. Aynı sevgi ve aynı ilgiyle devam ediyoruz. Burada anne olmak bağımlılık gibi ben kendimi buradan koparamıyorum.”
“Sarılıp birlikte ağladık”
Şan, SOS Çocukköyü’nde annelik yaptığı 10 yılda unutulmaz anılar yaşadığının altını çizerek, ilk anne olduğu yılın yılbaşı akşamını anlattı:
“Bütün çocuklar aileye gitmiş ve ikisi erkek biri kız olmak üzere 3 kardeş evde kalmıştı. Evimizin en büyüğü o kız çocuğuydu. Kendi çapımızda o gece evimizdeki noel ağacının altına hediyeler koymuştuk o arada çocuğun biyolojik annesi kızı aradı. Evindeki yılbaşı sofrasını misafirlerini paylaştı. Kızımız kardeşlerine göre daha büyük ve her şeyin de farkındaydı. ‘Gördün mü biz buradayız ama bize neler gösteriyor ama sen bizim yanımızdasın’ diyerek ağlamaya başladı. O gece sarıldık ve birlikte ağladık. Kızın içten ağlaması, üzülmesi canımı çok yakmıştı ve beni çok etkilemişti.”
Şan, o geceden sonra SOS Çocukköyü’nde olduğu sürece boyunca hiçbir yılbaşında çocuklarını yalnız bırakmayacağına dair kendisine söz verdiğini belirterek, “Hiçbir yılbaşında izne çıkmadım. Her yılbaşında ve mümkün olduğu sürece her bayramda burada çocuklar ile olmak isterim. Çünkü çocukların o gün kendileri ile gerçekten ilgilenecek, yakınlık gösterecek ve onlara annelik yapabilecek birine ihtiyacı var.” dedi.
“Keşke beni sen doğurmuş olsaydın”
Bakım verdiği başka bir çocuğuyla da alışverişte yaşadığı anısını anlatan anne Şan, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Alışverişimizi yaptıktan sora çocuk bana ‘keşke beni sen doğurmuş olsaydın, sen benim annem olsaydın.’ dedi. Biyolojik annesinden bahsederek ‘keşke o da SOS annesi olsaydı.’ dedi. Araç kullanıyordum trafiğin ortasında frene bastım. Ne yapacağımı ne cevap versem bilemedim. Hiç unutmuyorum bu sözü. Demek ki çocuklar sevginin, ilginin, şefkatin, düşünülmenin ne olduğunun farkındalar.”
Şan, bakım verdiği çocuklarından birinin ateşlendiği bir gece yanına alarak birlikte uyuduklarını ifade ederek “Burnunu boynuma doğru yaklaştırır ve ‘anne’ diye sayıklardı. Uykumdan uyanırdım, saatlerce o çocuğu izleyerekinlemesini üzüntüsünü takip ederdim. Buna ne kadar çok ihtiyacı varmış diye düşünürdüm. Sabah olunca o çocuğun sevincini görür ve hem üzülür hem de mutlu olurdum. En azından bu çocuğun eksikliğini tamamlamak için ben varım derdim. Şimdi o çocuğumuz 17 yaşında ve ben hep ‘bu çocuğu buradan gönderene kadar SOS Çocukköyü’nden gitmeyeceğim derdim.”dedi.
Firuza Rustamova: Anne kelimesini duymak çok güzel
Ev-3’ün annesi Firuza Rustamova, 12 yıldır SOS Çocukköyü’nde çalıştığını, 10 yıl teyzelik yaptıktan sonra son 2 yıldır da çalışmalarına anne olarak devam ettiğini söyleyerek anne olmanın çok güzel bir duygu olduğunu ifade etti.
Rustamova, bakım verdiği 6 çocuktan birinin Gençlik Evine geçiş yaptığını, böylelikle şu an bakım verdiği 2 kız 3 erkek olmak üzere 5 çocuğu olduğunu belirterek “ben bu evin teyzesiydim yeni yeni çocuklarım bana ‘anne’ diyerek seslenmeye başladı. Gençlik evine giden çocuklarım da var hala beni arıyorlar. Onlardan anne kelimesini duymak çok güzel.” vurgusu yaptı.
Ev yaşamları hakkında bilgi veren Rustamova, yaşantılarının normal aile yaşantıları gibi olduğunu, çocuklarla birlikte yemekler yaptıklarını, eğlenceler düzenlediklerini ve oyunlar oynadıklarını anlattı.
Rustamova, “İzne çıktığımda bile çocukları özlüyorum, onların yanına gelmek istiyorum. Bu duygular anlatılmaz ancak yaşanır. Çocuklarım da izne çıktığım zamanlar beni özlüyorlar.” diyerek çocukların en özel duygularını kendisiyle paylaştığını kaydetti.
“Odamın kapısını açık bırakıyorum o bile güven veriyor”
Uzun yıllar teyzelik tecrübesi olan ve şimdilerde anne olarak çocuklara bakım veren Rustamova, çocuklarıyla yaşadığı en unutulmaz anları şu sözlerle ifade etti:
“Ben yatarken odamın kapısını açık bırakırım. Çocuklarımdan biri korktuğu için gece uyanıp benim kapıma bakıyormuş. Sonra da ‘o bile bana güven veriyor, korkmuyorum ve uyuyorum’ diyerek rahat hissediyormuş kendisi. Kız çocuklarımdan da en küçük olanı okulda arkadaşlarıyla tartıştığında ya da ‘anne ben aşık oldum aramızda kalsın’ diyerek duygularını paylaşıyor.”
Saniye Hasanbulli: Annelik kutsaldır
Ev-8’in annesi Saniye Hasanbulli, yaklaşık 10 yıldır SOS Çocukköyü’nde anne olduğunu ifade ederek bu sürede çocuklarının kendisi için yaptığı sürprizlerin ve onlarla güzel anılar paylaşmanın unutulmayacak kadar özel olduğunu vurguladı.
Hasanbulli, çocukları ile aralarında koşulsuz bir sevgi olduğunu söyleyerek, “Annelik de zaten öyle bir şey. Koşulsuz sevgi, çocukların iyi veya zor günlerinde yanında olmak, onlara destek vermek anneliktir. Annelik kutsaldır.” dedi.
Biyolojik olarak bir kız çocuğu olduğunu ifade eden Hasanbulli, çocukları çok sevdiğini ve SOS Çocuk Köyünün kendisine sayısız çocuk sevgisi tattırdığını belirtti.
Hasanbulli, şu an bakım verdiği 5 çocuk ile birlikte bugüne kadar 9 çocuğa bakım verdiğini söyleyerek “3’ü erkek, ‘i kız olmak üzere bakım verdiğim 4 çocuğum gençlik evine geçiş yaptı. Şimdi ise 5 çocuğum var.” dedi.
Gün içinde çocukları ile birlikte mutfağa girerek yemekler yaptıklarını, bahçeye girerek çocukları ile birlikte sulama ve çiçek ekimi yaptıklarını anlatan Hasanbulli,“Oyun oynuyoruz, gezmelere gidiyoruz, denize gidiyoruz. Zaman zaman benim evime de gidiyoruz orayı da çok seviyorlar orası da aynen böyle bahçeli. Dışarıda da çok etkinliklerimiz oluyor.” diyerek ev yaşamlarından bahsetti.
“Tebessümleri ‘anneciğim’ demeleri her şeyi unutturuyor”
Hasanbulli, çocukların kendisine ‘anne’ diyerek hitap ettiğini söyleyerek bunun kendisi için anlamını şu sözlerle açıkladı:
“Anne demeleri insanın yorgunluğunu unutturuyor. Sıkıntılarımız da oluyor tabiî ki her şey dört dörtlük değildir inişler çıkışlar da olur ama bir tebessümleri ‘anneciğim’ demeleri her şeyi unutturuyor. Gençlik evine geçen kızım ‘İyi ki benim annemsin’ derdi. Evlat ayrımı yok ama küçük büyük bütün çocuklarımın farklı yaklaşımları özel anları var. Okumayı öğrenmeleri, ilk karne alışları gibi ilkleri paylaşmak çok özel. Beni mutlu etmek için dışarıda öğrendikleri şeyleri gelip ‘anne sana sürprizimiz var. Gösteri yapmak istiyoruz’ diyorlar. ‘Anne sen gülersen biz de mutluyuz’ diyorlar. Karşılıklı olarak birbirimize sevgi saygı veriyoruz.”
Yorumlar kapalı.