yonetici

Liberalizm nedir?






YAZARLAR-NAZIM BERATLI-NAZIM 12.07.23

NAZIM BERATLI

 

   Ben hayatımda hiç, UK ya da “States”de yaşamadım… Bildiğim İngilizce’yi de New York ya da Londra sokaklarında değil, okulda öğrendim. Bilinir ki bir yabancı lisanı mektepte öğrenme,  avantaj değildir. Bir sürü ayrıntıyı, nüansları, deyimleri, terimleri ve atasözlerini, ancak o ülkenin sokaklarını arşınlayarak öğrenebilirsiniz. Halkıyla konuşarak… Dolayısıyla, sadece okulda öğrenilen ana diliniz olmayan bir dile bütünüyle hakim olmanız, mümkün değildir. Rudyard Kipling gibi Osman Türkay gibi İngilizce yazan Hintli ya da Türk; veya Mevlâna Celalettin gibi Farsça yazan bir Türk veya Amin Malouf gibi Fransızca yazan bir Arap olabilirsiniz… Ben onlardan değilim… Keşke Shekspear düzeyinde İngilizce yazabilsem… Ama dedik ya?  Bu iş ne sadece mekteple olur; ne de sadece sokakla… Ve bazısında her ikisi de işe yaramayabilir.
   Bütün bu anlattıklarımdan ve belki de daha fazlasından dolayı, benim İngilizcem de bazen sadece okuduğumu anlamaya; kendi dilimde anlattıklarımı, o dilde de söyleyebilmeye yeter; ama meselâ felsefi metinleri anlamakta değil, yazmakta, çok zorlanırım.
   Ve bundan dolayı, kırmızı biber kurusu dizmekten, lahana turşusu yapmaya; gömlekten zerdali lekesini temizlemekten, lagos balığını yağda kavurmaya kadar her açılan konuda, “ İngiltere’de” ya da “Bizim ondaaa”  diye başlayan tiradlar söyleyemem… Bilmem… Bulunmadım…
   Ama okurum… Bazan doymam, Türkçe tercümesini zaten okuduğum kitabın İngilizcesi’ni de getirtir, onu da okurum… Bu konudaki en iyi örneğim, Niyazi Berkes Hoca’nın  The Development of the Secularizm in Turkey’sidir… Türkiye’de Çağdaşlaşmanın Tarihi isimli Türkçe nüshayı bin defa okuduktan sonra, doymadım; İngilizce orijinaline de bakmak istedim… Getirttim, okudum… Yanı başımda duruyor. Ayıptır söylemesi: Türkçesi daha güzel… Bir dil başyapıtı… Veee… Lefke’de yazmış onu be insanlar…
   Bunun bir de tersi örnekler vardır… Yani önce İngilizce sonra Türkçesi’ni okuduğum…
   Meselâ Jonah Goldberg’in  “Liberal Fascism- From Mussolini to Hillary Clinton”u … Önce internetten e book’unu indirip, İngilizce okumuştum; yetmedi Türkçe çeviriyi de  İstanbul’dan getirtip, ona da daldım. Yalnız daha başlıkta çarpıtma yapıldığı için, (Hillary’den hiç bahsolunmayıp, “ solun” deniyor, “gizli tarihi!” Bu konuda beş ayrı yazı yazılabilir… Şimdilik kalsın. O ayrı…)  Jonah Goldberg, New York Times gazetesi yazarlarından… Konservatif… Kendisi Cumhuriyetçi olmak hasebi ile Trump’ı destekliyor. Liberal Faşizm kitabı, Amerika’da best seller olmuş… İngiltere’de ne kadar okunduğunu bilmem… Ama “states”de okunma durumu muhteşem… Diyor ki (mealen tabii):
    “Bu liberalizm denilen düşünce, 1930’larda ABD’de çok güncel olduğu zaman; en meşhur liberal yazarların hepsi de Mussolini hayranı idiler. Japonlar gelip Pearl Harbour’u bombalamasa idi, bizim Demokratlar, belki de İtalya’yı desteklemeye devam edeceklerdi. ( Neymiş? Hallo? Demokratlar Mussolini ve dolayısıyla Hitler’i mi destekliyorlarmış? Alooo… Amerikancı solcular, ses verin… ) O günden bugüne gelip geçen bütün liberal başkanlarımızda da ayni faşist davranış biçimini buluruz. En son örneği de daha başkan olmamış ama olması kuvvetle muhtemel, Hillary Clinton’dur… Bunların özelliği, kendi kendilerini en ileri düşüncelerin merkezi ve sözcüsü ilan etmeleri ve her yargılamaya kalkanı da gerici, ot kafalı, ‘egg head’ ilan ederek, kendi düşünceleri etrafında entelektüel bir terör alanı yaratıp; her bir düşüncelerini, eleştirisiz bütün topluma dayatmaya kalkmalarıdır.” Eleştirilemezler, çünkü kendileri en ileri ve en değerli düşüncelerin cisimleşmiş, tanrısal temsilcileridir…
   Gene bir “hallooooo” daha… Anladınız meseleyi? Amerikan taktiği imiş be sör…
   Vallahi bunu ne Hitler yapabildiydi bu ustalıkta, ne Mussolini… Onlar da aynı tanrısal gücün sözcüsü olduklarını ileri sürer, ama hiç değilse karşı çıkanı vururlardı… Ölmüş babasına sövmeden önce…  Sövme, ondan sonra…
   “Liberalizm ile çıplak faşizm arasındaki fark, eleştiri karşısındaki tavırda ortaya çıkar” diyor, Jonah… Günahı boynuna…
   Kendinize gelin be gobelya da ipliğiniz her gün ortaya çıkıyor…
   Komünist olacağım diye yola çıkıp faşizmi icat eden Mussolini, bunları görse gözlerinden öperdi…
  

Liberalizm nedir?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.