
Donald Trump’ın sağ kolu olduğu anlaşılan Elon Musk, laf arasında USAID’i kapatma konusunda hemfikir olduklarını açıkladı. Konu hakkında CNN International’a konuşan Trump da “(USAID’i kontrol eden-UB) bir grup radikal deliyi işten atacaklarını ve geleceği hakkında karar vereceklerini söyledi. Mesele ilk başta basit görünüyor ama konuyu biraz açalım.
USAID, US Agencyfor International Development-yani Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı. ABD’nin dünyanın çeşitli bölgelerinde 100’den fazla ülkede “kalkınma amaçlı” projelere para yardımı yapan bir kuruluşu. 50 milyar dolar bütçesi var. Resmi olarak, afet yardımı, yoksullukla mücadele, küresel konularda öncelikle çevre olmak üzere teknik destek, ABD’nin çıkarları ve sosyoekonomik gelişme. 10.000’den fazla çalışanı var. ABD dışişleri çalışanları ve yerel “uzmanlar”dan oluşturuluyor kadro.
1961’de soğuk savaşın en civcivli zamanlarında kurulmuş. Kennedy yönetiminde. Tam da dünya genelinde en geniş kolonilerin özgürlüklerini kazandığı zamanlarda. Rusya bunu desteklerken, Kennedy daha fazla nükleer silah ve bombardıman uçağı üretimine bel bağlıyordu. USAID aslında Amerikan ordusunun girdiği veya giremediği yerlerde kamu diplomasisi yürütüyordu. Yani müdahale edilen ülkedeki çocuklara çikolata dağıtarak, ülkelerinin işgalini şirinleştirmekte işe yarıyordu. Demokratların bu konuyu daha sonraları “yumuşak güç” diye formülleştirdiklerini unutmamak ve fakat USAID başkanlarının bile silahlı müdahale konusunda çok hevesli olduklarını da söylemek lazım.
USAID hesaplarına yani paranın nereye harcandığını merak eden ABD Verimlilik Bakanlığı’na kurumun sistem yöneticileri izin vermemiş ve bu konuda ısrarcı olmuşlar. Şu andaki USAID başkanı da eski bir sistem yöneticisi. Trump’ın tüm ödemeleri 90 günlüğüne dondurma kararına uymayan 60 üst düzey yönetici de görevden el çektirilmiş bu arada.
Durumlardan anlayacağınız gibi kurumun kendince dokunulmazlığı ve hatta insanı şaşırtan bir gizliliği var. Neden?
Ahmağa yatmadan söyleyelim, kurumun istihbarat kuruluşları ile doğrudan bağlantılı olmaktan başka bir şansı yok. Özellikle Obama yönetiminde daha da politikleşen kuruluşun tüm dünyada, LGBT hakları, etnik ve sosyal azınlıkların desteklenmesi ve hatta “dinler arası diyalog” (kafanızda bir zil çaldı mı?) adıyla bilinen bazı uygulamalarla doğrudan alakası var.
Uzun yıllar kahverengi takım elbiseli, kel anti-komünistlerin yuvası olan kuruluş 2000’lerden sonra mavi saçlı, piercingli, gay hakları savunucularının yuvası oldu. ABD politikalarının dünya genelinde yayılması ve desteklenmesi için son derece etkili ve bir o kadar da ilginç olan bu kuruluşun bugün gelinen noktada, ABD’de değişen siyasi ortamdan en erken etkilenen kuruluşların başında geleceği görülüyor.
Başkan Trump’ın “radikal deli” dediği yöneticilerinin ve demokratların ne tepki vereceği belli değil ama ABD’nin uluslararası arenada görünümünün daha farklı olacağının ilk belirtileri de.
Trump Kanada ve Grönland hakkında şaka yapmıyor. Ama bu amacına öyle “yumuşak güç”le değil dümdüz “güç”le ulaşmak niyetinde olduğu da açık. Bu durumda ya Avrupalılar boyunlarını büküp oturacaklar ya da daha ilginci Çin ve Rusya ile iş birliği içine girmek zorunda kalacaklar çünkü ABD ile mücadele edebilecek bir güçleri yok.
Yorumlar kapalı.