Futbolumuz artık eskisi gibi değil… Tıpkı dünyada devletlerin yerini büyük şirketlerin alması gibi ülkemizde de kulüplerimizin yerini mali gücünü dünya piyasasından alan belli başlı şirketler almış durumda. Cripto para, bahis ve diğer yakın iş sahalarında faaliyet gösteren bu şirketlerin sahipleri önceleri futbolumuza ‘dıştan destek’ verirken, bu dönemde artık aktif şekilde işleyişi sağlıyor.
Kulüplerde etkili bu şirketler transferleri yapıyor, bonservisleri de şirket kasasında tutuyor ve bir nevi
kulüpleri kontrolleri altına alıyorlar. Bir gün vazgeçtim ya da küstüm derlerse vay o kulüplerin haline ki bu duruma düşmeye başlayanları yakından takip ediyoruz.
Konuyu dağıtmadan söyleyeyim; Değirmenlik ile Göçmenköy arasındaki transfer sorunu iki kulüp arasında bir şekilde çözülebilirdi, ancak iki tarafın sponsoru olan şirketlerin ciddi olarak inatlaşması olayın bu noktaya gelmesini getirdi.
Günün sonunda KTFF açıkladığı karar ile bu savaşın en büyük “bombasını” alana bırakmış oldu.
Burak transferinde yaşanan gelişmeler konunun çözümden uzak olmadığı bir görünümdeydi. Burak için M.Değirmenlik Kulübü ödemesi gereken 50 bin sterlinin 40 binini ödemiş, ödeme planındaki son çek bir türlü bozulmayınca Göçmenköy KTFF’ye başvurmuştu.
Federasyonun bu noktada arabulucu bir rol üstlenmesi sorunu uzamadan çözebilirdi. Bugüne kadar KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu’nun bu tip anlaşmazlıklarda araya girerek sorunları sözlü şekilde hallettiği olayların bazısı basına yansıdığı gibi birçoğu çok kişi tarafından bilinmedi.
Bu noktada Sayın Sertoğlu bu arabuluculuk girişiminden uzak kalmayı tercih etti, işi ‘kitabına uygun’ halletme yolunu seçti. Bunun sebeplerinden birisi sezon başında Değirmenlik’in yayın organı konumundaki bir gazetenin kendisine ‘Diktatör’ yakıştırması yapması olabilir. Veya yıllarca federasyonda yakın mesai harcadığı, birçok sıkıntıya birlikte göğüs gerdiği Ali Karavezirler’e yerel seçim sürecinde gösterilen bir takım yaklaşımlardan rahatsız olmuş olabilir.
Neticede Sertoğlu ve yönetim ekibi Burak transferinde Göçmenköy’ün itirazını haklı bularak oyununun Göçmenköy’e geri dönmesi kararına vardı. Bu kararı da talimattaki maddeye dayandırdığını açıkladı.
Aynı maddede ‘transfer yasağı uygulanır’ maddesi nedense karar içinde yer almadı. Ben bunun KTFF’nin Değirmenlik ile iplerin tamamen kopmamasını amaçlayan bir adımı olduğunu düşünüyorum.
Bu raddede Değirmenlik Kulübü’nün ‘Gemileri yakma’ yönündeki yaklaşımı ve KTFF’yi ‘Futbolun mafyası’ şeklinde suçlayışı ‘Ateşe benzin ile yaklaşmak’ terimini akıllara getirdi ki neticesi de öyle oldu.
KTFF Yönetim Kurulu, başkanlarına “Diktatör” kurumlarına da “futbol mafyası” diyen Değirmenlik kanadına uygulamadaki en ağır cezayı verdi.
Kararın ardından Değirmenlik Kulübü’nün gençleri toplayarak yaptığı basın toplantısını işe biraz duygusallık katma olarak görüyorum. Bu süreçte konu hiçbir noktada ‘gençlerin futbol oynaması’ veya ‘gençliğe hizmet’ odağında tartışılmadı. Zaten kadroda yer alan futbolculardan bazılarının 100 bin sterline yakın maliyetleri bilinirken, işi gençlerin mağduriyetine dayatmak çok doğru değil.
Diğer yandan Kulüpler Birliği’nin açıklamasının da gerekliliğini sorgulamak isterim. Birliğe bağlı üye bir kulüp varken “KTFF doğru yaptı” demek yerine sessiz kalmak veya en başından sürece dahil olup konuyu çözmeye çalışmak çok daha mantıklı olurdu.
Günün sonunda diyalog yolu ile çözülebilecek bir mevzu, futbolu bırakma kararı alan bir yıldız futbolcu, liglerden çıkarılan bir kulüp, mahkemeye taşınan futbol ve arkasında onlarca dedikodu yaratan bir durum yarattı.
İşte bu da futbolda artık daha bir egemen olan şirketlerin savaşının en sarsıcı örneğidir.
Yorumlar kapalı.