Sabahattin İsmail

Osman Ertuğ’dan genç diplomatlara dersler







Önceki gün, değerli dostum, Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı, eski müzakereci, emekli Büyükelçi Osman Ertuğ’u çalışma ofisinde ziyaret ederek, BM Temsilcisi atanması ve Pile Yolu ile ilgili gelişmeler konusunda görüş alışverişinde bulunduk.
Osman Ertuğ, bugün KKTC’de Kıbrıs sorunu ve müzakereler konusunda en yetkin, en bilgili, en çok güvendiğim bir diplomatımız, takıldığımız konularda güvenilir başvuru kaynağımız, toplumsal hafızamız, ayaklı kütüphanemiz, canlı tarihimiz…
KKTC ilan edileceği zaman, liderimiz Denktaş’ın verdiği özel görevleri yerine getiren, perde gerisindeki hazırlıkların içinde yer alan, o tarihi anlara tanıklık yapan, Denktaş’ın da çok güvendiği bir dava adamı..
Denktaş ile, genç diplomatlara ders olacak nitelikte sayısız önemli anıları var.
Bağımsızlık ilanı, müzakere süreci, Annan Planı görüşmeleri ve sonraki süreçler içinde bizzat yer alan Osman Ertuğ, 50 yıllık diplomasi anılarını bir kitapta topluyor.
3-4 yıldır üzerinde çalıştığı bu anı kitabı yayınlandığı zaman, hem birçok tarihi olayın perde gerisini öğreneceğiz, hem de genç diplomatların eğitiminde çok önemli bir referans esere sahip olacağız.
Önce mücahit olmak

Uzun sohbetimizde Ertuğ, Liderimiz Denktaş’ın, kendisine verdiği bir görevle ilgili olarak söylediği “ Bize sadece bir diplomat değil, bir mücahit diplomat lazım. Önce mücahit olacaksın” şeklindeki sözünü rehber edindiğini belirtti.
Liderimiz Denktaş’ın, bana da benzer nitelikte sözleri olmuştu.
– “Bir gazeteci, bir yazar, önce mukavemetçi, mücahit olmalıdır, TMT ruhu ile gazetecilik, yazarlık yapmalıdır” demekteydi.
O’nun bu sözlerini, gerek bürokrasideki görevlerimde, gerekse gazetecilik ve yazarlık yaşamımda rehber ilke olarak benimsedim. Bürokrasideki görevlerimde, önce bir mücahit olarak hareket ettim, gazetecilik – yazarlık yaşamımda hep TMT ruhu ile yazdım.
Bu anlayışla, gazetecilik ve yazarlığı, hiçbir zaman ekmek parası kazandığım bir iş olarak görmedim.  Milli mücadeleyi, TMT ruhu ile sürdürmenin, devletimizi savunmanın, Anavatana, devletimize ve milli değerlerimize saldıran dış güçlerle içimizdeki 5.kola karşı bir mücadele alanı olarak gördüm ve öyle çalıştım.
Liderimiz Denktaş’ın vasiyet niteliğindeki bu sözleri, her meslekte, herkes tarafından benimsenmelidir.
Hangi işi, hangi görevi yaparsak yapalım, ÖNCE MÜCAHİT OLARAK VE TMT RUHU İLE hareket etmeliyiz.
Bunu yaparsak, siyaset, bürokrasi, diplomasi, gazetecilik vd. dahil tüm meslekler daha anlamlı hale gelir. Hedefte birlik beraberlik sağlanır.
“Önce kendim/ailem, sonra partim, sonra devletim” anlayışı yerine,“önce halkım ve devletim” anlayışı hakim olursa Halkımız ve devletimiz yücelir.
Ertuğ’un ilkeleri

Değerli diplomatımız Osman Ertuğ, sohbetimizde, “ÖNCE MÜCAHİT”  olarak hareket ettiği diplomasi yaşamında, Denktaş’tan öğrendiği 5 ilkenin belirleyici olduğunu söyledi.
Genç diplomatlara ders olması açısından bu 5 ilkeyi aktarmak istiyorum:
1-Kıbrıs sorunu uzun soluklu bir maratondur. Nefesini tutan ve hata yapmayan kazanır.
2-Kıbrıs sorunu, tek kale oynanan bir maçtır. Hakem de onlardan yanadır. Bizim gol atmamız çok zordur. Önemli olan gol yememektir.
3-Kıbrıs sorunu, hukuki boyutu olan, kendine özgü siyasi bir sorundur. Hukuki boyutu vardır ama her devletin uluslararası hukuku kendi çıkarlarına göre yorumladığı unutulmamalıdır
4-Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. Kıbrıs konusunda göstereceğimiz en küçük bir gaflet, çok menfi sonuçlar doğurabilir, çünkü Rum tarafı ve onların müttefikleri bunu istismar eder. Bu Rahmetli Turhan Feyzioğlu’nun sözüydü.
5-Usül esasa mukaddemdir. Yanlış zeminde başlayan süreçlerden doğru sonuçlar elde edilemez.
Dilerim başta bugün görevde olan her makamdaki siyasiler ve danışmanları olmak üzere, genç diplomatlarımız, bu 5 ilkeyi karar ve değerlendirmelerinde rehber olarak belirler.
Kaybettiğimiz tarihi fırsat

Osman Ertuğ, sohbetimizde, Annan Planı sonrasında TANINMA konusunda elde ettiğimiz tarihi fırsatın, nasıl heba edildiğini gösteren çok üzücü bir anekdotu da şöyle anlattı:
“ Annan Planı sonrası, 2005’de dönemin Cumhurbaşkanı Sn. Mehmet Ali Talat, “Center for Strategic and International Studies” adlı düşünce kuruluşunun davetlisi olarak Washington’a geldi. Ben de KKTC Washington Temsilcisi idim. Sn Talat konuşmasında, ‘ Annan Planı öncesinde uzlaşmaz taraf idik. Ancak plana EVET diyerek uzlaşma istediğimizi kanıtladık. Bu nedenle, Kıbrıs Türkleri üzerindeki izolasyonlar artık kaldırılmalıdır.’ şeklinde konuştu.
Konuşmayı dinleyen ABD Dışişleri Koordinatörü Nelson Ledsky, bu sözleri üzerine Talat’a, “Siz, çözüm konusunda, elinizden geleni yaptınız. Artık, ‘KKTC TANINMADAN GÖRÜŞME OLMAYACAK’ deme zamanınız gelmedi mi?” diye sordu.
Mehmet Ali Talat ise, beni hayrete düşüren şu yanıtı verdi:
“BEN TANINMA İSTEMİYORUM. Üzerimizdeki izolasyonların kalkmasını istiyorum.”
Talat’ın bu sözü üzerine yeniden söz alan Ledsky, “ Anlıyorum ama, siz çözüm konusunda elinizden geleni yaptınız. Karşı taraf kabul etmiyorsa, artık kapıyı kapatıp ‘ KKTC TANINMADAN GÖRÜŞMEYECEĞİM’ deme zamanıdır” diyerek ısrar etti.
Talat ise, aynı yanıtı vererek “ BEN TANINMA İSTEMİYORUM. Üzerimizdeki izolasyonların kaldırılmasını talep ediyorum” dedi.

Tepki gösterdim

Toplantıdan sonra, arabada giderken tepki gösterdim ve Sn. Talat’a, “ Sn Cumhurbaşkanı, siz demokratik bir lidersiniz, bir eleştirim olacak. Tepesinde oturduğunuz bir DEVLETİN TANINMASINI İSTEMİYORUM demek yanlıştır. Ayrıca, ‘geçmişte çözüm istemiyorduk’ diyerek geçmişi suçlamak da doğru değildir.” dedim.
Sn. Talat, “Bundan sonra dikkat ederim” diye yanıtladı.
Maalesef bu yanlış yaklaşım sonucu, Annan Planı sonrası TANINMA için elde ettiğimiz tarihi fırsatı kaçırdık. Üstelik Sn Talat, TANINMA İSTEMEMESİNE karşın, ambargo ve izolasyonları da kaldırmadılar.
Benzer bir fırsat 2017’de, Rum tarafı Crans Montana sürecini çökerttikten sonra da doğdu. Ne yazık ki o dönem Cumhurbaşkanı olan Sn. Akıncı da bu fırsatı değerlendiremedi.
KKTC, ne yazık ki TANINMA fırsatının doğduğu iki tarihi dönemde TANINMA İSTEMEYEN Cumhurbaşkanları tarafından yönetildiği için, iki tarihi fırsat heba oldu, 20 yıl daha kaybettik.”
Değerli diplomatımız Osman Ertuğ’un üzüntüyle anlattıkları böyle.
Kitabında tarihe ışık tutan daha birçok önemli anılar olacak, gecikmeden okuyucu ile buluşmasını diliyorum.

Osman Ertuğ’dan genç diplomatlara dersler
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.