
Ünal Üstel’in Başbakanlığında 12 Mayıs 2022’de kurulan 3 partili koalisyon Hükümetinde, 15 ay sonra 4 Bakan gitti, yeni 4 Bakan geldi, 1 Bakanın yeri değişti.
Hükümetler, milletvekillerinden oluştuğu sürece, daha çok değişecek…
Dörtlü koalisyonlar bile gördük…
Bu seçim yasası, bu partiler yasası ve mevcut sistem değişmezse, beşli koalisyonları da göreceğiz.
KKTC gibi küçük bir ülkede, mevcut şekliyle parlamenter sistem istikrarsızlık üretiyor… 48 yıllık parlamenter sistem deneyiminde bu gerçek defalarca kanıtlandı. Neredeyse her yıl bir yeni hükümet kurduk ama hiçbir temel sorunu çözemedik…
Bakanlar, mevcut sistemin sonucu olarak, liyakata göre değil, parti içi dengelere ve seçim hesaplarına göre atanıyor. Başbakanlar ve Bakanlar, atama yaparken önce kendi güçlerini korumayı düşünüyor.
Bu da, sık sık kabine ve üst düzey bürokrat değişikliklerine neden oluyor. Siyasi krizler, kaos, karmaşa ve atamalar bitmiyor.
Kimseyi suçlamak için yazmıyorum. Sistem bunu dayatıyor.
Sistem çürüdü ve çöktü
O nedenle Bakan değişikliklerini, nedenlerini ve isimleri değil, yanlış kurgulanan sistemi tartışmak gerekiyor.
Eğer sistem Bakanların Meclis dışından, seçime girmeyecek teknokratlardan atanmasına imkân vermeyip, parti içi dengeler nedeniyle milletvekilleri içinden atanmasını dayatıyorsa, hükümet krizleri ve istikrarsızlık hep olacaktır.
Bunun ağır faturası da ülkeye, devlete, halka, ekonomiye, partilere ve demokrasiye çıkacaktır, çıkmaktadır.
Sorunların kaynağı, sistemin çökmesidir.
Mevcut sistem, partileri, devletin yapısını, siyasileri, bürokrasiyi ve hatta sendikaları içten çürütmüştür. Partizanlığı, menfaatçiliği, konusunda uzman olmayan kişilerin, bulunmaz Hint kumaşı gibi bakanlık koltuklarına yapışmasını veya Bakanlık için şantaj ve tehdit yapmasını,rüşveti, iltiması, akraba ve yandaş kayırmacılığını üretmiştir..
Mevcut sistem, hükümetlerin oy hesabı ve parti içi denge hesapları ile gerekli kararları almakta korkak davranmasına ve çok zaman kaybetmemize neden olmaktadır.
Bu sistem, oy hesabıyla aşırı istihdamlara ve sendikalara teslimiyete neden olmuştur.
Bu sistemde iktidar olsun, muhalefet olsun, milletvekilliği bir meslek ve zenginleşmenin bir aracı olarak görülmektedir. Nitekim, tüm liyakatsizliklerine karşın, 20-30 yıl milletvekilliği ve 10-15 yıl Bakanlık yapanlar vardır.
Peki çare nedir?
Çare, ABD tipi başkanlık sistemi
ABD tipi Başkanlık sisteminde kontrol ve denge sistemi çok güçlüdür, kuvvetler ayırımı çok keskindir.
Bakanlar dıştan, seçim ve oy derdi olmayan işinin uzmanı teknokratlardan atanmaktadır, başarısız olursa görevden hemen alınabilmektedir.
Bu sistemde Bakanlar bir sonraki seçimi değil, ülkenin uzun vadeli geleceğini düşünerek doğru kararlar almaktadır. Kararlar çok hızlı şekilde alınıp, hızlı şekilde uygulanmaktadır.
Yasama, Yargı, Yürütme, keskin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanmaktadır. Yürütmenin yaşama ve yargı üzerinde baskı kurması mümkün olmadığından, Meclis, Senato ve yargı, yürütme üzerinde etkin siyasi denetim yapabilmektedir.
ABD tipi Başkanlık sisteminde seçilen başkan diktatörlüğe, “ben yaptım oldu” zihniyetine yönelemez. Ülkeyi kafasına estiği gibi yönetemez. Böyle bir şey olursa yargı etkin olarak devreye girer, Meclis ve Senato alacağı kararlarla başkanın elini kolunu bağlar. Bütçe ve ödeneklerini onaylamaz, onu hareket edemez duruma getirir. Böylece etkin denetimi ve kontrolü sağlar.
ABD’de Başkan, Meclis onayı olmadan Büyükelçi bile atayamaz… Atanacak Büyükelçiler ve Bakanlar, Meclis önünde özel yaşamını, çalışma hayatını, geçmişini, bilgi ve deneyimini, saygınlığını da içerecek şekilde saatlerce sorgulanır… Bu sorgulamadan temiz çıkarsa atanabilir.
Bizde olduğu gibi seçim ve oy hesabı ile, partizanlıkla, şantajlarla, tehditle, Parti içi dengelerle kimse makamlara atanamaz.
ABD tipi Başkanlık sisteminde, koalisyonlar, Hükümet krizleri ve kimin bakan olacağı kavgaları da olmaz. Kararlar süratli bir şekilde alınır, iç çatışma, kavga, dövüş olmaz…
Riskler var mı?
KKTC bağlamında, Başkanlık sisteminin getirebileceği tek risk, Kıbrıs sorunu ile ilgilidir.
“Eğer federasyoncu bir başkan seçilirse, kendi aklına göre Rum’la federasyon kurar, KKTC’yi eyalet durumuna düşürür” denebilir.
Benim de geçmişte bu yönde endişelerim vardı.
Ne ki, bu riski ortadan kaldırmanın yolları var:
Sistem kurulurken, yeni Anayasa yapılırken bir düzenleme ile, “KKTC’nin egemenlik ve bağımsızlığını yok edilemeyeceği, hiçbir şekilde başka bir devletle birleşmeyeceği, başka bir devletle federasyon, konfederasyon, birleşik Cumhuriyet vb ortaklık Devletleri kuramayacağı, bu yönde görüşmeler yapamayacağı”, Anayasanın değişmez ve değiştirilmesi dahi önerilemez maddeleri arasına konarak o risk ortadan kaldırılabilir.
Yine sistem kurulurken, Mecliste temsil edilen partilerden bir ULUSAL KONSEY kurulması ve Kıbrıs sorunu ile dış politika ilkelerinin saptanıp korunmasından bu Konseyin sorumlu olması, Anayasaya konabilir.
Esasen Başkanlık Sisteminde Meclis ve Senato çok etkin olacağından, yanlış bir yola girilmesi Yasamanın alacağı önlemlerle durdurulabilir.
Daha da ötesi, Anayasaya aykırı bir yönelim olması halinde, bağımsız yargı devreye girerek Başkanı durdurabilir.
Nasıl geçilebilir?
Akla gelen bir başka soru ise, BAŞKANLIK Sistemine hangi yöntemle geçileceğidir.
Darbe olmayacağına göre bunun yolu bellidir:
Referandumla Halka “Başkanlık sistemi mi, Parlamenter sistem mi?” diye sorulur. Halk “Başkanlık sistemi” derse, o zaman mevcut parlamento içindeki tüm siyasi partiler, birlikte çalışarak Anayasal değişiklikleri, yeni siyasi partiler yasasını ve yeni seçim yasasını yaparak referanduma sunar.. Referandumdan EVET çıkması halinde, Anayasanın öngördüğü yeni yapı için, yeni seçim yasası ile Başkanlık seçimlerine gidilir. Kazanan başkan yeni yapıyı, Anayasanın öngördüğü şekilde kurar..
İstek varsa, iyi niyetle ve yapıcı, pozitif bir anlayışla hareket edilirse bunu başarabiliriz.
Ya bu çürüyen, sorun üreten sistemi terk edeceğiz, ya da bu gidişle, daha çok uzun yılları boşuna kaybedip, sonunda KKTC’nin ruhuna Fatiha okuyacağız.
O nedenle particilik bir yana bırakılsın!
“Önce kendim ve ailem, sonra yakınlarım, sonra partim ve en sonunda devlet” demek yerine “ÖNCE HALKIM VE DEVLETİM” dersek, üstesinden gelmeyeceğimiz sorun, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur..
Yorumlar kapalı.