Hiç şüphe yok bir ülkenin huzurlu ve güven içinde yaşaması, asayiş ortamında bir zaman geçirmesi, polise bağlıdır. Geçmişle gelecek arasında kalan polisimizin ne kadar yol kat ettiğini, nasıl kurumlaştığını, nasıl eğitimden geçtiğini görebiliyoruz.
Tamı tamına altmış yıl geçti yaşadığımız zor günlerin üzerinden… Kıbrıs Cumhuriyetinden fırlatılıp atılan biz Türkler, her birim ve çalışma ortamlarının oluşumunda polisimiz de yavaştan yavaştan oluştu ve geldiğimiz o uzun yol sonunda, tam donanımlı, tam eğitimli ve genç, dinamik bir kuvvet haline geldi.
1963’teki başlayan getto hayatımızla beraber, o kuvvet kendiliğinden oluşmaya başladı. Bölgelerde mahzur kalan bazı polisler bir araya gelerek, hem polis karakollarını oluşturdular, hem de mücahitlik hizmetlerinde bulundular. Bu bir zorunluluktu. Kendi bulunduğumuz bölgelerin asayişi, gerçekten zordu. O dönemlerde Bayraktarlığın hakimiyetiyle beraber, polis teşkilatımız da oluşmuş oldu.
Polis teşkilatımızın oluşumunda, hem bina yönünden, hem de tecrübeli polis komutanları yönünden çok şanslıydık diyebiliriz. Sarayönü’ne bakan polis binaları, veya merkez polis binaları bizim bölgede kalmıştı. Tabii ki bölünmüş Lefkoşa’da polis hizmeti kendiliğinden oluşurken, pek de bina sıkıntısı yaşanmadı. Ama asayiş yönünden hep polisimiz başarılı oldu…
Polislikten emekli yazar ve araştırmacı Altay Sayıl’ın yazdığı polisimizin geçmişine dair kitap, gerçekten polisimizin tarihini belgelemek adına yazılmış kitaplardan biridir. Anımsadığım kadarı ile polisimizin ayrıca kendi içinde polislerin kıyafet evrimleşmesini gösteren çalışmalar olmuştur.
Altmış yıl sonraki polisimizin durumuna bakıyorum bir de… Özellikle mutlu barış harekatından sonra bir devlet olmanın erkini, polisimizin gelişmesi, dünya üzerinde devletler asayişi, uyuşturucu, kaçakçılık, cinayetler, ırza geçmemeler, ensest ilişkiler ve daha bir sürü olumsuzluklar var onların hayatlarında. Görev dendi mi, akan sular durur. Özellikle birçok genç polisimiz Türkiye’deki Polis Akademisini bitirerek bu işe atılıyorlar. Üstelik Türkiye Polis Teşkilatı ile işbirliği yapıyorlar.
Mesela son Hatay depreminde kusurlu binaları yapan bazı müteahhitlerin Türkiye’den kaçıp KKTC’ye gelmeleri ve Türkiye-Kıbrıs polisi işbirliği ile yakalanıp adalete teslim edilmleri…
Zaman zaman bazı olumsuzluklar olunca, bazı kişiler; “Polisimiz ne yapıyor?” sorusunu sorunca, ben de “Polisimiz ne yapmıyor?” sorusunu sorarım.
Ülkedeki demografik yapımız polisin daha aktif duruma gelmesini gerektiriyor ki, öyledir polislerimiz. Demografik yapımız ele alınınca neler neler geçmez ki önümüzden…
KKTC Üniversitelerinde okumak için gelen özellikle siyahiler, her zaman polisimizin başına bela olmuştur.
Şöyle bir kentlerin dokusuna ve değişik insan manzaralarına bakınız, adeta kozmopolit bir nüfus haline geldiğimizi göreceksiniz. Yine farklı kültürlere sahip insanlar, ekonomik ve sosyolojik açıdan ne kadar değiştiğimizi de gösteriyor demografik yapımız.
Zaman zaman güneyden kuzeye uyuşturucu kaçıran bazı Rumları yaka paça nasıl da yakalıyorlar. Uyuşturucunun çeşitli boyutları vardır. Özellikle yabancı öğrenciler arasında yaygın hale gelen uyuşturucu kullanımı her zaman polisimizin başını ağrıtmıştır. Ama sağ olsunlar suçluları yakalamanın üstesinden geliyorlar.
Bazen hapishanelerimizde yer kalmadığına dair haberler çıkıyor sosyal medyada. Yeni hapishane her ne kadar da geniş tutulmuşsa da, ülkede artan suçlar, hapishanemizin bile kapasitesini zorluyor. Şayet sağlığım elverseydi, yeni hapishaneyi ziyaret etmek ve gözlemlemek isterdim. Ama maalesef sağlığım buna el vermiyor.
Türk ve Rum polisinin zaman zaman işbirliği yaptığını görüyoruz. Bu iyi bir şey. Özellikle Interpol’le işbirliği yapan polisimiz, bu gelişmişlik içinde kendisini bütün dünyaya kabul ettirmiş oldu. Bu da bir diğer deyişle KKTC gerçeğini anlatıyor.
Son yıllarda tam donanımlı polis binalarının yapımı da, hem işlevsellik, hem de prestij açısından çok önemlidir.
Ulusal Lider Dr. Küçük ne kadar çok emek verdi polisimizin oluşması ve kendi ayakları üzerinde durması için bilir misiniz?
Dr. Küçük bir yazısında asayişi ve polisimizin önemli görevlerine atıfta bulunuyor… Dr. Fazıl Küçük Vakfı’nın yayınlamış olduğu ve benim kaleme aldığım “Dr. Küçük’ün 80 Yıllık Eseri” adlı kitabımda polis örgütümüz ve yaşananlara yer vermişimdir.
Dr. Küçük bir yazısında bir zamanlar kapılarımızın, pencere ve arabalarımızın açık bırakıldığından ve huzur içinde yaşadığımızdan bahseder. O bir şikayetti esasında. Lakin polislerimizin görevlerinin de hayli zor olduğundan bahseder.
Kısacası Kıbrıs Türkleri bugünlere kolay gelmediği gibi, polisimiz de kolay gelmemiştir bu duruma. O nedenle gece evimde huzur içinde yatıyor, uyuyorum. Neden? Çünkü polisimize çok güveniyorum.
Osman Güvenir
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.