Gelir dağılımındaki adaletsizliğin küresel bir yıkım haline geldiği günümüzde, gelir adaletsizliği gelişmekte olan ülkelerde toplumsal gönenci çok daha olumsuz etkilemektedir.
Dünyanın dört bir yanındaki yaşam düzeyleri arasında çok büyük farklar vardır. Birleşik devletlerin en yoksul yurttaşının bile bir geliri vardır. Bu bireyler sağlık, eğitim ve diğer hizmetlerden Orta Amerika, Güney Asya ve Sahraaltı Afrika da yaşayan sayısız insanın yararlanabileceğinden çok daha fazla yararlanmaktadır.
Bugün etrafımızda gözlemlediğimiz bu çok büyük ekonomik farklılık son 500 yılda, çoğunlukla da son 200 yılda ortaya çıkmıştır.
Anayasal yaklaşım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, yoksul ve yardıma gereksinim duyan kimselerin gereksinimlerini karşılama, anayasada belirtilen sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak görev sayılmaktadır.
Güçsüzlerin esenlendirilmesi başlıklı 58’inci maddede; devlet, sosyal ve ekonomik bakımdan güçsüz olanların esenlendirilmesi, kendilerine, ailelerine ve topluma yararlı duruma getirilmeleri için gerekli sosyal, ekonomik, mali ve diğer önlemleri alır.
Aynı şekilde açlıktan korunma hakkı başlıklı 56’ncı maddede; devlet, herkesi açlığa karşı korur ve bu amaçla uluslararası iş birliğinden de yararlanarak besin maddelerinin üretimini artırmak, israfını önlemek, dengeli biçimde dağılımını sağlamak ve etkin beslenme olanaklarını yaratmak amacıyla gerekli önlemleri alır hükmün içerir.
Başarılı bir uygulama: Paylaşım Mutfağı
Bu manada Lefkoşa Türk Belediyesi’nin oluşturduğu ve yardımlaşma esasına dayalı olarak hizmet vermekte olan Paylaşım Mutfağı, KKTC’de sosyal dayanışma adına güzel bir örnek oluşturmaktadır.
Paylaşım mutfağı, Lefkoşa belediye hudutları içinde oturan 270 yoksun bireye haftanın beş günü, günde bir öğün sıcak yemek hizmeti verilmektedir. Bu oluşum, yoksullukla savaşımda yalnızca devletin değil, yerel yönetimlerin de katkı koymasının görevleri olduğunu anımsatmaktadır. Bu yardımlaşmaya katkı koyanları kutlamak gerekir.
Yoksulluk
Yoksulluk; kişinin yaşamını sürdürmesi için gerekli olan kaynaklardan, temel gereksinimlerden ve yeterli maddi gelirden yoksun olmasını anlatır.
Yoksulluk, dünyanın tüm coğrafyalarında ve tarihin tüm zamanlarında görüle gelmiş bir olgudur.
Sözlük anlamıyla; az bir varlığa sahip olmak, yoksun durumda bulunmak, gereksinim içinde olma durumlarıdır.
Aslında yoksulluğun ölçünlü bir tanımını yapmak kolay değildir. Bu tanımın yapılamamasındaki temel güçlük yoksulluğu oluşturan çok sayıda bileşen ve bu bileşenler arasındaki çeşitli ilişkiler olmasıdır.
Yoksulluk durumunun; ülke ekonomisine, toplum hayatına, insanlar arası ilişkilere ve sosyal yapıya verdiği zararlarla birlikte asıl ve yıkıcı etkisi, yoksul kişinin doğrudan kendisinde, hayata bakışında, duygu dünyasında, yaşama kararlılığı ve sevincinde kendini göstermektedir.
Yoksulluk göstergeleri
Yoksulluk üzerinde fikir yürütebilmek, yoksulluğu ölçebilmek, yoksul kimseleri ayırt edebilmek ve çözüm üretebilmek için yoksulluğa ilişkin çeşitli göstergeleri belirleyip, tanımlayabilmek gerekmektedir.
Yoksulluğa ilişkin göstergeler
A) Elde edilen gelir
B) Besin/kalori tüketimi
C) Tüketim düzeyi
Ç) Yaşam süresi
D) Aile durumu
E) Okuryazarlık
F) Konut/arazi/araç sahipliği
G) Temel sağlık olanaklarından yararlanma
Ğ) Düzenli bir işe sahip olma olarak sıralanabilir.
Bu göstergeler, özellikle yoksulluğun ölçümünde ve yoksullukla savaşım siyasetinin uygulanmasında hedef kitle saptamasının doğru yapılabilmesi için önemlidir.
Yoksullukla savaşımda yaklaşım
Yoksullukla savaşımda iki temel yaklaşım söz konusudur.
1) Sosyal yardımlar ile yoksul kimselerin en az yaşam düzeylerini karşılayarak, yoksulluğun bu kişiler üzerindeki yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak.
Bu bağlamda sağlanacak sosyal yardımlar; beslenme, barınma, ısınma, giyinme vb. yaşamsal konulardaki gereksinimler en az düzeyde de olsa karşılanmalı ve yoksulluğun neden olabileceği hastalık, ruhsal sorunlar ve suça yönelme gibi yıkıcı sonuçlar önlemelidir.
2) Doğrudan yoksulluğu hedef alarak, yoksul kişilerin üretken ve kendi ayakları üzerinde durabilir hale gelmelerine yardımcı olmak.
Uzun vadede çözüm
Yoksulluğun uzun vadede çözümü ya da en az düzeye indirilmesi ancak üretken ve kendine yetebilir duruma geçme varlığına sahip yoksul nüfusa gerekli olanakların sağlanması ile olasıdır.
Bu olanaklar, eğitim gereksiniminin karşılanması ve eğitim açığının kapatılması, sermaye desteğinin sağlanması, çeşitli çalışma olanakları oluşturulması ve bu bağlamda hedef kitlenin işlendirme piyasasında yarışa bilirliklerinin artırılması olarak sıralanabilir.
Yoksulluğun ekonomik boyutunun önemi ve yoksullukla savaşımda kişileri üretken duruma getirme noktasında iş sahibi yaparak kendi geçimlerini sağlayabilmelerini gerçekleştirmenin yeri düşünüldüğünde, işlendirme konusu önem kazanmaktadır.
İşlendirme
İşlendirme; çalıştırma, iş sahibi yapma anlamlarına gelmektedir. Ekonomik anlamda ise, çalışan açısından emeğini gelir elde etmek için kullanması ya da işveren açısından ürün elde edebilmek amacıyla ücreti karşılığında iş gücünün değerlendirilmesidir.
İşlendirme olgusu; beşeri sermaye ve eğitimle yakından ilişkilidir.
Beşeri sermaye kavramı, bireylerin gelire dönüşen çeşitli ekonomik çalışmalarında edinilen bilgi ve beceri gibi nitelikler olarak tanımlanmakta, kişiye yapılan yatırımlarla bu sermayenin arttığı görülmektedir.
İşlendirmeyi üç bileşen çerçevesinde değerlendirilmek gerekir. Bu bileşenler;
1) Kişileri, girişimcilik yoluyla kendiişlerinin sahibi yaparak düzenli gelir elde eder konuma getirmek,
2) İşlendirmeye yönelik eğitimler ile nitelikli bir konuma geçip, işlendirme piyasasında yer bulabilmelerini sağlamak.
Kısa süreli işlendirmeye olanak yaratmak yoluyla da kişilerin;
A) Kısa süreli de olsa gelir elde etmesini sağlamak,
B) Çalışma hayatı ve sosyal güvence ile tanışmasına olanak yaratmak,
C) İşlendirme piyasası ile yakınlaşmasını sağlayarak ileriye yönelik işlendirilebilirliğine katkı koymak.
Bu yönüyle yoksulluk, işsizlik durumunun kişi üzerindeki etkileri ile koşutluk göstermekte ve bir işte çalışma konusu yoksullukla savaşımda önemli bir yer tutmaktadır.
Yoksul kişi ekonomik olarak geçinmekte zorluk çekmekte, gereksinimlerini kimi zaman en az düzeyde bile karşılayamamakta, kendisi ve ailesinin sosyal gereksinimlerine cevap verememekte ve sosyal açıdan kendisi ve ailesini toplum içinde arzu ettiği şekilde konumlandıramamaktadır.
Yoksulluğun farklı tanımları
Yoksulluk niteliği yönüyle çok farklı tanımlamalara sahiptir.
1) Gelir/tüketim yaklaşımı
Eğitim, sağlık, barınma ve gıda gibi zorunlu gereksinimlerin karşılanamamasını ifade etmektedir.
2) Temel insan gereksinimi yaklaşımı
Gelir/tüketim yaklaşımından temel gereksinimlerin farklı bir şekilde belirlenmesi ve bu farklı gereksinimlere yönelik çeşitli düzeylerin saptanması yönleriyle ayrılmaktadır.
Bu noktada sosyal yoksulluğu da sınıflandırabiliriz. Buna göre;
1) İnsan-yoksulluk yaklaşımı
İnsan-yoksulluk yaklaşımı bir anlamda kişinin yaşam kalitesini sorgulamakta, sağlıklı yaşam, özgürlük, gönenç özgüven gibi kavramların varlığını incelemektedir.
2) Sosyal dışlanma yaklaşımı
Kişinin içinde bulunduğu toplumun sosyal hayatına girebilmesine ve sosyal çevresiyle benzer koşullarda hayatını sürdürebilmesine yönelik olanakların eksikliği olarak açıklanmaktadır.
3) Katılım yaklaşımı
Yoksulluk noktasında kişinin geliri kadar sosyal hayattaki yeri ile eğitim, sağlık vb. yararlandığı sosyal olanaklara yer veren bir yaklaşımdır.
Yoksulluk türleri
1) Mutlak–göreli yoksulluk
Mutlak yoksulluk; kişinin en az seviyede yalnızca bedensel olarak hayatını devam ettirebilmesine yetecek gelir düzeyinin altında bulunması halidir.
Göreli yoksulluk; karşılaştırmalı yoksulluktur. Kişinin içinde yaşadığı toplumla karşılaştırıldığında görece en az yaşam koşullarının altında bulunması hali olarak nitelendirilir. Bu yönüyle göreli yoksulluk kavramı gelir dağılımı ile ilişkilidir.
2) Nesnel–öznel yoksulluk
Nesnel yoksulluk yaklaşımında genel ve kişiye özel olmayan, düzgüsel ölçütlerle yoksulluk belirlenirken, öznel yaklaşımda kişinin yeğlemelerine ve kişiye özel durumlara göre yoksulluk durumunun değerlendirilmesi değişkenlik gösterebilmektedir.
Bu yönüyle öznel yaklaşım çerçevesindeki yoksulluk değerlendirmeleri çeşitli sorunları ve zorlukları içermektedir.
3) Gelir yoksulluğu–insani yoksulluk
Gelir yoksulluğu söz konusu olduğunda kişi ya da hanenin en az yaşam ölçününde hayatını sürdürebilmesi için gerekli gelir tutarını ifade eden bir yoksulluk sınırı belirlenmekte ve değerlendirmeler bu sınırın altında ya da üstünde yer alan gelir düzeylerine göre yapılmaktadır.
4) Kırsal–kentsel yoksulluk
Bu ayrım yoksulluğun yaşandığı coğrafyaya göre geliştirilen bir nitelendirmedir. Kırsal yoksulluk daha çok tarımla uğraşan ya da küçük çaplı işletmelerde çalışan ve kendini ifade etme konusunda sorunları olan kesim ile ilgili bir kavram iken, kentsel yoksulluk kimi zaman kırsal yoksulluktan da beslenen ve yetersiz gelir/tüketim/eğitim gibi durumlarda kendini göstermektedir.
Tarihsel gelişim
Tarihsel açıdan bakıldığında, yoksullukla savaşım konusunda, ikinci dünya savaşı sonrası gelişen refah devleti uygulamalarında küreselleşmenin de etkisiyle 1980’li yıllarda neo-liberal yaklaşım ayrımı ortaya çıkmıştır.
Refah devleti uygulamaları içinde yoksullukla savaşım
A) Sosyal güvenlik ağları aracılığıyla gerçekleştirmekte,
B) Piyasa işleyişi içinde ve ekonomik büyüme ile birlikte değerlendirmektedir.
Günümüzde refah devleti uygulamalarının önemini yitirmesinde özellikle geniş kapsamlı sosyal güvenlik uygulamalarının devlet bütçesi üzerindeki ağır mali yük oluşturması rol oynamaktadır.
Refah düzenleri (welfare regime)
Refah düzenlerini dört başlık altında toplamak olasıdır. Bunlar;
1) Liberal refah düzeni (liberal welfare regime)
Kişisel sorumlulukları ön olana çıkaran, yoksulluğun çözümünü piyasa düzeni içinde arayan ve hedefleme düzeneklerini kullanan düzen.
2) Tutucu refah düzeni (conservative welfare regime)
Sosyal yardımı, sosyal yardım duyurumları ile düzenli bir şekilde yerine getiren düzen.
3) Sosyal demokrat refah düzeni (social democratic welfare regime)
Yoksul kişilere hak kapsamlı yapılan gelir desteklerini içeren düzen.
4) Akdeniz refah düzeni (Mediterranean welfare regime)
Sosyal yardımların gereksinim duyan kesimlere seçici bir biçimde yapılmasını sağlayan düzendir.
1990 yılından sonra ise, işsizlik, düşük büyüme ve yüksek maliyet gibi nedenlerle refah uygulamalarının yararlanıcılarda bağımlılık oluşturabileceği değerlendirilerek, çok sayıda ülkede sosyal yardımlar koşullara bağlı hale gelmiştir.
Yoksulluğun nedenleri ve sonuçları
Günümüzde yoksulluğun nedenleri ve sonuçları iç içe geçmiş ve oldukça karmaşık bir hal almıştır.
Yoksulluğun dar açıdan nedenleri
– Ekonomik ve eğitim yetersizliği
– Sosyal olanaklardan yoksun olma
– Yaşlılık
– Engellilik
– Beceri yetersizliği
– Hayatta yalnız kalma
– Hüküm giymiş olma vb. durumlar ile karşılaşılmaktadır.
Yoksulluğun geniş açıdan nedenleri
– Dengesiz, bozuk ekonomik yapı ve dengesiz gelir dağılımı
– İşsizlik ve işlendirme piyasasıyla yeterince ilişkilendirilmeyen eğitim çalışmaları
– Siyasal ve ekonomik dengesizlik
– Yoksul kesimleri gözetmeyen ekonomi politikaları
– Afetler ve kuraklık
– Savaş durumu
– Üretken olmayan nüfus yapısı
– Yolsuzluklar
– Yeraltı ve yerüstü kaynakların yetersizliği ya da yeterli olan kaynakların iyi değerlendirilemeyişi düşünülebilir.
Yoksulluğun dar açıdan sonuçları
– Kişinin insani gereksinimlerini karşılayamaması ve hayatını sürdürmekte zorlanması
– Temel gereksinimlerin karşılanamaması ya da sadece en az düzeyde karşılanabilmesi nedeniyle; eğitim, sağlık ve sosyal olanaklardan yeterince faydalanamama
– Suça yönelme
– Ruhsal hastalıklar
– Aile içi sorunlar
– Üretkenlikten uzaklaşma
– Kişilik bozukluğu olarak sıralanabilir.
Yoksulluğun geniş açıdan sonuçları
– Toplum içinde yoksul bir kesimin oluşması
– Yoksul kesimin sosyal dışlanmaya uğraması
– Ekonominin büyüme gücünün düşmesi
– Suç oranlarındaki artış
– Eğitim oranının düşmesi
– Aile kaynaklı sosyal yapının bozulması
– Toplum vicdanının yara alması.
Yoksulluk ölçümü
Yoksulluğun ölçülmesinde sıklıkla gelir ve tüketimi ölçen yöntemler kullanılmaktadır.
Bu yöntemlerde hane halklarının gelirleri ya da tüketimleri yoksulluk için belirlenen düzeylerin altında kalır ise söz konusu hane halkları yoksul olarak nitelendirilmektedir.
Geliri işaret eden gösterge hane halkının tüketim düzeyi ve yaşam koşullarıdır. Bu bağlamda Türk-iş araştırmasına göre 2020 Temmuz ayında;
– Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.406,46 TL
– Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri gereksinimler için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7.838,62 TL
– Bekâr bir çalışanın yaşama maliyetinin ise aylık 2.919.-TL olduğu hesap edilmiştir.
Son söz: Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları, yoksulluk çekenler ise çok parası olanları mutlu sanır.
Yorumlar kapalı.