Olgun Beyoğlu

Kaliteli büyüme için kaliteli kurumlar gerekir






Covid-19 salgınının yarattığı sorunlar ortada.

Sağlık sorunu ile birlikte ülkede bir de ekonomik kriz yaşanmakta.

KKTC’nin lokomotif sektörleri olan üniversiteler yüz yüze eğitime ara verdi,  turistik tesisler kapandı, taşımacılık durdu, iş yerlerinin kepenkleri indi, caddeler ve meydanlar boşaldı.

İnsanlar kendilerini ev hapsinde korumaya aldı.

İnsanların karnı açken diğer sorunlar önemini kaybediyor.

Yüksek ve kaliteli büyüme

KKTC olarak daha aydınlık bir geleceğe ulaşmak istiyorsak yüksek ve kaliteli büyümeye önem vermemiz gerekiyor.

Kaliteli büyümek için kaliteli ekonomik kurumlar, kaliteli ekonomik kurumlar için de kaliteli siyasal kurumlara gereksinim var.

Bu nedenle de demokrasinin tabanını güçlendirmemiz gerekiyor.

Demokratik kurumları büyütmemiz gerekiyor. Bu şüphesiz kolay bir süreç değildir.

Sağlıklı büyümenin koşulu demokrasidir.

KKTC olarak sağlıklı bir şekilde büyümek istiyorsak demokratik kurumları yükseltmemiz büyütmemiz gerekir.

Bu yapılabilir mi?

Elbette kolay bir şey değil.

Devletin gücü; baskı yapabilmesi, hizmet verebilmesi, ekonomiyi anlayıp uygun politikalar uygulaya bilmesi yeteneğidir.

Diğer tarafta toplumun gücü var. Toplumun gücü ise özgür medyadan, demokratik süreçten geliyor.

Bir bölümü sivil toplum örgütlerinden geliyor.

Burada toplumun devlete karşı kendi çıkarlarını izleyebilmesi, yanlış insanlar olduğunda onları işten çıkarttıra bilmesi, devlet üstünde baskı kurarsa ona hayır denilememesini sağlar.

Tarihin, demokrasinin, özgürlüğün, yaratıcılığın, verimliliğin en iyi arttığı yer bu ortamlardır. Burada devletle toplum arasında bir denge vardır.

Bunun için sivil toplum kuruluşlarının ve özgür medyanın gücünün artması gerekiyor.

Yüksek ve kaliteli büyümek istiyorsak, demokratik kurumları büyütmemiz gerekiyor.

Bu kolay bir süreç değil. Hiçbir ülkede kolay olmadı. KKTC’de de kolay olmayacaktır.

Bütçe harcamaları

Bütçe harcamaları için hükümet para bulmakta zorlanıyor.

Bunun içinde kısa vadeli borçlanmaya, kolay bir yol olarak da çalışanların ve emeklilerin maaşlarından kesintiye gitmekte.

Her ikisi de ekonomiyi daha fazla zorlaştırmakta.

En büyük işveren olarak devlet, piyasaya yeterli para akıtmadıkça çarklar daha da zor dönecektir.

Devletin talebi artırmak için piyasaya daha fazla para akıtması gerekiyor.

Para vardır- yoktur sorunu, ülkeyi yönetmeye istekli olanların sorunudur.

Kimse kendilerine gelin bizi yönetin demedi. Kendileri istekli oldu.

Ben daha iyisini yaparım, ben daha iyisini bilirim, Türkiye den daha fazla parayı ancak ben alabilirim diyen dünün ya da bu günün seçilmişleri olarak onlardır. Neden üretmesinler.

Hükümetlerin normal koşullardaki gibi piyasaya para akıtmaya devam etmeleri gerekiyor.

Gelirin önemi

İnsanların cebine para koyduğunuz zaman bu hem onların açlığını engeller hem de talebi artırır.

Tabii ki şu anda talebi eski haline getirmemiz olanaklı değildir.

İnsanlar eskisi gibi sokağa çıkıp restoranlara gidemiyor, eskisi gibi alışveriş yapamıyorlar ama yine de belli bir taleple çöküşü tamamen durdurmamız mümkün.

Ondan sonra tedarik zincirini ayakta tutmak için işletmelerin batmasını önlememiz gerekiyor.

Bu da hem işletmelere direkt olarak yardım ve daha da önemlisi işletmelerin yapmaları gereken harcamaları bir süre için azaltmaları demek.

Bu, ucuz kredi vererek yapılmalı ki işletmeler gelecekte gizilgüçleri olmasına karşın şu anda çökmesinler ve çökerek başkalarını da aşağı çekmesinler.

Borç taksitlerini ötelemenin sıkıntılarını hem borçlu hem de finans kurumları yönünden ileride daha fazla hissedeceğiz.

Bu satırları yazarken amacım karamsar bir tablo ortaya koymak değildir.

KKTC’nin daha önceden var olan yapısal sorunlarının daha da derinleştiğini vurgulamak içindir.

Yeni bir yola nasıl çıkabiliriz?

KKTC’nin gayri safi yurtiçi hâsıla (GSYH) büyümesine bakarsanız;

2014’de yüzde 4,9

2015’ de yüzde 4,3

2016’da yüzde 3,8

2017’de yüzde 5,5

2018’de yüzde 1,3

2019’da yüzde 0,2

6 yılda ortalama yüzde 3,6 büyüdüğünü görürüz.

Ortalama gelişmekte olan ülkeler arasında normal sayılabilecek bir büyüme oranını işaret etmesine karşın,  kararlılığı ve sürekliliği olmayan; inişli çıkışlı dalgalanan bir seyir izlenmekte.

Bu da aslında KKTC’nin her yıl ötelenen birikmiş sorunlarının sonucudur.

KKTC’nin verimlilik sorunu

Bunun temelinde KKTC’nin verimlilik sorunu yatıyor.  Siz bu tümceyi verimsizlik olarak da okuyabilirsiniz. Başında da kamu kurum ve kuruluşlarının verimsizliği geliyor.

Eğer bir ekonomi kullandığı anamal ve iş gücünü hiç artırmazsa, yalnızca verimliliği ve uygulayımbilimi değişirse bir yıldan öteki yıla nasıl büyüyebilir.

Toplam etmen (faktör) büyüklüğü (TEB ya da TFB) buna yanıt vermektedir.

Ekonomik büyüme, ekonominin kurumsal yapısındaki gelişmeler dışında üretim sürecinde kul­lanılan etmenlerdeki birikimden ya da bu etmen­lerdeki verimlilik artışından kaynaklanmaktadır.

Çözümleme

Etmen birikimi, üretim süreci için gerekli olan girdileri,

Ve­rimlilik artışı ise ekonomik birimlerin bu girdilerle üretim yapma yeteneğini gösterir.

Verimlilik artışı olmaksızın ekonomik büyüme; emek, anamal ve doğal kaynak arzı gibi etmenlerin birikim sınır­larını belirleyen etkilerle karşılaşmakta ve üretim etmenleri sürekli artırılabilse bile bu etmenlerdeki ölçeğe göre azalan getiri olgusu ekonomik büyümeyi kısıtlamaktadır.

Ekonomik büyümeye verimlilik ar­tışının eşlik etmesi durumunda bu kısıtlar etkin olmaktan çıkmakta ve birim çıktının daha az girdi ile üretilmesini sağlayarak uzun dönemde ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için gerekli olan ekono­mik temeller atılmaktadır.

Verimliliği; üretim sürecinde kullanılan anamal, ham madde, iş gücü, makine, bina, enerji gibi kaynakların etkin kullanımını öngören bir kavram olarak görebiliriz.

Bir düşünceye yalın bir anlatım biçimi verecek olursak verimliliği; çıktı / girdi şeklinde özetleyebiliriz.

Savurganlıktan kaçınmak

Üretim sırasında öncelik savurganlıktan kaçınmaktır.

Sonrasında kaynakları etkin bir şekilde kullanılırken, sürekli iyileştirme peşinde koşmak gerekmekte.

Perakende sektörü için de en uygun olanı; alan yönetimi ve stok yönetiminde yapılacak iyileştirmelerdir.

Hareketsiz kalanla, aktif olan kesinlikle ayrışır. Bu tartışamayacağımız bir kuraldır.

Karne notu

Verimliliğin karne notu uzun dönemdeki kârlılık oranlarıdır.

Rekabet koşulları, esasen işletmeleri daha ucuza üretim yapmaya, maliyetleri düşürmeye, yani daha az kaynak kullanmaya zorlamakta.

Faaliyetlerin sürdürülebilmesi ve işletmeyi yaşatacak kazancın elde edilebilmesi ancak böyle olmalıdır.

Yoksa maliyet fiyatına yeterli kârı ilave ederek yüksek tüketici fiyatlarına ulaşmak en kolayıdır ama işletmeyi yaşatmaz.

İnen kepenklerin en önemli nedeni

Verimlilik, temel olarak iki şekilde ölçülmektedir. Bunlar;

1) Kısmi etmen verimliliği (KEV)

Üretilen çıktının, girdilerden sadece birine oranlanması şeklinde hesaplanabilir.

Emeğin verimliliği = Çıktı miktarı / Emek miktarı

Sermayenin verimliliği = Çıktı miktarı / Üretimde kullanılan sermaye miktarı

2) Toplam etmen verimliliği (TEV)

Toplam çıktının, girdilerin toplamına oranlanması şeklinde hesaplanır.

Toplam etmen verimliliği = Toplam üretim miktarı / Toplam girdi miktarıdır.

Bu hesaplamalar kolay olmasa da varlığının bilinmesi, konunun önemsenmesine, işletmelerin mevcut durumlarını çözümlerken dikkate almalarına ve iş geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.

KKTC’de çok ciddi bir verimlilik sorunu vardır. Bu sorunu çözmeden başka hiçbir şeyin çözülmesi olası değildir.

KKTC’nin ihracat kalitesi

KKTC hiçbir zaman yüksek uygulayımbilime dayalı ihracat yapmamıştır.

Uygulayımbilimi yönünden kendini hiç geliştirmemiştir.

Uygulayımbilimi adası olacağız söylemleri içi boş, dayanaktan yoksun, seçimlere yönelik söylemlerden öteye geçememiştir.

Eşitsizlik derinleşti

Kalitesiz bir büyüme ortaya çıktığı zaman eşitsizlik derinleşir. Kaliteli büyüme olduğu zaman ise eşitsizlik azalıyor.

Gelirin büyük kısmı zengin tabakanın elinde. Öyle ki devlet her yıl fakirleşirken zenginlerin cüzdanları daha da kabarmakta.

Vergi dizgesinde devrim

Buna çözüm olarak bazı kimseler servet vergisini önermektedir.

Bu öyle kolay bir durum değildir. Her şeyden önce dizge sorunudur.

Uygulanmakta olan vergi dizgesinde devrime gereksinim vardır.

KKTC vergi dizgesi “kaynak kuramı ”na dayanmaktadır.

Daha önceki bir yazımda da değindiğim gibi kaynak kuramında, “net artış kuramı “na geçmedikçe eşitsizliği ve vergi adaletsizliğini düzeltmek olanaklı olmayacaktır.

Vergi dizgesinde; mal değil, para takip edilmeli.

Vergi tahsilatını artırmak için halen uygulanmakta olan adaletsiz dolaylı tüketim vergisine karşın; gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilere ağırlık verilmelidir.

KKTC nasıl büyüyor?

Büyüme hesaplanırken insanların refahını artırıp artırmadığına bakılmadan tüm üretim faaliyetleri ölçülür. Geçmişten günümüze KKTC’nin büyümesinin asıl kaynağı kamu harcamaları ve bu bağlamda altyapı ve taşınmaz yatırımlarıdır.

Taşınmazlar yatırımları da krediye bağlı büyümekte. Bunu sadece banka kredilerine bakarak anlayamayız. Vadeli çekler ve finans şirketlerindeki çek kırdırmalarını da hesaba katmalıyız. Kantarın topunu o kadar bir kaçırdık ki 25 bin boş konut alıcı beklemekte. Konut yapımına duraksamaksızın da devam etmekteyiz.

KKTC’de neredeyse yatırılan 100 liranın neredeyse 65 lirası taşınmaz sektörüne gidiyor. Bu iseüretkenliği düşük bir sektör. Tamamen tüketime yönelik bir yatırım.

2000’li yıllardan daha kötü durumdayız

KKTC’de yüksek kaliteli büyümenin olduğu dönemlerde; kurumsal yapılarda, denetleme kalitesinde, yasalarda, yolsuzluğun önlenmesinde, hükümetin başarılı politikalar yapabilmesinde hepsinde bir iyileşme söz konusu idi. Ancak; yüksek kaliteli büyüme düşünce tüm bu kurumlar da geriye gitti.

KKTC şu anda 2000’lerden daha kötü bir konuma geldi. Yolsuzluk artmaya başlamış. Daha da önemlisi yasalar ve yaptırımların niteliği değişti.

Enflasyon bir sorun olduğunu gösteriyor

Enflasyon önemli bir gösterge. Sorun olduğunu gösterir. Hesaplandığı şekliyle dahi yüksek enflasyon oranına sahip bir ülkeyiz.

Açıklanan enflasyon oranlara kimsenin inanmadığı yok. Yalnızca görüş belirtiliyor. Kimsenin elinde bir kanıt yok. Halbuki aynı ağırlık değerlerini kullanarak sendikalar ve enflasyon muhasebesi uygulamasını isteyen Ticaret Odası kendi enflasyonunu hesaplayabilir. Bu da gerçek enflasyona kanıt olur. En azında karşılaştırma olanağı sağlanır.

Sonuç olarak Covid-19 ülkede yeni sorunlar üretmedi, var olan sorunları derinleştirdi.

Çok ciddi bir cari açık sorunu yaşıyoruz. KKTC’nin yapısal sorunlarının artması, iç sorunların öne çıkmasından kaynaklanıyor. Kaynaklar azaldığı için de mali politikalar ekonomik krizi engelleyemedi.

Kaliteli büyüme için kaliteli kurumlar gerekir
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.