Oğuz Metiner

Hakk’a yaklaşmak için helâl lokma






Dünyaya gelen her insan, hayatiyetini devam ettirebilmek için gıdaya muhtaçtır. Fakat İslâm’da bir gıda rejimi vardır. Yani Rabbimiz, insanoğluna sayılamayacak derecede nîmetler lûtfetmiş, fakat bunların pek az bir kısmından da uzak durulmasını emretmiştir. Bu da yine insanın ruh ve beden sağlığını koruma maksadına mâtuftur.

Nasıl ki bizler, bedenimize rahatsızlık veren gıdalara karşı dikkat ediyor; tansiyonumuz, şekerimiz, kolesterolümüz veya bir başka rahatsızlığımız varsa yiyeceğimizi dikkatle seçiyorsak, aynen bunun gibi; rûhumuza zarar verecek gıdalardan da kaçınmamız gerekiyor. Zira bozuk bir yemeğin yenmesi, nasıl mideyi ve vücudu ifsâd ediyorsa, haram ve şüpheli yemekler de insanın gönül dünyasını ifsâda sürüklüyor.

Bu sebeple Rabbimiz bizleri şöyle îkaz ediyor:

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.” (el-Bakara, 168)

Dolayısıyla haram ve şüpheli lokmalar, büyük bir hassâsiyetle ictinâb etmemiz gereken hususlardır. Mevlânâ Hazretleri bu hakîkati şöyle ifade buyurur:

“İnsanın nûrunu, kemâlini artıran lokma, helâl kazanç ile elde edilen lokmadır. Haram lokma ise, kandilimize konunca kandili söndüren yağa benzer. Sen ona yağ değil, su adını koy, çünkü ışığımızı söndürüyor.

Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helâl lokmadan meydana gelir. Bir lokmadan haset ve hile doğarsa, bilgisizlik ve gaflet meydana gelirse, sen o lokmanın haram olduğunu bil.

Hiç buğday ektin de arpa çıktığını gördün mü? Hiç atın eşek yavrusu doğurduğu görülmüş müdür?

Lokma tohumdur. Düşünceler onun mahsûlüdür. Lokma denizdir, incileri fikirlerdir. Helâl lokmadan, Allâh’a hizmet ve öteki âleme gitme arzusu doğar.”

Yani hem bedenin hem de kalbin korunması adına, helâl lokma çok mühim.

İnsan, kış mevsiminde yünlü ve kalın elbiseler giyerek vücudunu soğuktan ve dolayısıyla hastalıklardan korur. Aynı şekilde kalbi de haramların gaflet ve kasvetinden korumak için, haram ve şüphelilerin çoğaldığı günümüzde, gıdalar hususunda çok daha dikkatli ve tedbirli olmamız gerekiyor. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz helâli yerken bile nasıl hareket etmemiz gerektiğini şöyle bildiriyor:

“Hiç kimse, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Hâlbuki insana, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter… Mutlaka çok yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yiyeceğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır!..”

Günümüzde bütün yiyeceklerin vitrine edilmesi, çok mahzurlu bir durum. Zira birçok garip, yalnız ve kimsesiz görüyor, fakat alamıyor. Yani o yemeklerde takılı gözler kalabiliyor. Bu kimselerin nazarları, insana nasıl tesir ediyorsa, yediğimiz yemeğe de öylece tesir ediyor.

Eskiden bir garibin gözü, alınan malzemelere isâbet etmesin diye eşyalar içini göstermeyen torba yahut sepetlere konulurdu. Şimdi ise bu hususa pek ehemmiyet verilmiyor.

Şu da çok hazin bir durumdur ki günümüzün bilhassa büyükşehirlerinde, maalesef pek çok evde âdeta mutfak kalmadı. Sokaklar ve caddeler bir nevî mutfağa döndü. Eskiden evlerde, abdestli, besmeleli, salevatlı, zikrin feyz ve rûhâniyetiyle, bir ibadet vecdiyle pişirilen yemeklerin yerine; maalesef ne tür malzemelerle ve hangi hâlet-i rûhiye içinde pişirildiği belli olmayan gıdaları kuryelerle evlere getirtme âdeti revaç buldu. Yiyen, yediğinin mânevî keyfiyetinden haberdar olmadığı gibi, o yemeği hazırlayanın hâlinden de bîhaber… Bu yemekleri pişirenler abdestli midir, ehl-i salât mıdır, besmele çekmiş midir, düşünülmüyor, hattâ umursanmıyor…

İşte toplumda bereketin kalkması, duâların müstecâb olmaması, ibadetlerde huşû hâlinin kaybolması, maddî-mânevî sancıların artması, duygusuzluk, bencillik, hantallık ve huzursuzluğun çoğalması gibi sıkıntıların bir sebebini de belki burada aramak gerekiyor.

Ayrıca şunu da ifade edeyim ki, bir memurun, bir öğretmenin, bir imamın vazifesinde ihmalkârlık yapması, aldığı maaşa haram bulaştırması demektir.

Yine gayr-i menkul sahibi bir kimsenin, dükkânını dînen câiz olmayan malzemeler satan veya uygun olmayan işlerle iştigal eden kimselere kiralaması da doğru değildir. Zira buradan gelen kiralar da mü’minin gönül dünyasına fayda yerine zarar verir. Bir mü’minin bu hususlara da dikkat etmesi elzemdir.

Velhâsıl lokma; haram veya şüpheli ise mânevî hayata zehir saçar. Kalbe kasvet, ibadetlere karşı üşengeçlik ve Allah yolundaki hizmetlere karşı tembellik verir.

Buna mukâbil, yenilen lokmalar helâl ise o da gönül feyzini ziyâdeleştirip rûhâniyeti takviye eder. Sâlih amellere rağbeti artırır.

Rabbimiz cümlemize, beden ve ruhlarımıza gıda, sadırlarımıza şifa olacak helâl lokmalar lûtfeylesin. Haram ve şüphelilerden de dâimâ uzak durabilmeyi ihsan buyursun…  Âmîn!..

Hakk’a yaklaşmak için helâl lokma
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.